Qiren dede tersta oturmuş çay içerken yibo yanına gelip oturdu. Bu konuyu kendisi de hallederdi. Ama dedesine devredip zhan ile artık daha huzurlu vakit geçirmek istiyordu.
Olanları dedesine anlatan yibo haru ile iletişime geçmesi gerektiğini söyledi ve kalktı.
Zhan, yibo şirketten çıktıktan sonra salihi arayıp Mardin çarşısına indi. Sıkılmıştı ve gezmek istiyordu!
Mardin halkı ona dönüp dönüp bakarken zhan onları unursamadan yürüyor keyfine bakıyordu.
Salih yine de ne olur ne olmaz diye tetikteydi.
Yibo onu arayıp nerde olduğunu sorunca çarşıda olduklarını zhan'i koruduklarını söylemişti.
"Salih! Nerdesin sen bir saattir seni çağırıyorum?"
Salih yibo'ya zhan'in ona seslendiğini söyleyip kapattı.
"Evet ağam. Emret."
Zhan kapattığı telefona baktı.
"Yibo ağam ile konuşuyordum.. yusuf'ta şimdi mesaj attı harun meselesini Qiren ağama bırakmış."
Zhan yibo'nun bu konuyu dedesine bırakmasına şaşırdı.
"Ne zaman geleceğini söyledi mi? Ona göre bek- geldi bile."
Yibo arabayı çarşı da boş bulduğu bir yere park edip indi. Herkesin gözü onlardaydı. Çoğunlukla zhan'daydı.
Zhan yibo'yu gördüğü an gülümseyip bekledi.
Yibo zhan'in yanına gelip etrafa baktı.
"Neden çarşıya indin?"
Zhan omuz silkip yibo'nun koluna girdi.
"Canım sıkıldı inmek istedim."
Yibo şöyle bir zhan'i süzdü. Giydiği tulum askılıydı.
"Zhan."
Zhan yibo'nun ona seslenmesi ile ona döndü.
"Üstüne bir ceket giy."
Zhan bir üzerine baktı bir yibo'ya baktı. Tam ağzını açacağı sırada yibo,
"Bence bu güneşte yanmak istemezsin."
Yibo çözümü bulmuştu. Hem zhan'in bu güneşte yanmasını istemiyor, hem de bu insanların zhan'i böyle görmesini istemiyordu.