"Lütfen kaza olmuş olsun."
Geçen günlerde hiçbir gelişme olmamıştı. Ne beni Nergis'lerdeyken arayan adam bana ulaşmıştı ne de Barlas herhangi bir şey söylüyordu. Belki de onun da hala hiçbir bilgisi yoktu fakat konusunu açmaya çalıştığımda bir şekilde konuyu değiştirmeyi başarıyordu.
Düşünmekten hiçbir şey yapamaz olmuştum. Evde ruh gibi dolanıyordum. Başımıza gelenleri omzumda yük gibi hissetmekten kendimi alıkoyamıyordum.
Ben olmasaydım da Ahmet Bayrakçı ile yolları kesişir miydi diye düşünmekten delirmek üzereydim.
Telefonumun çalan sesi beni ürkütürken silkelenerek kendime geldim. Titreyen ellerimle telefonu elime aldığımda arayan kişinin bana seçenek sunan o adam olacağını umut etmiştim. Fakat gelen arama Barlas'tandı.
"Efendim." diyerek aramayı yanıtladığımda hoşnutsuz sesimi pek yansıtmamaya da çalışmıştım. Bu süreçte Barlas'ı üzdüğümün de farkındaydım fakat elimden bir şey gelmiyordu.
''Sevgilim.'' diyen Barlas gerilen vücudumu gevşetmeye yetmişti. "Napıyorsun?"
"Evdeyim." dedim. "Sen napıyorsun?"
"Yine mi gitmedin pastaneye?" Telefonu aldığım günden beri pastaneden izin alıyordum. Belki de kendimi eve kapatarak daha kötü bir duruma sokuyordum ama gerçekten içimden hiçbir iş yapmak gelmiyordu. Zaten kafamdaki düşünceler o kadar yoğundu ki zaman evin içerisinde bile akıp gidiyordu.
"Gitmedim." dedim sessizce. "Barlas.." diyerek kendimi açıklamaya geçeceğim sırada sözümü kesti. "Konuşacağız güzelim, bekle beni."
"Bekliyorum." dedim. "Ne zaman geliyorsun?"
"Birazdan çıkacağım, Erva'yı da okuldan alır gelirim."
Onu onayladığımda telefonu kapatmıştık. Oyalanmadan mutfağa geçtiğimde akşam yemeğini hazırlamaya başlamıştım.
Ne kadar süre geçtiğini bilmediğim zamanlarda belimde hissettiğim elle oldukça ürkmüştüm.
"Benim sevgilim, sakin ol." Barlas'ın sesi kulaklarıma geldiğinde korkudan hızlı atan kalbimle ona doğru döndüm. Yüzümün halini gören Barlas'ın yüzünde buruk bir gülümseme oluştuğunda başımı göğsüne doğru yasladı. "Benim güzel sevgilim." Gözlerimi kapatıp sakinleşmeye çalışırken saçımdaki ellerinin de beni sakinleştirmesine izin veriyordum.
Başımı yüzüne doğru kaldırdığımda çenem hala göğsüne yaslıydı fakat gözlerimizi birleştirmiş olmuştum. "Fark etmemişim geldiğinizi."
Gülümsemesi genişlediğinde, "Onu anladım." dedi. "Sana nasıl iyi geleceğimi bilmemekten nefret ediyorum." derken yüzündeki gülümseme de solmuştu.
Onun kendini suçlamasından nefret ediyordum.
"Sen zaten bana iyi geliyorsun ki." diye mırıldandığımda dudağının kıvrıldığını gördüm.
"Ne demek istediğimi anlıyorsun." dedi. Evet, anlıyordum.
"Abla!" Erva'nın bağıran sesini duyduğumda zorlukla da olsa Barlas'dan uzaklaşmıştım. Yönümü kapıya çevirdiğimde küçük kardeşimin de mutfağa girmesi eş zamanlı gerçekleşmişti.
Dizlerimin üzerinde çöktüğünde kardeşim kucağıma atladı. "Nasıl geçmiş benim fındığımın okulu acaba?"
Erva kıkırdadı, okulunun her konusu açıldığında aynı neşe seviyesine erişiyordu. Kollarını belimden çektikten sonra gülümseyen yüzüyle, "Bugün çok güzel bir şey oldu abla." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vida Nova
Ficción GeneralEvini terk eden Afra'nın çocukluğunu geçirdiği mahalleye kaçmasıyla eski yaşanmışlıkların da kapısı açılır. !Hikayede küfür, argo, yetişkin içerik, kavga, gürültü bulunabilir buna göre okuyunuz. Vida Nova: Yeni Hayat