Bugün dördüncü gündü.Ve Yağız yoktu. Gelmemişti bugün de okula. Mesajlarımı hâlâ daha görmemişti üstelik.
Onu en son okul partisinde görmüştüm. Bunu da Pınar'ın bana söylemesi sayesinde öğrenmiştim. Yarım yamalak şeyler hatırlasamda o partiye dair, Yağız'la ilgili bir şeyler yoktu hatırladıklarım arasında.
Artık onu merak etmeye başlamıştım. Belki daha okula gelemeyecekti ve bunu düşündükçe daha kötü hissediyordum. Ne halde olduğunu bilemiyordum çünkü.
Deli gibi merak ediyor olsam da onun ne halde olduğunu, bunu öğrenmenin yolunun kuzenleri olduğunu düşünüyordum. Hep beraber oldukları için hâliyle Yağız'ın ne hâlde olduğunu biliyor olmalıydılar.
Ancak Umut'un o günkü şüpheli davranışları beni düşündürüyordu. Onlara gidip Yağız'ı sormak istesem beni terslemeleri ya da neden sorduğumu sorgulamaları daha olasıydı.
Bu nedenle onları dikizliyor ve gidip Yağız hakkında bir şey sormaya cesaret bulmaya çalışıyordum. Sonuçta beni çok görmemişlerdi onunla.
Pınar, "niye bu kadar dalgınsın sen?" diye sorduğunda kafamı ona çevirdim. Bıkkın bir yüz ifadesiyle, "bugün okula hiç gelesim yoktu." diye mırıldandım.
"Dersler işkence gibi geçiyor. Hatta kaçıp gitmek şu an mantıklı geliyor." diye devam ettim.
Birini sevdiğim için okul gerçekten o kadar bunaltıcı gelmiyordu ama ben bunu o okula gelmediğinde anlıyordum. Yanaklarımı şişirirken bize uzak bir masada oturan kuzenlerine dikkatle bakmaya devam ettim.
Umut'un alçısı hâlâ duruyordu kolunda. Her tarafı boyanmıştı alçının. Sanırım aralarında en asabi olan Umut'tu. Şüpheci ve mantığıyla karar veren biri olduğu izlenimine kapılmıştım.
İnsanlar hakkında var olan teorilerim çoğu zaman tutmazdı ama yine de kafamda onlara bir profil yaratırdım.
Nazlı.
En çok kararsız kaldığım o'ydu. Bir zamanlar acaba sevgilisi mi diye düşündüğüm kız aslında kuzeniydi. Üçünün de Yağız'ın arkadaşı olduğunu sandığım için bu beni biraz şaşırtmıştı.
Anlayışlı ve iyimser birine benzetiyordum onu. Ama dışarıdan bakıldığında soğuk biri gibi duruyordu Nazlı.
Güney.
Ona baktığımda, ona kulak verdiğimde her zaman gülüşüne şahit olduğum için hayat dolu biri olduğunu düşünüyordum. Bence aralarında en naif olanıydı Güney.
"Hey!"
Pınar'ın gözümün önünde beliren eli aşağı yukarı hareket ederken, "ha," dedim şaşkınlıkla.
"Yine dalmışım."
"Yağmur diyorum. Borat hakkında söyledikleri."
Dudaklarımın arasından bir nefes verirken, "inan bana Yağmur'a o günden beri her gün söylüyorum. Ama o Borat'ın değiştiğine inanıyor."
Pınar kararsız bir yüz ifadesiyle baktı bana. "Değişmiş olamaz mı? Partisinde hiç uçuk kaçık bir şey yoktu zaten. En son üç ay önce antin kuntin davranışlarına şahit olduk. O zamandan beri onun hakkında kötü konuşulsa bile ben görmedim kendi gözlerimle."
"Ben o çocuğun gözlerindeki ifadeyi sevmiyorum. Sanki herkesten üstün olduğunu düşünüyormuş gibi. Sanırım egoist olduğunu kesin bir yargıyla söyleyebileceğim tek insan."
Bunu söyleyip omzumu silktim sonra, "filozof kesilmek istemem. Yine de üç ayda değişip değişmediğini anlamak için ona dikkat etmemiz gerekiyordu. Bizim gibi ona uzak biri böyle düşünebilir. Yakınında değildik."
Pınar başını salladı yavaşça. "Haklısın. Yine de Yağmur'un salak olmadığını düşünüyorum."
