Yazarken sonunda keyif aldığım, hissettiğim bir bölüm oldu. Diğer bölümlere göre daha uzun.Oy vermeyi unutmayın lütfen ✨
İyi okumalar.
İtalian Wine - Marjan Farsad
"Mısra gitmiş." dedi Yağmur biraz gergin bir sesle. Kaşlarımı çattım yavaşça.
"Gitmiş derken?" dedim sonra boğuk bir sesle. Yüz ifadem söylediklerine anlam vermeye çalıştığım için düşünceli görünüyor olmalıydı.
Yağmur gergin bir şekilde bana bakmaya devam ederken bir an için gözlerini yere dikti. "Bu okuldan gitmiş, bu ülkeden gitmiş. Annesiyle birlikte gitmişler." dedi sonra dalgın bir sesle.
Borat'ın babası, Mısra'nın da annesi bir ilişki içerisindeydi anladığım kadarıyla. Çocuklarının ilişkisi onların kulağına gittiği için almış olmalılardı bu kararı. Nasıl kavgalar edilmişti, neler konuşulmuştu bilmiyorum ama hiçbiri normal görünmüyordu. Borat'ın okulda yaptıklarından sonra bu karara varmıştım zaten.
Ancak ailecek normal olduklarını düşünmüyordum artık.
Mısra'yı kaybetmek Borat'ı ne hâle getirdi bunu zaten görüyorduk. Onunla aynı okulda okuyan herkes görüyordu bunu. Çocuğun öfkesi o kadar büyüktü ki...
Ve bu bizim yüzümüzdendi. Eğer bizim tarafımızdan yapıldığını öğrenirse o zaman ne yapardım bilmiyordum. Her ne kadar diğerleri bunu gram umursamasada ben bu ihtimalden korkuyordum.
Aslında bu korkunun kaynağı Borat'ın bizden şüphe etmesinden geliyordu.
Böyle hissetmekte umarım haklı değildim. Çünkü o gün yaptıklarına rağmen hâlâ okuldan atılmayan çocuğun sınırlarını daha da aşması ihtimal dahilindeydi.
Korkuyla bir nefes aldım. Yağmur yine gergin, "artık videoyu attığımız için pişman oldum." dedi. Kaşlarımı çattım. "Bunu zaten biliyor olmalıydık. Ve biliyorduk da." diye mırıldandım.
Belki Mısra'nın ve annesinin izini kaybettirecek şekilde ortadan kaybolmasını beklemiyorduk ama bir şeyler olacağını tahmin etmiştik.
Ve bu da pişman olmamamız için gayet yeterli bir nedendi. Ben zaten bunun okulda ses getireceğini ve itibarlarının zedeleneceğini tahmin etmiştim.
"Bencillik yapıyor olabilirim belki ama kendim için korkuyorum." dedi Yağmur biraz kısık bir sesle. Bugün oldukça sıradan giyinmişti. Okul gömleğini giyip üzerine siyah, baklava desenli bir süveter atmıştı. Altında siyah, polar bir tayt vardı. Göz altlarını hafiften kapatmıştı.
Ama yaşadığı stresten ve yorgunluktan olsa gerek yüzünde küçük küçük sivilceler çıkmıştı.
"Bencillik neden olsun Yağmur?" dedim kaşlarımı çatarak.
Derin bir nefes aldı ince dudaklarının arasından. "Fark ettin mi bilmiyorum ama tüm gözler benim üstümde Deniz. İntikam almaya çalışan eski sevgili olarak görüyor herkes beni. O yüzden oklar benim üstümde. Ve asıl önemlisi..." dedi ve sonra etrafa bakındı.
Sessizce tamamladı cümlesini.
"Gerçekten bu işte benim de parmağım var."
Bundan sonra ofladı. Ve bana baktı yine gerginlikle.
Yağmur gerçekten şüpheli davrandığı için onu uyarmam gerektiğini hissetmiştim. Korkuyordu ve bunu fazlasıyla belli ediyordu. Oysa ben sadece şüphe duyuyordum ve dışa vurmuyordum. Ki Yağmur'un bu işte parmağı var diyemezdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
En Acı Renk (Texting)
Teen FictionDeniz devamsızlığı sınırda olduğu için arkadaşının tavsiyesiyle hackerın birine mesaj atar. Ancak şans ondan yana gülmüştür bu sefer. Çünkü mesaj attığı hacker, sevdiği çocuk çıkmıştır.