17.Bölüm

2.5K 134 1
                                    

Merhabaaa

Arayı fazla uzattım farkındayım ama döndük <33

Keyifli okumalar 

(Medya, Cihan Mürtezaoğlu,Sen Banasın)

Medya animasyonlu, izlerseniz beni çok mutlu edersiniz..

----------

Öğret bana, nasıl unutulur düşünmek? -William Shakespeare

Mutlu olduğum, yaşadığımı hissettiğim anlar sorulsa hiç şüphesiz Aydın'da yaşadığımız zamanlar ve Erva yanımda olduğu her an derdim. Anneme her seferinde sorardım, ''Neden taşındık buraya?'' Diye. Ben o şehirde çok yalnız hissediyordum, İstanbul tanıdığım en yapayalnız şehirdi. Beni kendi yalnızlığı içerisinde adeta boğuyordu ama ben bir şekilde tutunmaya çalışıyordum.

Bir yere kadar sabredebilmiştim. Annemden güç almıştım, Erva'dan güç almıştım.

Annem gitmişti, gücüm de çekilmişti.

Hiçbir şeyden hiç kimseden umudum kalmamıştı, tek gayem Erva'nın benim gibi olmamasıydı. Ondandı babamın yaptığı hiçbir şeyi ona yansıtmamaya çalışmam. Hoş nasıl söyleyecektim ki senin baban seninle tehdit ediyor beni diye. O minik kalbi bunu anlayacak mıydı ki? Anlarsa kırılmasına göz yumabilecek miydim?

Barlas, sen yanımdayken acısını hissetmedim demişti. Dediği şey kalbimin en derinine işlerken düşünmüştüm. Annem gittiğinde Barlas yanımda olsaydı veya ben burda olsaydım aynı olur muydu her şey? Birilerinin yanımda olması annesi ölen küçük kıza iyi gelir miydi? Yoksa sadece o zamanı daha yaşanılır mı kılardı? Ben annemin bana verdiği acıyı bile seviyordum. Ondan kalan tek şey o gibi hissediyordum. Acısı geçmiyordu ama alışamıyordum da.

Annem öldüğünde ilk söylediğim kişi lisedeki matematik öğretmenim olmuştu. Artık dayanmıyordum ve birilerine anlatmak zorundaydım. Bana, ''Kalbinde hissettiğin acı hiçbir zaman dinmeyecek ama o acının orada olmasına da alışacaksın.'' demişti. İlk defa haksız çıkmıştı ve ben kalbimin derinlerinde hissettiğim o acıya hiç alışamamıştım. Hala daha anne kelimesine boğazım düğümleniyordu, hala annesiyle konuşan birilerini gördüğümde burnumun direği sızlıyordu.

''Bir şey demeyecek misin?'' Diyerek beni düşünceler denizinden ayıran Barlas olmuştu. Bakışlarımı tekrardan kaçırdım hoşlanmadığını bildiğim halde. O ise bıkmadan tekrardan göz göze getirdi bizi. ''Sana nasıl baktığımı görmüyor musun?'' Diye sordu. ''Nasıl gözlerini ayırabiliyorsun?'' Gözlerimizi birleştirmek için çeneme koyduğu eli hala çenemdeydi ve baş parmağı ile okşadıkça ben kendimi kaybettiğimi düşünüyordum.

Aklımdaki soru dilime de vurmuştu. ''Başk..'' Sözümü bölen kapının açılması olurken kendimi Barlas'dan uzaklaştırmıştım. Daha fazla utanç duygusunu istemiyordum.

''Çıkış işlemlerini hallettim, gidiyoruz oğlum.'' Yılmaz amca, Barlas'a söylediğini söyledikten sonra benimle göz teması bile kurmadan odadan geri çıkmıştı. Ben ne olduğunu bile anlamazken içeri Berfu abla ve Bilge teyze girmişti. ''Giydirelim oğluşum seni.''

Barlas her seferinde olduğu gibi yine gözlerini devirdiğinde Bilge teyze onu hiç umursamamıştı ama Berfu abla gülmesini tutmak için çabalamamıştı. ''Ablası.'' Dedi son heceyi uzatarak. ''Bırak da anneciğin oğluşunu giydirsin.'' Berfu abla bıkmadan usanmadan her seferinde bu durumla çok eğleniyordu.

Vida NovaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin