Bölüm 1

6.9K 214 26
                                    

"Sana giden yollarda hep diken vardı, ama biliyordum ki o dikenler tüm güllerden daha güzel olan gülü korumak için vardı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Sana giden yollarda hep diken vardı, ama biliyordum ki o dikenler tüm güllerden daha güzel olan gülü korumak için vardı. Sen benim tüm dikenlere katlanmama neden olan tek gülsün."

Yazara Ait

☁️     ☁️     ☁️

12.08.2023

İmer Varlıklı

İnsanları sevmiyorum. Yani öyle nefret de etmiyorum, ama uzun süre katlanamıyorum. Çocukluğumdan beri maruz kaldığım zorbalıklar yüzünden senelerce kendime küsmüş, onca kardeşime rağmen kendimin kimsesiz olduğuna, sevilecek biri olmadığıma inandırmış biriydim. Belki de hayatımda verdiğim en iyi kararlardan biridir; okulu bırakmak. Okulu bıraktığımda yüzümdeki sivilcelere, aileme karşı olan öfkeme ve amansız ağlama krizlerime veda edebilmiştim. En azından gülmeye geri dönmüştüm.

22 yaşında ipsiz sapsız biri olmam ne ailemin ne de benim umurumda. Ben böyle mutluyum; insanlardan, insanlıktan uzak.

Okuduğum kitabı kapatıp derin bir nefes aldım ve başımı arkaya attım. Kitabın içinde olsaydım ana karakteri bir güzel benzetirdim, çünkü ergen tavırları yüzünden elindeki erkeği kaybetmek üzere ve farkında değil. Bir insan ya en başında nasıl davranıyorsa hep öyle davranacak ya da bir gösterip bir kaçmayacak.

"İmer bir gelebilir misin?" Abimin odasından beni çağırmasıyla ayracı kaldığım sayfaya sıkıştırıp kitabımı oturduğum koltuğa bıraktım ve ayağa kalktım. Odadan çıkıp onun kütüphanesine girdim, merakla yüzüne baktım. Tekerlekli sandalyesini masasının arkasından çıkarıp kendi etrafında döndü. "Sence yeterince ciddi gözüküyor muyum?"

"Kesinlikle. Bir mafya avukatı gibi gözüküyorsun, yoksa şimdiki müvekkilin bir mafya mı?" Yarı ciddi yarı da şakacı soruma göz devirdi.

"Şu hayal aleminde daha kimler var merak ediyorum," derken masasının arkasına geçmişti. Koltuğa oturup kollarımı kolluğa koydum ve çenemi de kollarıma yasladım. "Mafya değil, yani her şeyini araştırdım ve mafya olmadığına eminim."

"Ama? Senin her zaman amaların vardır Kaya." Adıyla seslendiğim an kalemlerinden birini attı, havada yakaladım.

"Abi demelisin ufaklık." Omuz silktiğimde tekrar göz devirdi. "Amalarım elbette var, kimseye hemen güvenemeyiz. Bilmiyorum, adam çok şüpheli davranıyor."

Kaya Varlıklı, benden 12 yaş büyük avukat abim. Sekiz kardeşten yedincisi. Kendisi avukat, bundan 8 sene önceki müvekkilinin düşmanları tarafından kurşunlanmasından kaynaklı omurgasına ve beline mermiler saplandı. Onca ameliyata, acıya rağmen yürüyemiyor.

"Yine seni kaybetmeyelim de başka bir şey istemiyorum," dedim ona bakarken.

Önceden beni omuzlarında taşır, beraber her şeyi yapardık. Şimdiyse... Gözlerim dolduğunda alnımı koluma dayayıp yüzümü gizledim. 8 sene oldu, hâlâ alışamıyorum.

"İmer, güzelim yapma böyle." Burnumu çekip başımı kaldırdım ve 32 diş sırıttım.

"Hemen yan odada silahımla bekleyeceğim, gelen kişi sesini yükselttiği anda odanızı basacağım! Yaşasın aksiyon!" Bağırarak ayağa kalktığımda abim tekrar göz devirmişti. "Bu arada lacivert takım elbiseye beyaz gömlek giymeliydin, krem rengi fazla bayık kaçmış."

"Cidden mi? Abisinin gülü, abisine beyaz gömlek ütüler mi?" Tam reddedeceğim sıra zil çaldığında rahatlıkla kahkaha attım. "Ballı köpek! Git kapıya bak." Küskün sesine gülerken odadan çıkıyordum, o da peşimden gelip ofisine girdi. Bense asansörle giriş katına indim ve kapıya adımladım.

Sonunda dış kapıyı açtığımda neredeyse dumura uğrayacaktım, çünkü karşımda yaşıtım gibi duran bir eleman vardı. Bir dakika!.. Abim benim yaşlarımdaki birinden mi şüpheleniyor? Neden?