Ona alayla bakarken Pınar sırıttı. "Ne yapayım kızım? Kızın aşktan gözü döndü belki de. Salak diye yaftalıyoruz." dedi sonra gülerek.
"Ben kör diye yaftalıyordum ama sen bilirsin." dedim onun gibi gülerek.
Pınar cıklarken gözlerim yine Yağız'ın kuzenlerinin olduğu masaya değmişti. "Sen sınıfa çıkacak mısın?" diye sordum kol saatime bakarken. Pınar başını salladı, "evet hocaya vermem gereken bir ödev var. Son kontrolünü yapmam gerekiyor."
O boş bardağını atıp giderken sınıfa, ben de ayaklanmıştım. Artık daha fazla ondan habersiz kalmak istemiyordum.
Adım adım onların masasına yaklaşırken Umut bakarken bana yavaşça kaşlarını çatmıştı. En sonunda onların masasına geldiğimde Güney artık hevesle ne anlatıyorsa bırakmıştı anlatmayı.
Üçü birden dikkatle bana baktığında ayakta kalmamak için boş sandalyeye oturmuş ve dudaklarımı ısırmıştım.
Umut yerine Nazlı'ya bakarak, "Ben... Yağız'ı sormak istiyordum. Dört gündür okulda yok ve onun için endişelendim." diye mırıldandım.
Nazlı sorgular gibi yüzüme bakarken Umut'tan, "sen kimsin ki?" diye bir soru gelmişti.
Mecbur ona bakarak konuşacaktım artık. "Daha önce de demiştim. Aynı sınıftayız ve benim arkadaşım. Onun için endişelendim."
Güney ve Nazlı olaya ılımlı yaklaşırken Umut'un bu tavırları beni öfkelendirmişti.
"Sana söyleyecebileceğimiz bir şey değil. Toparlanması gerekiyor. Birkaç gün sonra okula gelir." dedi Umut yine mesafeli bir ses tonuyla.
"Merak ediyorum diye diretmek istemiyorum ama ona zannettiğin kadar uzak değilim ben." dedim sert bir yüzle.
"Hatta..." dedim. "Onun yanına gitmek istiyorum. Beni görünce sevineceğini düşünüyorum."
Atıyordum şu an.
Ama onu dört gündür görmemek bana iyi gelmiyordu. Üstelik bana karşı bir direnç geliştirmiş kuzeni Umut, bu durumu kolaylaştırmıyordu.
"Onu bizim dükkanda gördüm." dedi Güney. Kaşlarım havalanırken ona dönmüştüm. Bu benim beklemediğim bir gelişmeydi.
Demek ki Yağız benim o gün neden orada olduğumu söylememişti onlara. Umut anlam vermek için bana baktı.
"Senin ne işin vardı bizim mekanımızda?"
"Bizzat Yağız'la gelmiştim o gün. İşim sizinle değildi, onunlaydı. Şimdi de istediğim şey onu görmek. Çünkü merak ediyorum."
Nazlı bir nefes verirken, "bu Yağız için gerçekten iyi olabilir." dedi. Kalbim hızla atmaya devam ederken Umut dirseklerini koydu masaya.
"Seni kendi bile isteye bizim dükkana getirdi yani."
"Evet, zorla girmedim." derken ses tonum değişmesin diye çaba harcamıştım.
"Bugün hiçbirimiz onun yanına gidemeyeceğiz. Ama bu kızın gitmesi iyi olabilir. En azından yalnız kalmamış olur Yağız."
Nazlı'dan duyduklarım beni endişendirirken Güney'le kesişti gözlerim. Merakla bakıyordu bana.
"Sana hâlâ güvenmiyorum." diye mırıldandı Umut. "Eğer arkadaş olduysan onunla bizim neden haberimiz yok?"
"Belki de aramızdaki ilişkinin bir adı olmadığı içindir."
Ben bunu söyledikten sonra Nazlı'nın dudağı kıvrılmıştı ucundan. Bu kız şimdiden kanımın ısındığı biri olurken bana baktı sonra göz kırparak, "okuldan çıktıktan sonra daha önce gittiğin dükkana tekrar git, onu göreceksin." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
En Acı Renk (Texting)
Teen FictionDeniz devamsızlığı sınırda olduğu için arkadaşının tavsiyesiyle hackerın birine mesaj atar. Ancak şans ondan yana gülmüştür bu sefer. Çünkü mesaj attığı hacker, sevdiği çocuk çıkmıştır.