🌧️🌧️🌧️
12 Mayıs 2022.
Sağ elinde çiçek buketi, sol elinde ise bir kutu çikolata vardı. Hepsini Çisel için almıştı. Onun dünyadaki bütün çiçeklerden daha güzel olduğunu düşünüyordu. Güzelliğine eşdeğer bir çiçek bulamadığı için bukete gittiği çiçekçide bulunan bütün çiçeklerden bir adet koydurmuştu. Ağırlığından dolayı her ne kadar taşımakta zorlansada dengesini sağlayarak hastane kapısına doğru yürümeye başladı.
Üzerine aylar sonra Çisel için takım elbise giymiş, kravat takmıştı. Onun görmeye alışık olduğu dağınık saçlarını geriye doğru atarak şekil vermişti. Ona layık birisi gibi olmaya çalışmıştı çünkü hala nasıl onun gibi birisinin Çisel gibi birini hak ettiğini anlayamıyordu.
Çiçekleri koklayarak gülümsedi. En son dün görüşmüş olmalarına rağmen onu deliler gibi özlemişti. Çiçekleri görünce mutlu olacağını düşünmek, yüzündeki gülümsemeyi hayal etmek midesindeki kelebekleri hissetmesine neden oluyordu.
"Uzay Baykut." Tanıdık olmayan bir adam sesinden yükselen ismiyle beraber olduğu yerde duraksadı. Arkasını dönmeye fırsat bulamadan aynı ses elindeki buket ve çikolatayı düşürmesine sebep olan o cümleyi kurdu.
"Sizi Mine Özkan'ı öldürme şüphesiyle göz altına alıyorum." Kulakları daha duyduğu cümleyi idrak edemezken sesin sahibi bileklerlerine ters kelepçeyi geçirerek bedenini ensesinden yakaladı.
Yaşadığı şok yüzünden cümle kuramıyordu, kendimi savunamıyordu. İki polisin onu çekiştirerek tüm kalabalığın önünde sürüklemesine izin verdi. Polislerden biri başının üzerine eliyle bastırarak başını yere doğru eğdiğinde gözleri Çisel için yaptırdığı ama hiçbir zaman kendisine veremeyecek olduğu çiçek buketine kaydı.
Tıpkı Uzay'ın içindeki tüm umutların yerle bir olması gibi çiçekler yere saçılmıştı, çikolatalar dağılmıştı.
Uzay içinde bulunduğu durumdan tek bir şey dahi anlayamıyordu, aklı almıyordu. Sadece polislerin onu sürükleyerek polis arabasına doğru ilerletmelerine izin veriyordu. Dudakları konuşma yetisini kaybetmişti.
"Çok üzgünüm." Kulaklarına dolan tanıdık ses dakikalardır ifadesiz olan yüz ifadesini bozarak kaşlarını çatmasına sebep oldu. Eğik olan başı yüzünden sesin sahibini göremese de sesinden kim olduğunu anlamıştı.
"Bunu yapmaya sen zorladın beni, mecbur bıraktın." Uzay'ın bulanık olan aklı geçen her bir saniye daha da karışmaya başlamıştı.
Hastane bahçesindeki fısıldaşmaların ve sesli konuşmaların sayısı gittikçe artıyordu. Uzay onların yüzlerini göremese de hepsinin ona katil olduğuna inanarak baktığını hissediyordu.
Kalabalığa ait seslerden kulaklarına dolan bir kaç cümle bütün bedeninin kaskatı kesilmesine sebep oldu.
"Polislerin bahsettiği kızın geçen yaz otelin en üst katından düşerek intihar ettiği söyleniyordu, haberlerde görmüştüm. Demek ki intihar süsü verilen bir cinayetmiş."
"Dilerim ki hapiste sürüm sürüm sürünürsün, tek bir gün bile rahat nefes alamazsın. O gencecik kızcağızın anne babasının ahı senin üzerine olsun."
"Şerefsiz seni! Hiç mi utanmadın lan kızı öldürdükten sonra insan karşısına çıkmaya? O ailenin yaşadıklarının bin katını sen yaşa."
"Sizin gibi vicdansızlar için ölüm kurtuluş olur. Ölme ama nefes almaya devam ettiğin her gün ölmekten daha beter ol."
"Sizin gibilerin yatacak yeri bile yok."
"Takım elbise giymekle olmuyor bu işler. Sen adam mısın ki?"
"Şerefsiz, piç kurusu."
Kulaklarına dolan her bir cümlede polisin ensesindeki eli daha fazla kuvvet uygulayarak başının daha çok eğilmesine neden oluyordu. İşittiği cümlelerden sonra eğilecek bir başı da kalmamıştı. Polis adeta ensesine koparmak istercesine bastırıyordu.
Uzay yüzlerce insan tarafından hayatı boyunca duymadığı kadar çok hakareti işitmeye maruz kalmıştı. Hiçbir şey hatırlayamamasına rağmen bir an bile sesini çıkarıp ben yapmadım demedi.
Kelepçe takılı olan bileklerini serbest bırakarak yenilgiyi kabul etti.
Her şeyini kaybetmişti.
Çisel'i kaybetmişti.
Uzay yenilmişti.
Kardeşim dediği adam ne halde olduğunu görmesine rağmen tek bir an bile ona yardım etmeyi aklından geçirmedi. Uzay'ın hayatı boyunca tanık olduğu en kötü anını sadece uzaktan izlemekle yetindi.
Çağlar'ın tek amacı kardeşini korumaktı. Onu Uzay'dan uzak tutma isteği, kardeşim dediği Uzay'ın işlediği cinayeti emniyet ekiplerine anlatmasına neden olacak gözünü karartmıştı.
Halbuki Çağlar'ın da bilmediği bir şey vardı. Mine'yi iten kişi Uzay değildi. Mine dengesini sağlayamayarak kendi ölümüne kendisi sebep olmuştu.
Bu olayda Uzay'dan daha çok Çağlar suçluydu. Uzay'ın o günle beraber eski anılarının da silinmesine neden olan kişi oydu. Masum olan tek bir kişi varsa o da Uzay'dı fakat insanlar tarafından suçlu görünen tek bir kişi vardı, o da Uzay'dı.
Çağlar Uzay'dan artık sadece anılarını çalmamıştı. Çağlar Uzay'ın hayatını çalmıştı.
🌧️🌧️🌧️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEN SANA VEDA EDEMEM
Teen FictionÇünkü seni sevmek gökkuşağının maviliklerinde boğularak dünyanın en güzel şarkısını dinlemek demek. "Gökkuşağının mavilikleri senin gözlerin. Dünyanın en güzel şarkısı senin sesin." 🌧🌧🌧