Sırıtmasının ardından afallamış bir şekilde yemeğimi yemeye devam ettim. Kafamı kaldırmadan yemeye çalışıyordum. Biraz sonra Sancak'ın ayağa kalktığını hissettim. Birkaç adım duydum ve başımı kaldırdım. Sancak benim olduğum masaya geliyordu! Telaşla ona baktım, kendinden emince yürüyordu. Oturduğum sandalyenin yanına gelidiğinde sessizce fısıladadı.
"10 dakika sonra A1 adlı depoya gel."
Benden başka kimsenin duymadığına emin olabilirdim. Bunu söyledikten sonra arkamdan geçerek yemekhaneden çıktı. Arkasından bakakalırken kimsenin bizi fark etmediğini anladım. Eğer fark etselerdi her zamanki gibi birsürü fısıltı ve çığlık etrafımızı sarardı. Sakin kalmaya çalışarak yemeğime devam ettim.
*10 dakika sonra*
Yemeğim çoktan bitmişti, ben de Sancak'ın dediği gibi yemekhaneden çıkıp depoların olduğu yeri aramaya başladım. Depolardan oluşan bir koridoru fark etmemek imkansızdı. Bu yüzden bulmam çok kolay olmuştu. Koridorun sağ tarafındaki 2. Kapıda A1 yazıyordu. Yavaşça kapıyı açtım. Kilitli olmasını beklerdim ama Sancak beni bekleyeceği için açık olması mantıklıydı. İçerisi çok büyük değildi; her duvar bir rafla kaplıydı, raflarda ise kutular. Odanın bir kenarında ise raflara yaslanmış bir şekilde bana bakan Sancak.
"Hoşgeldin Sanem."
"Hoşbuldum ama neden hesap soracakmışsın gibi hissediyorum?"
"Kapıyı kapat da konuşalım."
Kapıyı kapatmak için arkamı döndüm. Kapının kolunu tutmuştum ki arkamda birini hissetmemle dondum. Sancak tam arkamda duruyodu ve resmen kapıyla onun arasına sıkışmıştım. Kapıyı arkamdan benim yerime kapattı.
"Sancak, ne yapıyorsun?"
"Hiçbir şey, sadece intikamımı alıyorum."
"Ne intikamı?"
"Evet ama ona çok fazla bakma bence. Göz teması kurunca korkutucu oluyor."
"Ah, sen ondan bahsediyorsun... onu ben... sana bakmasın diye dedim. Evet, sana bakmasın diye."
"Kulağa çok inandırıcı geldi."
"Bana inanmıyor musun?"
Sancak'a hala arkam dönüktü ve bana daha da yaklaşarak kapıyla kendisi arasına sıkıştırdı. Sırtım boyunca onun vücudunu hissedebiliyordum. Bir yandan da iki elini kapının iki yanına koydu.
"Sancak?"
"Göz teması kurma diye böyle yapıyorum. Ya da gözünü mü bağlasaydım?"
"Göz teması kurmayı o anlamda dememiştim... beni bırak da anlatayım."
"Anlatacaksan böyle anlat."
"Tamam. Bana herkesin içinde baktığında anlarlar diye korkuyorum. Yani korktuğum seninle göz göze gelmek değil, birilerinin fark etmesi. Çünkü bana bakınca bir anda gözlerinin bakışı yumuşuyor."
"Sana sert bir şekilde istesem de bakamam, ne yapabilirim ki?"
"Neden bakamazsın?"
"Bakamam, sert sadece başka bir zaman bakabilirim."
"Ne zaman?"
"Boşver. Ben sana ikna oldum. O zaman daha az bakarım sana. Yani göz göze gelmeyeceğimiz şekilde."
"Tamam, şimdi beni bırakır mısın?"
"Tabii bırakırım."
İki elini havaya kaldırıp, bir adım geri çekildikten sonra ona döndüm. Ben anlamadan yüzünde bir sırıtış belirdi ve beni tekrar sıkıştırdı. Ama bu sefer yüzüm ona dönüktü ve bu bizi daha yakınlaştırmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAF AŞK
RomanceDaha reşit olmayan bir kızın kurtarıcısı olacak yazar bir adam ve hapis hayatı yaşamış bir kızın hikayesi