18

2K 95 16
                                    


normalde askıya alındı yazdım hakkında kısmına. Sonra ara sıra bölüm atarım yine diye düşündüğüm için kararımı değiştirdim. Ama sıklığı bayağı az olacak muhtemelen. Dershane başlayınca bana sınav psikolojisi yavaş yavaş işlemeye başladı. Hedeflerim de oldukça yüksek olduğu için bir sene sıkı çalışmam gerekiyor. Şaka maka korkuyorum ben üniversite hayatından. Daha kazanması var da neyse.

Geçmiş (ama aslında izi hiç geçmemiş)

Nazlı eteğini tombik elleriyle havaya kaldırıp etrafında bir daire çizdikten sonra onun hazırlanmasına yardım eden Firuze ablasına baktı gülerek. Gamzeleri vardı, güldüğünde ortaya çıkıyordu. Sapsarı saçları ve cam gibi yeşil gözleriyle peri gibi görünüyordu bu küçük kız.

Firuze neşeli küçük kıza, "çok güzel oldun. Melek gibi oldun." dedi kocaman gülümseyerek. Kız aynanın karşısına koşar adımlarla geçtikten sonra heyecanla süzdü kendisini boydan boya.

O sırada Firuze diz kapaklarını zemine yaslarken, küçük kızın kendisini aynadan incelemesini buruk bir yüz ifadesiyle izliyordu. Yutkundu ama boğazında koca bir yumru vardı. Kadın gözlerini tavana dikerken ağlamamak için dudaklarını ısırmıştı aynı zamanda.

Bu evde çalıştığı ilk günden beri lanet ediyordu kendisine. Bu küçük çocukların nasıl bir hayat yaşadığını bilmesine rağmen hiçbir şey yapmadığı için nefret ediyordu kendisinden.

Ama elinden hiçbir şey gelmiyordu. Eğer geldirmeye çalışsa öldürülmekten korkuyordu. Onun için üzülecek, arkasından ağlayacak birileri de yoktu. Bu hayatta kimsesiz kalan Firuze, kimsesi olmayan bu çocuklarla empati yapıyordu. Ama elinden hiçbir şey gelmiyordu ve biliyordu ki yastığa başını koyduğu her gece vebal ödüyordu.

Çünkü vicdan öyle bir meseleydi ki onun için. Soğuk soğuk terletiyordu onu. Akli dengesini kaybetmekten ölesiye korkuyordu artık.

Ellerini hizmetçi önlüğüne sürttükten sonra ayaklandı oturduğu zeminden. Küçük kızın odası topluydu. Bunun için girmişti zaten odasına. Ama akşam yemeği vakti geldiği için onu hazırlamıştı aynı zamanda.

Firuze gittiğinde odadan, Nazlı hâlâ hevesle kendisini süzüyordu. Uzun zamandır elbise giymediği için prenses gibi görünmek onu çok mutlu etmişti. Yatağının yanı başındaki süslü püslü tahta çubuğu asa niyetine kullanırken havada gelişigüzel sallıyordu.

Birden kapısı tıklatıldığında asayı ağzından, "hih" diye bir ses çıkarıp arkasına sakladı. Gelen kişi Umut'tan başkası değildi. Her zaman çetin olan bu çocuk korksa bile korkusunu saklamayı ve kendisini savunmayı biliyordu.

Güney gibi korkak değildi.

Nazlı dudaklarının arasından bir nefes verirken, "sen neden geldin?" dedi rahat bir şekilde. Umut şişko kollarını beline götürüp çattı kaşlarını.

"Yağız o karanlık odada çok korkuyor ama senin tek derdin oyun oynamak!"

Nazlı arkasına sakladığı asayı yere bırakırken dudaklarını büzdü. Öyle ki Umut'un söyledikleri doğruydu.

İyice dolarken gözleri başını eğdi. Umut ise söylediğinin arkasında bir şekilde, "biz yemek yiyeceğiz ama o aç kalacak. Hiç mi onu düşünmüyorsun sen?" dedi yine soğuk ve azarlayan bir ses tonuyla.

En Acı Renk (Texting)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin