2.5

64 20 2
                                    

🌧🌧🌧

yaralarveyağmur.

1 ocak 2021.

Yeni yıl.

Düzeltiyorum. Son yıl.

Elimde tuttuğum kazağı göğsüme doğru bastırdım. Abim dün akşam yılbaşı hediyesi olarak almıştı. Dün aldığım tek hediyeydi. Belki de hayatımın son hediyesi.

Üzerimdeki beyaz örtüyü kaldırarak elime bağlı olan serumun izin verdiği kadarıyla büyük camın yanına doğru yürüdüm. Yüksekten karınca gibi görünen insanları izlemeye başladım.

Omzundaki sırt çantasıyla telaşla okuluna yetişmeye çalışan bir öğrenci. Elindeki ekmek poşetleriyle evine doğru yürüyen bir adam. Güzelce şekil verilmiş saçları ve giydiği takım elbisesiyle şirket çalışanı olduğu belli olan ve taksi durdurmaya çalışan bir kadın.

Normaldi. Herkes çok normaldi. Bu evrene yerleştirilen tek uyumsuz şey sanki sadece bendim. Herkes hayatla bir uyum içerisindeydi. Herkesin bir rolü vardı. Ben ise varlığı da yokluğu da kimsenin umurunda olmayan bir figüran gibiydim.

Şeytan yüzüme sert bir tokat attı.

Karanlığı hava alan sol alt kulakçığımdan tüm vücuduma pompalandı.

Umutlarım toz gibi uçtu.

Parmaklarımı kestiler.

Dokunamadım, hissedemedim.

İnancımı yitirdim.

Kendime bir bıçak sapladım.

Çığlık atmıyorum çünkü acımıyor.

Sadece ağlıyor, yara ağlıyor.

Kan akıyor bıçağı sapladığım yerden.

Yaram kan yaşları döküyor.

Benim gibi birine ait bir parça olduğu için her zerreme lanet okuyor.

Ağıt yakıyor, nefesimi yutuyor.

Başım dönmeye başladığında sendeleyerek yatağıma oturdum. Dün akşamdan beri kapalı olan telefonumu elime alarak açılmasını bekledim.

Bildirim yoktu, gülümsedim.

Onunla olan sohbetimize girmek istedim ama cesaret edemedim. Dayanamayıp yeniden ona yazmaktan korktum ve parmağımı geri çekerek telefonu yatağa bıraktım.

Karşıdaki aynadan yüzümü inceledim. Geçen seneki halimden bambaşka biri vardı karşımda. Sık saçlarım bebeklerin saçları gibi seyrelmişti. Onlara dokunduğumda parmaklarımın arasında saç tutamları kaldı,dökülüyorlardı.

Bembeyaz olan yüzüm sapsarı kalmıştı. Gözaltlarım mosmordu, kırışmışlardı. Sürekli yaşarıyorlardı. Dudaklarımın pembeliği kaybolmuştu. Rengi solmuştu, kurumuştu. Soyulmuş, kanamış, yara olmuştu.

Kollarım,bacaklarım iskelet gibi kalmıştı. Kemiklerim belli oluyordu. Korkunç görünüyordum.

Bitik ve yitik.

Beni görenler korkuyor muydu benden? Ya da acıyorlar mıydı?

Zavallı olduğumu düşünüyor olmalıydılar.

Galerimden eski fotoğraflarıma baktım. Telefon ekranını aynaya doğru tutarak eski ve şu an ki halime baktım. Beni tanımayan birisi kesinlikle ikisinin aynı kişi olduğuna inanmazdı.

En garibime giden şey de fotoğraf karesinde dudaklarımda hayat bulmuş olan bir gülümseme oluşuydu.

Gülümseme. Çok uzun süredir dudaklarımda olmayan bir duygu.

Dudaklarımı yukarıya doğru kaydırarak gülümsemeye çalıştım.

Olmuyordu. Ben gülümsemeyi dahi unutmuştum.

Dudaklarım eski düz çizgi halini aldığında kendimi yatağa bıraktım.

Havalar soğumaya başlamıştı. Beyaz örtüyü üzerime kadar çektim.

Biriyle konuşmak istiyordum. Yalnızlıktan sıkılmıştım. Sürekli susmaktan bunalmıştım.

Gün boyu sadece düşünmek,her şeyi içime atmak beni gün geçtikçe içten içe yiyip bitiriyordu.

Telefonumu elime alarak sıktım.

Hayır hayır hayır.

Pişman olacaksın.

Aklımın ve kalbimin savaşından kimin galip çıkacağını öğrenmek için gözlerimi kapatarak derin bir nefes aldım.

O kız onu seviyor, onlar çok mutlu. Yapamam.

Ben ikinci kadın değildim, olamazdım.

Yanağımda hissettiğim ıslaklıkla beraber dakikalardır avucumun içinde sıktığım telefonu serbest bıraktım. Elim kızarmıştı.

Dayan, çok az kaldı. Her şey yakında bitecek. Çok az kaldı.

Kimsenin mutluluğunu engelleme. Bu senin mutsuz olmana sebep olsa bile.

Bencil birisi değilsin. Sevdiğin adam onu çok seven başka bir kızla çok mutlu olacak. Bu senin de mutlu olman demek. Sadece onun adına sevin.

Acıyla yutkundum. Ağzıma gelen tuzlu gözyaşı tadıyla beraber yine acılarımı yuttum ve sustum.

🌧🌧🌧

BEN SANA VEDA EDEMEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin