Bölüm 14: Bizimkiler

989 96 127
                                    

Sanem Çelik

Sonraki günde yine aynı şekilde benden kan alınmış ve ilaç verilmişti. Sancak'la konuştuğumuz çok bir konu yoktu, genellikle havadan sudan konuşuyorduk. Saat 08.00'i gösterirken yatağımda oturmuş düşüncelere dalmıştım. Yanımdaki koltukta oturup televizyonu izleyen Sancak benim televizyon izlerken aklımın farklı yerlerden olduğundan habersizdi.

Son zamanlarda Sancak'la yakınlaştığımızı fark etmiştim. Ama bu yakınlık arkadaşça geliyordu bana. Ona sarılmak güvende ve güzel hissettiriyordu, kötü düşüncelerin içinde kaybolmaktan korkuyordum. Ama onunla yaşadığım güven ve sevilme duygusunu daha önce hiç hissetmemiştim. Sancak'ın bana sadece yardımcı olmaya çalıştığını biliyordum. Bazı hareketleri anlamsız olsa bile tekrar ve tekrar kendini affettirmek için elinden geleni yapıyordu. Şanslı olduğumu düşünüyordum, babamdan hala kurtulamamış olsam bile. Bir süre sonra Sancak dalgın olduğumu fark etmiş olacak ki bana döndü.

"Bu aralar dalgınsın, hala babanın olayını mı düşünüyorsun?"

"Hayır, ama dalgın olduğum doğru."

"Peki dalgın olmaman için ne yapmalıyım?"

"Maalesef geçeceğini sanmıyorum, ama çabalayacağım."

İkimiz de gülümsediğimizde televizyona tekrardan döndüm. Bugün de dün gibi geçeceğini düşündüm, ama babamsız olması daha iyiydi.

Yine kan alımı, yine ilaç ve yine yemek. Akşam rutinimiz de sabahki gibi geçtiğinde daha ikinci günden sıkılmaya başlamıştım bile. Yatma vakti geldiğinde dün yaşanan kavga aklıma geliyordu. Ve yaptığım fazla tepki beni özür dilemeye itiyordu. Sancak'la konuşmam gerektiğini düşündüm. Sancak koltukta uyumaya hazırlanırken ben de yatağımda yatıyordum. Sancak'ın yattığı tarafa döndüm ve konuşmaya başladım.

"Sancak?"

Hala gözleri kapalıyken bana cevap vermişti.

"Efendim?"

"Dün aşırı tepki verdim, üzgünüm. Bir de bugün fark ettim, gerçekten yatak büyükmüş. Hastalığımı da o gün öğrendiğim için gerilmiştim, özür diliyorum."

"Anladım."

Sadece tek bir kelime söylemesine anlam verememiştim, "sorun yok" veya "özür dilediğin için teşekkür ederim." gibi şeyler söyleyebilirdi. Övünmeyi beklemiyordum tabii ki ama böyle bir cevap da beklemiyordum.

Arkama döndüm ve uyumaya çalıştım, biraz sonra bir ses duyduğumda sesin Sancak'tan geldiğini anlamam uzun sürmemişti.

"Sadece tek kelimeyle cevap vermem kalbini kırdı öyle değil mi?"

"Kimin kırılmaz?"

"İşte, sen sinirlenip bana bağırdığında bende böyle hissettim. Ama ekstra olarak bir pislik gibi de hissettim. Çünkü yaptığım yanlışın farkındaydım. Ve bunu sana fark ettirememek daha sinirimi bozdu. Şimdi anlayabiliyor musun?"

Söyleyecek tek bir sözüm dahi yoktu. Sadece olduğum pozisyonda tek bir kelime etmeden uyumayı seçtim. Çünkü az önce söylediği şeyleri ben de yaşıyordum. Pislik gibi hissediyordum.

3 gün sonra (3 günü de yazmak sizi sıkar diye düşündüm, bu yüzden 3 günü atlıyorum.)

Günlerimiz aynı şekilde geçmişti. Kan alımı, ilaç, yemek ve akşam yine aynı döngü. Ve yine Sancak'la önemli bir konuşmamız olmuyordu. 3 gün sonra doktor elinde birkaç rapor ile odamıza girmişti. Yanıma yaklaşıp konuşmaya başladığında heyecanla doktoru dinliyordum.

SAF AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin