🌧️🌧️🌧️
10 mayıs 2022.
Öldürmek için silah
hançer mi olmalı?Saçlar bağ
gözler silah
gülüş kurşun
olmaz mı?Victor Hugo.
yaralarveyağmur.
Nefes almaya başladığım ilk an. Düzeltiyorum, yaşamaya başladığım ilk an sevmeye başlamıştım ben Uzay'ı. Uzay benim sözlük tanımımda canveren demekti. O, benim içi boş olan bedenimde bir can yaratılmasını sağlamıştı. O bundan bihaber bir şekilde yaşamaya devam etse de ben bunun karşılığını ona hiçbir zaman veremeyecektim.
Uzay gelmişti, Uzay ilk defa bana gelmişti. Bu sefer Çağlar'ın kardeşi olduğum için değil ben olduğum için, benim için gelmişti.
Düşündükçe bile artan kalp atışlarımı sakinleştirmeyi beceremiyordum. "Abi!" diye seslendim yüksek bir sesle.
"Efendim güzelim." Abim kapıyı açarak bana baktığında nefesimi tuttum. Bunu yapmak isteyip istemediğimden emin değildim. Her ne kadar bu benim hayatım boyunca en çok istediğim şey olsa da doğurabileceği sonuçlardan korkuyordum.
"Uzay'ı çağırır mısın?" Ya da her şeye rağmen bizi seçecektim. Ölümle burun burunayım, bunun farkındaydım. Ve son dileğim Uzay'ı tekrar görebilmekti.
Abim kapıyı kapatıp duvara yaslandı, yüzünde ise rahatsız olmuş gibi bir ifade vardı. "Lisedeyken günlüğünü okumuştum. Odana girdiğimde sayfa açıktı, biliyorum yaptığım yanlıştı ama dayanamayıp okumuştum ve okudukça kahrolmuştum." O sustu ben yutkunamadım.
Nefesini verdikten sonra anlatmaya devam etti. "Seni günden güne yiyip bitiren o aşk zannettiğin şey mahvetmiş meğer seni. Kahkahalara boğulan, bizi kahkahalara boğan mutlu Çisel'in katili bu aşk zannettiğin takıntıymış." Gözümden akmaya çalışan yaşlara engel olamadım.
"Haksızlık ediyorsun." dedim. "Sus Çisel." dedi. "Sadece beni dinle." Takıntı demişti. Benim her şeyim olan duygularıma, hissettiklerime kendi öz abim bile takıntı demişti.
"Günlüğüne yazdığın bir cümleyi geçen onca yıla rağmen çok net hatırlıyorum. 'Her gün sınıfın camından izlediğim seni ömrümün en son gününe kadar seveceğim.' Bu cümle sayesinde hislerini yüzlerce sayfaya döktüğün kişinin bizim okuldan olduğunu anlamıştım."
Susması için yalvarır gibi baktım abime. O ise kısa bir an bana baktıktan sonra konuşmaya devam etti.
"Günlerce onu aradım, ama bulamadım. Senin ağzını yokladım ama asla duygularından bana bahsetmedin. Bir süre sonra abiliğimi sorgulamaya başladım. Beni abin olarak görmediğini düşünmeye başlamıştım çünkü bana hiçbir şeyini anlatmıyordun. Bunun suçlusu bendim biliyordum. Arkadaş çevremle ilgilenmekten seni ihmal etmiştim sonrasında bunu telafi etmeye çalışsam da her şey için artık çok geçti. Senin hastalığın ortaya çıktı ve ben sana bir daha hiç yaklaşamadım."
Benim gözyaşlarıma abimin gözyaşları eşlik etmeye başladığında daha çok ağladım. Ben abime haberim bile olmadan çok kötü hissettirmiştim ve bunu yıllar sonra öğreniyordum.
"Ve ben biraz önce senin mahvolmana sebep olan o adamın Uzay olduğunu öğrendim." Ağlamayı kesmiş, yüzüne ciddi bir ifade eklemişti. "Günlerce aradığım adam meğer benim dibinden ayrılmadığım kardeşim dediğim adammış." Başını sallayarak derin bir nefes aldı.
"Kan bağım olmayan kardeşim kan bağım olan kardeşimin yıllarca acı çekmesine neden olmuş ve sen buna izin vermişsin. Çisel sen kendine bunu neden yaptın?" Ağlamaktan cevap veremiyordum. Sessiz kaldığım bir kaç dakikadan sonra burnumu çekerek konuştum.
"Uzay'ın hiçbir suçu yok abi. Her şeyin tek suçlusu benim. Ona bir hayaleti görmediği için kızmaya hakkım yok, senin de yok. Ben çok sevdim Uzay'ı. Bir o kadar çok kez de vazgeçmeyi denedim ama yapamadım." Titreyen sesimi abimin cümlesi susturdu
"Çisel o adam senin katilin. Bizden uzaklaşmanın, içine kapanmanın hatta belki de hastalığının son evrede fark edilmesinin sebebi o." Saçmalıyordu.
"Uzay'ı istiyorum." dedim fısıltıyla. Bana şu anda iyi gelecek tek şey onun varlığıydı. Abim onaylamaz bir şekilde başını salladı. "Hala mı? Sana yaşattığı onca şeye rağmen hala onu mu istiyorsun?"
"Onun bir suçu yok abi. Bunu sende çok iyi biliyorsun. Benim öyle olmamın sebebi annemdi, babamdı. Her gün ettikleri kavgaları, birbirlerini aldatmaları, psikolojik şiddetleri, gece yarısı içip sarhoş bi şekilde eve gelmeleriydi beni değişmeye zorlayan şeyler. Sen değildin, Uzay hiç değildi."
Abimin gözüne bakamıyordum fakat söylediklerim doğruydu, bunu abim de biliyordu. "Şimdi Uzay'ı çağırıp çıkar mısın lütfen?"
"Yapamam." dedi. "Evet biz normal bir ailede büyümedik, bizim anamız babamız bizimle diğer aileler gibi tırnağımızın ucu kadar bile ilgilenmedi ama o çok sevdiğin Uzay'ın da onlardan pek bir farkı yok." Kaşlarımı çattım. "Ne demek istiyorsun abi açıkça konuşsana."
"Uzay senin kafanda kurduğun kadar masum değil. Evet arkadaş olarak gerçekten iyi birisi ama sevgili olarak değil. Hiç anlattı mı sana geçen yaz Ayvalık tatilinde yaşananları?" Olumsuz anlamda başımı salladım.
"Tam tahmin ettiğim gibi. Onunla yüz yüze görüşmene izin veremem ama telefondan ona o günü sorabilirsin. Anlatmak istemezse ben anlatırım. O günden bağımsız olarak Uzay sadık bir sevgili değil. Eski sevgilisi Tuanayla birlikteyken görüştüğü kızları toplasan bi İstanbul eder."
"Yalan söylüyorsun." dedim. "Ondan vazgeçmem için anlatıyorsun bunları ama bilmediğin bir şey var abi. Sen bana Uzay tüm İstabul'u katletmiş desen bile ben yine Uzay'ı sevmeye devam ederim. Ölüm dışında hiç bir güç bizi ayıramaz. Ben ölürsem bile sadece bedenlerimiz ayrılır; ruhlarımız ayrılmaz, yine birbirini bulur."
"İşte tam olarak bende bundan bahsediyorum kardeşim. Bu aşk değil, bu hastalık. Senin iyiliğin için seni Uzay'dan uzak tutmam gerekiyor çünkü duyguların sana zarar verecek. Uzay sana sadece zarar verir bunun ötesi yok."
Kapıyı açtıktan sonra son kez gözlerime baktı. "Seni çok seviyorum kardeşim. Ve seni de Uzay'ı da en iyi ben tanıyorum. Siz iki dünya bir araya gelse dahi olamazsınız."
🌧️🌧️🌧️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEN SANA VEDA EDEMEM
Teen FictionÇünkü seni sevmek gökkuşağının maviliklerinde boğularak dünyanın en güzel şarkısını dinlemek demek. "Gökkuşağının mavilikleri senin gözlerin. Dünyanın en güzel şarkısı senin sesin." 🌧🌧🌧