"Avukat Kaya Varlıklı ile görüşmeye gelmiştim." Elemanın çekingen sorusuna tebessüm edip kapıyı tam anlamıyla açtım ve içeriye buyur ettim.

"Ofisinde sizi bekliyor. Araz Nart, öyle değil mi?" Sorumu olumlu yanıt verdiği sıra o içeriye girmiş, ben de kapıyı kapatmıştım. "Buradan lütfen." Onu asansöre yönlendirirken peşimden geliyor mu diye omzumun arkasından ona bakmıştım, geliyor.

Burası aslında bizim kendi evimizdi, ama abim öyle bir olay yaşadıktan sonra büyük abilerimiz tarafından tüm ofisi eve taşınmıştı. Evimizin en üst teras katı tamamen ona ayrılmıştı; ofis, kütüphane, misafir banyosu, mutfak, bekleme salonu, toplantı ve yatak odasıyla teras tamamen ona ve misafirlerine aitti. Giriş katını da bir şirket gibi hazırlamış, halı namına her şeyi kaldırmıştık. Büyük salonumuz bir şirketin salonu gibi duruyor, koridorlarımız ev koridoruna hiç benzemiyordu. Bu yüzden de evde ayakkabıyla dolaşıyoruz.

Asansör abimin katında durduğunda gelen müvekkilin önce inmesi için bir elimi karnıma düz bir şekilde koyup diğerini koridora doğru uzattım. Kısa bir baş teşekküründen sonra yavaşça koridora çıktı, ben de peşinden. İşte burası tamamen bir şirketti. Abimin ofis kapısına geldiğimde önce kapıyı çaldım, birkaç saniye bekledikten sonra içeri geçip geleni tanıttım, ardından elemanı içeri aldım.

"Ne içersiniz efendim?" diye sordum misafirimize bakarken. Eleman bakışlarını odadan ayırıp bana döndü ve tebessüm etti.

"Sade Türk kahvesi." Abime döndüğüm an o da aynısından istedi. Odadan çıkıp kapılarını kapattım, bu kattaki mutfağa girdim.

O olaydan sonra abimin sekreteri, asistanı ve geri kalan her şeyi ben olmuştum. En az onun kadar resmi giyiniyor, misafirlerin yanında abim değilmiş de patronummuş gibi davranıyordum. Bir daha kendi akrabama bile güvenip onu bırakmak istemediğimden böyle yapıyordum.

Kahvelerini hazırladığımda tepsiye koyup tekrar odaya döndüm, kahvelerini bırakırken elemanın kibar bir tebessümle; "buranın şahsi bir ev olduğunu zannetmiştim. Gerçekten şirket olabileceğini düşünmemiştim," diyordu.

"Nerenin neresi olduğu önemli değil, Araz Bey. Biz işimizi profesyonellikle yapalım, gerisi gereksiz mevzular." Sonunda tüm isteklerini bıraktığımda odadan çıkıp tepsiyi mutfağa bıraktım ve abimin yatak odasına girdim, kitabımı elime aldım. Bir daha beni çağırana kadar yanlarına gitmeyeceğimden rahattım.

• • •

Zaman nasıl geçti emin değilim ama sonunda abim adımı seslendiğinde başladığım ikinci kitabı bırakıp ayağa kalktım, odadan çıktım. Kapıyı ardımdan kapatırken abim ve müvekkili de ofisten çıkmıştı.

"İmer Hanım, Araz Bey'e kapıya kadar eşlik edin lütfen."

"Tabii Kaya Bey." Asansöre seri ama kibar adımlarla yürüyüp tuşa dokundum, kabin kapıları anında açıldı. Müvekkil, abime teşekkürlerini sıralarken güvenle alakalı birkaç konuşma da gerçekleştirdi ve sonunda asansöre bindi. Ben de binip giriş katın düğmesine bastım.

"Adınızın bir anlamı var mı?" Elemanın sorusuyla ona dönüp tebessüm ettim.

"Müvekkillerimizle kişisel muhabbete girmiyorum." Cümlem bittiği gibi önüme döndüğümde çelik kabin kapısından onun yansımasına baktım, başını aşağıya eğmiş gülüyordu. Sonunda giriş katına geldiğimizde kapılar açıldı, ondan önce inip dış kapıya yürüdüm ve açtım. Eleman da çıktı. Tam dış garaja, arabasının yanına gidecekken durup bana döndü.

"En yakın benzin istasyonunu tarif edebilir misiniz?" Ona tarif ederken çatık kaşlarıyla beni dinledi, sonunda teşekkür ederek ayrıldı.

Muhteriz BeyefendiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin