15. Bölüm

205 60 16
                                    

Bölüme oy verip düşüncelerinizi yazmayı unutmayın ♡

Kadın bize ilk başlarda korkakça baksa da bakışları tamamen değişmişti. Korku yoktu, duygu yoktu. Sadece gözlerime bakıyordu. "Dökül bakalım siz miydiniz lan boş boş kutu gönderen ?" Diyerek kadının üstüne yürüdü Akın.

Kadın  Akın'a bakmaktansa gözlerini ayırmadan bana bakıyordu. İyice inceliyordu beni. "CEVAP VERSENE LAN !" Dedi Akın kadının boğazına yapışırken. Ilgaz ile onu kollarından tutup geriye doğru çektik. Kadın ise sadece boş gözlerle bakıyordu.

"Bırakın abi konuşturayım şunu." Akın kurtulmaya çalışsa da buna izin vermiyorduk.

"Ya bi dur kardeşim." Diyerek Cengiz de yanımıza gelmiş birlikte Akın'ı köşeye çekmiştik. Onlar onu sakinleştirirken ben arkamı dönüp kadının yanına ilerledim. Karşısında durup birkaç saniye yüzüne baktıktan sonra sehpanın üstünde duran kadına ait tütün tabakasını aldım ve açtım.

İçerisinden çıkardığım sigarayı dudaklarımın arasına yerleştirirken çakmağı yaktım. Ama o anda göğsüme yediğim tekmeyle geriye doğru savrulup düşünce sigara da elimdekilerde yeri boylamıştı.

Kadın yere düşen sigaraları ezerken ayağa kalktım. Ilgaz ve Cengiz kadını aynı yerine oturturken Akın yanıma gelip elini uzatmıştı. Eline tutunup yerden kalktığımda kadına yürüdüm.

Sorar bakışlarıma yanıt vermeyerek başını sola çevirdi. Elimi çenesine götürüp yüzüme doğru çevirdim. "Yaşının verdiği aptallık canına mâl olacak." Diyerek sırıttım tıpkı az önce bana söylediği gibi. Ama gözlerime nefretten çok garip bir duyguyla bakıyordu. Korku ve anlandıramadığım hayranlık.

Elimi çekerek arkama döndüm ve odadan çıkarak kapıyı arkamdan çarptım. Bilinmezlik beni daha da sararken karanlığın ortasında kalmak iyice yoruyordu. Tam ne zaman öğreneceğim desem illaki önüme saçma sapan şeyler çıkıyor bir türlü öğrenemiyordum. Ama benim adımda Vira ise ben bu işi çözerdim.

Bahçeye çıktığımda vücuduma çarpan rüzgar titrememe sebep oldu. Umursamadan duvarın yanına gidip çömelip oturdum. Dizlerimi kendime çekip başımı yukarı kaldırdım.

Milyonlarca yıldızın bir araya toplanıp parlaması hoşuma gidiyordu. Bir nevi huzur veriyordu izlemesi. Zihnimdeki düşüncelerden bir süre uzaklaşarak yalnızca gökyüzünü seyrettim. Ne kadar süre geçtiğini bilmeden orada otururken içeriden biri çıktı. Telefonu kulağına götürmüş diğer uçtaki kişiyle konuşuyordu.

"Tamam annem endişelenme iyiyim iyi. Onlarda iyi. Ama şimdi gelemem ki, yarın geleyim olmaz mı ? Bende seni çok özledim cennet kokulum, iyi bak kendine yarın görüşürüz." Dedi ve telefonu kapattı.

Ilgaz'ın biriyle böyle konuştuğunu ilk defa görmüştüm. Sanki hemen kırılacak biri için sakin ve biri kadar huzur verici sesle konuşuyordu. İçeriye girmeye hazırlanırken beni gördü ve adımlarını bana yönlendirdi.

"Konuştu mu ?" Dedim o da yanıma otururken.

"Hayır ağzını bıçak açmıyor." Bıkkın şekilde oflayıp başımı yine gökyüzüne kaldırdım. "Annen mi ?" Diye sordum az önceki konuştuğu kişi için. "Evet gelmemi söyleyip duruyor." Dedi.

Buruk gülümsemem yüzümde yayılırken konuştum. "Git o zaman neyi bekliyorsun ?"

"İşimiz var nereye gideyim ? Hem yarın gideceğim nasıl olsa." Başımı ona çevirmeden derin bir nefes alıp konuştum. "Senin yerinde olsaydım koşarak giderdim. Yarınlar olmaz bazen, git sen annenin yanına. Hallederim ben."

Benim annem beni arayıp gelmemi isteseydi iki elim zincirli de olsa bir yolunu bulup giderdim. Ama ne onu diyecek bir annem var ne de anneye ihtiyacı kalmış bir kadın. Yıllar önce ağlayarak uyuduğum gün bitmişti benim için. Üstüne attığım toprağın altında kalmıştı. Ama komik olanda yıllar sonra onu bulmak istememdi. Bulunca ona demek istediklerim ayakta tutuyordu beni. Benim yaşadığım vicdani azabını ben de ona ömür boyu yaşatmak isteğim hayatımda bana destek olan en büyük kaynağımdı.

KIZIL KURŞUN +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin