🌧🌧🌧
22 aralık 2021.
Uzay baykut.
"Choose your last words, this is the last time." Radyodan yükselen şarkı sözlerine eşlik ederek tavanı izliyordum.
Dudaklarımı aralayarak hafifçe mırıldandım. "Cause you and I, we were born to die."
Çünkü sen ve ben ölmek için doğduk.
Ölüm dediğin şey insana hem çok yakın hem de çok uzaktı. Hiç kimse öleceği zaman hakkında bilgi sahibi olamazdı. Azrail önceden sana haber vererek değil,aniden çatkapı dayanırdı kapına. Ruhunu senden yırtarcasına sökerdi. Kaçınılmaz son ölümdü. Ölüm bazılarına göre başlangıç,bazılarına göre ise sondu.
Bana göre mi?
Bana göre ikisi de değildi. Bilemiyordum,bu dünyadan sonra başka bir hayat daha var mıydı? Suçluların cezasını çektiği,masumların müfakatlandırıldığı bir başka hayat var mıydı bunu bilemiyordum.
Bildiğim tek şey ise herkesin o duyguyu tadacağıydı. Ölmek istemiyordum,ölmekten de korkmuyordum.
Ölüm bi nevi kaçıştı aslında. Belki de sadece öyle görünüyordu.
"Tuana kızım gelmiş oğlum." Annemin sesiyle beraber bakışlarımı tavandan ona doğru çevirdim. Ayrıldığımızı bilmesine rağmen barışmamız için can atıyordu ve bunu gizleme gereksinimi bile duymuyordu.
Herkes birbirlerinin fikirlerine ve kararlarına saygı duyması gerektiğini öğrense çok daha farklı yerlerde olabilirdik belki..
Annem bir adım geriye çekilerek kapıyı daha fazla araladığında yüzündeki samimiyetsiz gülümseme ile bana doğru bakan Tuana görüş alanıma girdi.
"Selam." dedi parmaklarını sallayarak. Yatakta doğrularak kaşlarımı çattım ve sinirli bakışlarımı anneme doğru gönderdim.
"Siz konuşun gençler bakalım sakin sakin. Bende size iki fincan kahve hazırlayayım,olur mu?" Annem Tuana'nın omzunu okşadıktan sonra odadan çıktı.
Tuana odamı inceledikten sonra yatağımın yanındaki tekli koltuğa oturdu. Açık kahverengi mini bir etek ve dizkapaklarına kadar gelen siyah çizmelerini giymişti.
"Neden geldin?" Sorusunu yönelterek ilk konuşan ben oldum. Bacak üstüne atarak kısık gözlerle odayı inceledikten sonra "Odanı seviyorum." dedi.
"Beraber onlarca anımız var bu odada bizim. Hiç mi etrafa bakarken aklına gelmiyorum?" Dudaklarını büzerek bebek gibi konuşuyordu.
"Peki sen elin adamlarına kucak dansı yaparkan ben hiç mi aklına gelmedim?" Bunu beklemediğini belli eden bir yüz ifadesiyle dudaklarını ısırdıktan sonra önüne döndü. "Hatta sevişirken." Gözlerini açarak sinirle karışık utanç dolu ifadeyle bana baktı.
"Ne yapıyorsun? Sus,annen duyacak." Yüzüne yaklaşarak fısıltıyla konuştum. "Duysun ne olacak,koskaca Tuana yaptıklarından mı utanıyor yoksa?" Gözlerini kaçırarak yutkundu,kızarmıştı.
Tuana gibi kızlarla onların anlayacağı dilden konuşmadığın sürece seni anlamaları imkansızdı. Onaylamazca başımı iki yana doğru salladım. "Olmadı, Özyeğin'in bebeği Tuana Naz'a bar köşesinde tanıştığı bir adamla yatması yakışmadı."
"Sus artık." diye fısıltıyla bağırdı. Karşımda halden hale girmişti. "Sende benim böyle karakterde biri olduğumu biliyordun. Neden bırakmadın o zaman beni? Neden üç sene boyunca koluna takarak mekandan mekana götürerek herkesle sevgilim diye tanıştırdın? Madem sevmiyordun beni,neden benim duygularımla oynadın!"
"Herkesin içindekileri dökme vakti o zaman." dedim. "Dökmeye devam et." Devam etmesini bekler gibi gözlerimle işaret yaptım.
"Beni kullanmışsın ya resmen! Hiç mi sevmedin beni,öperkende mi öylesine öptün?"
"Değiştin." dedim. "Sen böyle birisi değildin. Ben lisedeyken seni gerçekten seviyordum ama üniversiteye geçince değiştin. Yeni arkadaşlıklar,yeni hayatlar değiştirdi seni. Ben tanıyamıyordum artık seni. Eski Tuana'dan eser yoktu. Seni hiçbir zaman kullanmadım. Ben sana olan duygularım bitmeye başlayınca bile kendimi seni sevmeye zorladım." Derin bir nefes aldım.
Yüzündeki hayal kırıklığını görebiliyordum ama artık her şeyi masaya dökme zamanı gelmişti. "Ama olmadı işte,olmayınca olmuyor. Çok denedim ama hayır ben sana asla lisede hissettiğim o duyguları yeniden hissedemedim ve bu saatten sonra da hissedebileceğimi düşünmüyorum."
"O bar köşesindeki siktiriboktan bi adamla yattım diye mi gerçekten tüm bunların hepsi? Sadece bunun yüzünden silebiliyor musun beni?" Gözleri dolmuştu. "Tuana sen iyi misin? Aldattın sen beni,aldattın. Bundan ötesi var mı ya? Biz seninle evlensek,çocuklarımız olsa ben nereden bilebilirim yeniden aynı şeylerin yaşanmayacağını? Ben sana yeniden tekrar nasıl güvenebilirim?"
Ağlamaya başladığı için ses tonumu olabildiğince alçak seviyede tutmaya çalışıyordum. "Bak seni kırmayı da istemiyorum tamam mı,herkese de söyledim zaten ilişkimizin son bulduğunu. Bağırmadan,çağırmadan son kez konuşalım ve saygılı bir şekilde bu son bulsun."
"İkimizin de daha fazla yıpranmasını istemiyorum." Burnunu çekerek "Şu an beni daha çok yıpratıyorsun!" diye bağırdığında derin bir nefes alarak sustum.
Nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum. Onun isteği geri barışmaktı ve eğer öyle olursa sağıklı bir ilişki içerisinde olabileceğimizi sanmıyordum.
"Başka biri var dimi." dedi. "Başka bir kız var senin hayatında. Yoksa sen Tuanandan bu kadar çabuk vazgeçemezdin. Evet,kesinlikle birisi senin aklını çelmiş."
Delirecek gibi ellerimle saçlarımı karıştırdım. "Nefret ediyorum ya senden nefret! Yüzünü şeytan görsün,sen beni terk edemezsin,ben seni terk ediyorum. Bir daha beni arama tamam mı,sesini bile duymak istemiyorum."
Ayağa kalkarak kapının kulpuna asıldı. Elinde kahve tepsisiyle kalakalan annem Tuana'nın hızlıca odamdan çıkması ile beraber gözlerini bana doğru çevirdi.
Tuana hep böyle bir insandı. Her istediğinin olmasını isterdi ve olmayınca etrafa saldırıp,bağırıp,çağırırdı. Kötü birisi değildi,sadece olgunlaşmamıştı. Olgunlaşınca daha iyi birisi haline geleceğine inanıyordum fakat Tuana'nın artık benim hayatımda hiçbir yeri olamazdı.
Annem bir şeyler söylemeye çalışırken "Sonra anne." dedim. "Sonra konuşalım."
Annem odadan çıktığında yatağıma oturarak yeniden tavanı izlemeye başladım. Bu kadar büyük laflar ettikten sonra bana geri döneceğini zannetmiyordum,gurursuz birisi değildi.
Onun aksine ben onun mutlu olmasını istiyordum. Umarım geri kalan hayatında gerçekten onu değiştirebilecek birisiyle tanışabilirdi.
Tıpkı benim gibi.
Tek fark,umarım o kişi onu terk edip bir anda yok olmazdı.
Tıpkı o gibi.
Kaç gün oldu?
Saymayı bıraktım artık.
Geri gelmeyecek insanın yası tutulmaz.
Ben sana veda edemezdim.
Sen bana veda ettin.
🌧🌧🌧
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEN SANA VEDA EDEMEM
Teen FictionÇünkü seni sevmek gökkuşağının maviliklerinde boğularak dünyanın en güzel şarkısını dinlemek demek. "Gökkuşağının mavilikleri senin gözlerin. Dünyanın en güzel şarkısı senin sesin." 🌧🌧🌧