Sanem Çelik
Sancak'ın gelmesini beklerken bir yandan da içim içimi yiyip bitiriyordu. Biraz daha bekledikten sonra kapının çalmasıyla hemen kapıya koştum. Delikten kimin geldiğine baktığımda Sancak'ı görmemle hemen kapıyı açtım.
"Sancak!"
Onu içeriye alıp kapıyı kapattıktan sonra ona sarıldım. Bunu beklememiş olacak ki bir süre bekledikten sonra o da bana sarıldı. Hala sarılırken konuşmaya başladım.
"İyi misin? Karakolda ne oldu?"
Kendini geri çekip bana bakarken sorularıma cevap verdi.
"İyiyim, karakolda durumu anlattım ve beni bıraktılar. Bana saldıranları bulup tutukladılar."
"İyisin değil mi? Sana yumruk atmışlardı, bakabilir miyim?"
Yüzünü tutup sağ tarafa çevirirken bir yandan da sol yanağındaki morluğa bakıyordum.
"Çok fena morarmış, çabuk koltuğa gel."
Koltuğa götürdüm ve oturduk, ama bunları yaparken hiç konuşmuyordu. Bir bez ve buz almak için mutfağa gittim. Aldıktan sonra Sancak'ın yanına giderek tekrar sağ tarafa dönmesini sağladım. Önce bezi sonra da üstüne buzu koyarken acıdığı için Sancak hiç memnun görünmüyordu. Buzu tutarken dudağındaki yarayı fark ettim. Yine aynı sahne aklıma gelirken bu yarayı Sancak'ın fark etmediğini gördüm.
"Sancak, dudağında bir yara var."
"O önceden oldu, arkadaşlarımda çıktığım günden bir sonraki sabah vardı."
Anlayışla karşılarken o günün akşamında yaşadığım şey aklıma geldi. Ve o yaranın geldiğinde olmayışı. Yarayı benim yaptığım ihtimali aklıma geldiğinde, Sancak konuşmadığım için neden cevap vermediğimi merak ediyordu.
"Ne oldu? Bir şey söylemiyorsun."
"Bir şey olmadı, arkadaşlarınlayken yapıp yapmadığını düşündüm."
"Sanırım eve geldiğimde oldu, biraz hatırladığıma göre yoktu arkadaşlarımlayken."
Yanaklarım kızarırken cevap vermem gerektiğini fark ettim.
"Gece uyurken elinle yırtmış falan olabilir misin?"
"Bilmiyorum belki bir yere vurmuşumdur."
"Hm hm."
Buzun biraz eridiğini fark ettiğimde morluğa tekrar bakmak için buzu kaldırdım. Morluğun hafiften geçtiğini gördüğümde işe yaradığını anlayıp tekrar buzu bastırdım. Fazla bastırmış olacaktım ki Sancak'ın konuşmasıyla buzu geri çekmem bir oldu.
"Agh, Sanem öldürmeye mi çalışıyorsun beni?"
"Çok pardon, istersen sen tut buzu."
"Sen tut, benim elim ağırır."
"Ne?"
Kahkaha atarken buz hala elimdeydi. Sancak buzu tuttuğum elimi tutarak yanağına götürdü. Ben de Sancak'ın yanağına buz tutmaya devam etmiş oldum.
***
Ara ara Sancak'ın yanağını kontrol etmiştik. En son morarıklığın az kaldığı zaman buzu bırakıp tekrar Sancak'ın yanına oturmuştum.
"Bu arada, numarayı adama doğru verdiğine emin misin?"
"Evet, ondan mesaj mı bekliyorsun?"
"Hayır, ama yazacağını söylemişti."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAF AŞK
RomanceDaha reşit olmayan bir kızın kurtarıcısı olacak yazar bir adam ve hapis hayatı yaşamış bir kızın hikayesi