3.7

41 10 0
                                    

🌧️🌧️🌧️

10 mayıs 2022.

Uzay Baykut.

Hastanenin bahçesinde onun uyanmasını bekleyerek geçirdiğim üçüncü gündü bugün. Üç gündür arabada uyuyordum, eve gidememiştim. Onu burada bırakamıyordum. Tek başına değildi, Çağlar ve Nehir de benim gibi günlerdir onun uyanmasını bekliyordu.

Onu gördüğüm o günden sonra Çağlar'ın şüpheli bakışlarıyla beraber hastaneden ayrılmıştım. Hastanenin içinde beklediği için bir daha geri girememiştim. Dün kısa bir süreliğine de olsa Nehir'le beraber hastaneden ayrıldıklarında bana yardımcı olan hemşireyi bulup numarasını almış ve uyandığı anda beni haberdar etmesini rica etmiştim ve o da bir miktar para karşılığında bunu kabul etmişti.

Çağlar'a yaralarveyağmur uyanmadan hiçbir şey anlatmak istemiyordum. Onun bunu abisiyle paylaşıp paylaşmamak isteyeceğinden emin değildim. Bu yüzden Çağlar'la konuşmak, her şeyi anlatmak için onun uyanmasını bekliyordum.

Gözlerim sürekli telefonumdaydı, hemşireden bir haber bekliyordum. Bildirim ekranını kontrol ettiğimde gereksiz bir kaç uygulama dışında başka bir yerden gelen bildirim yoktu.

Telefonu arabanın koltuğuna fırlattıktan sonra başımı iki elimin arasına aldım. Günlerdir duş almamıştım, saçlarım dağılmıştı. Üzerimde hastane kokusu vardı. Ben bir kaç günde bu kokudan nefret etmişken onun aylarca buna maruz kalmış olma gerçeğini kabullenemiyordum.

Ben onunla ilgili olan çoğu gerçeği kabullenemiyordum ki zaten. Yıllardır kalbinde taşıdığı yük onun felaketiydi. Ve bunun sebebi, tek suçlusu bendim.

Arabanın camına tıklatılma sesiyle irkildim. Başımı ellerimin arasından çekip cama doğru yöneldiğimde Nehir'i gördüm. Eliyle kapıyı açmamı istediğini belli eden bir işaret yaptı. Ne yapmak istediğini anlamayarak bir kaç saniye boş bir şekilde baktıktan sonra kapıyı açtım.

Yan koltuğa oturarak derin bir nefes aldı. "Üç gündür hastanenin bahçesinde arabanın içinde evsiz gibi beklemenin sebebi nedir Uzay?" Kaşlarımı çatarak ona döndüm. "Hesap mı soruyorsun?" Reddeder şekilde ellerini havaya kaldırdı. "Hayır tabii ki, sadece merak."

"Etme." dedim. "Çağlar bilmiyor günlerdir arabada uyuduğunu." Rahatsız edici olmaya başlamıştı. "Şimdi de tehdit mi ediyorsun beni?" Gülümsedi. "Cümlelerimi çok yanlış anlıyorsun Uzay. Öyle demek istemediğimi biliyorsun. Sadece seni çözmeye çalışıyorum, değişiksin."

"Değilim aksine sakin bir şekilde kendi halinde yaşamaya çalışan biriyim." Sakin kelimesinin üzerine bastırarak vurgulamıştım. "Bana nedense Çağlar'ın kardeşiyle bir bağlantın olabilirmiş gibi geliyor." Camı açarak temiz havayı içime çektim.

"Daha fazla saçmalıklarını dinlemek istemiyorum Nehir. Arabamdan iner misin?" Tekrar gülümsedi. "Pekala." Koltuktan kalkıp arabadan indi ve kapıyı kapatmadan son kez gözlerini kısarak bana baktı.

"O uyandı." Nefesimi veremedim. Duyduğum iki kelime karşısında yangından serin sulara savrulduğumu hissettim. Bir süre sustuktan sonra yüzüne bakmadan sadece konuştum. "İyi mi peki?"

"Sayılır." diyerek karşılık verdiğinde sesindeki o yalana yakın tınıyı sezdim. Değildi, iyi değildi.

"Eğer onu görmek istersen Çağlar'ı oyalayarak görüşmenizi sağlayabilirim." Artık yalanları bir kenara bırakmanın zamanı gelmişti. "Aranızda ne var bilmiyorum ama kendimi adeta bir elçi gibi görüyorum." Daha fazla konuşmasına izin vermeden onu susturdum.

BEN SANA VEDA EDEMEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin