~Los Angeles
"Tebrik ederim kardeşim!"
"Aferin Min!"
"Sen en büyüksün!"
Ödül töreninin ardından eve geçtiğimde kendimi çok yorgun hissediyordum. Yorgun ama mutluydum.
Los Angeles'ta düzenlenen 72. Geleneksel Müzik ödüllerinde 2 ödül almıştım. En iyi besteci ve en iyi söz yazarı ödülleri.
5 yıl önce bugün Kore'yi terk edip, buraya geldiğimde hayatımı toparlayamam sanmıştım. Ama zaman işte. Düzene sokmadığı hiç kimse kalmıyor. Beni de çok güzel yola getirdi. Şimdi 19 yaşındaki Min Yoongi'yle hiç alakam yoktu.
Gülen yüzümün yerine hep asık bir surat, diri vücudumun yerine her fırsatta uyuklayan biri gelmişti. Ne fazla arkadaşım vardı, ne de fazla konuştuğum.
Her ne kadar içime kapansam da içimdekileri bir şekilde kağıda dökmüş, konservatuvar okumuştum. Kendi yazdığım birçok eserim olsa da, asla kendim okumamıştım.
Nedenini bende bilmiyorum, ama okumak istemedim. Sadece yazmayı seçtim. Tabi her şey o kadar kolay olmadı.
Buraya geldiğim ilk yıllar, ne konuştum, ne tanıştım. Her gün okula şiş gözlerle gelir, not tutar ve usulca giderdim. Eve gidince gerekli şeyleri çalışır, ezberler ve tekrar ağlama rutinime dönerdim.
Burda yakın olduğum Halsey adında şom ağızlı, ağzına geleni söyleyen, kimseyi umursamayan, bir keresinde sırf eşcinsellikle dalga geçen geri kafalılara ders vermek için tüm okulun önünde sınıftaki tüm kızları çatur çutur öpen, sonra gidipte Türk bir adamla evlenip, üstüne çocuk yapan, ultra pezevenk bi kız,
Eunwoo adında; Gay olmasına rağmen, sırf ünleneyim diye hetero bir kızla başrol olarak oynayıp, dizide kıza aşık olan diğer adama aşık olup tüm dizinin içine eden, sonra da setten atılan, şimdi de dizideki çocukla aşk yaşayan manyak bir arkadaşım vardı.
Bu ikisi dışında pek yakın olduğum kişi yoktu. Ama mutluydum. Az insan, çok huzur.
Başlarda kendimi öldürmeyi o kadar denedim ki. Bazı yerlerimde hala jilet izleri vardı. Ama sonra onunla karşılaşma ihtimali hep beni durdurdu. Ya beni böyle görse? Ne kadar üzülürdü.
Onu hala çok seviyorum. Nasıl sevmem ki? Belki de o benim ilk aşkım...yani ilk 'karşılıklı' aşkım. İlk değilse bile son. Buraya geldiğimden beri aşk meşk işlerini bıraktım. Kalbimde hala o varken başkasıyla el ele dahi tutuşmadım.
Onu hala çok seviyorum. Hala çok seviyorum ve özlüyorum. Her gün 'acaba nerelerdedir? Ne yapıyordur?' diye kendimi yiyordum. Keza diğerlerini de öyle. Ailemle zaten konuşmuyordum ki. Arasalar da bakmıyordum.
Jimin, Jungkook, Namjin...hiçbirinden haberim yok. Hiç onları aramaya çalışmadım. Belki onlar beni çoktan unuttu. Ama onlar hala ilk günki gibi aklımdalar.
Jimin...ona hakaret etmeyi özledim. Şakalaşmayı, eğlenmeyi, Namjin ikilisini sinir etmeyi özledim. Jungkook...güzel kardeşim, seni de çok özledim.
Jung Hoseok...acaba şuan nerelerdesin? Ne yapıyorsun? Kiminlesin? Acaba saçlarının rengini değiştirdin mi? Ya da eşyalarımı attın mı çöpe? Sildin mi beni? Aklından, kalbinden, hayatından.
Yoksa hala aşkımızı yaşatıyor musun? Hala aynı kan kırmızısı mı saçların? Sen de benim gibi bana şiirler, şarkılar yazıyor musun? Hala hayatının bir parçasında mıyım?
Sevdin mi benden başkasını? Başka kokularda soluklandın mı? Kalbin aldı mı başkasını içeriye? Gözünden Irak olduğum gibi gönlünden de ırak mıyımdır şimdi Hoseok?
~Güney Kore /Seul
"Yapamıyorsun işte!"
"Efendim...izin verin bir kere daha deneye-"
"Atıldın!"
"N...ne?"
"Atıldın dedim. Klüpten atıldın, Kim Sejuna."
"E-efendim...lütfen bana bi-"
"Bir şans diye bir şey yok! Tek hatanızda silinirsiniz demiştim size! Gözüm görmesin şimdi seni!"
Sejuna, gözündeki yaşlarla koca dans stüdyosundan çıkarken diğerleri korku dolu bakışlarla yere bakıyordu.
"Yarım saat sonra geldiğimde herkesi The Last'ı düzgün yapıyor olarak göreceğim!"
Hepsi başıyla beni onaylarken yerdeki derim ceketimi alıp birkaç sokak ötede olan bara adımladım. Kalabalık olmayan barda rastgele bir yere oturup hafif bir şeyler istedim.
Kimileri beni acımasız bulsa da, olması gereken buydu. Kimseye 2. Bir şans verilmezdi bana göre. İlk hatasında ayağı yerden kesilmeliydi ki, hatanın bedelinin ne kadar ağır olduğunu anlamalı ve bir daha hata yapmamaya özen göstermeliydiler.
Bunlar son 5 yılda, zerresine kadar değişen hayatımdan çıkardığım sonuçlardı. Kendinden başkasına güvenmemeli, kimseye sırtını dönmemeliydin. Herkese 1 şans verilir, 1 kere affedilirdi.
En azından benim için öyle oldu, olacak. Min Yoongi. Eğer olurda bir gün karşıma çıkarsan, öyle olacak, senin dediğin gibi.
Yüzünü dön bana, yokmuşum gibi yap.
Bana yazdığın mektuptaki gibi. Tanımayacağım seni. Görmeyecek duymayacak. Yokmuşsun gibi. Hiç olmamışsın gibi. Kalbim feryatlar etse de bu sefer onu dinlemeyeceğim. Bu onun iyiliği için. Bir daha yerden kırık parçalarını toplamamak için.
"Efendim. Bay Kook dışarda sizi bekliyor."
Yine ne derdi var acaba? Kadehimi tekte bitirip dışarı adımladım. Siyahlar içindeki bedeni görmemle tırnaklarımı avcumun içine geçirdim.
"Hyung? Ah...çok şükür burdaymışsın."
"Stüdyoya gittim yoktun...bende buraya bakayım dedim."
"Görüşmeyeli...nasılsın? İşler nasıl gidiyor?"
"İyi."
Bakışları yere düştü. Hayal kırıklığına uğramıştı belki de. O benim için bu kadar telaşlanırken, benim böyle sakin ve soğuk olmam üzdü anlaşılan.
Birkaç hafta önce büyük bir sergi için Amerka'ya gitmişti. Sevgilisi Jimin'le. O günden sonra üzerime düşsede ben onu çoktan salmıştım.
İlk birkaç ay, belki de yıl toparlanamasam da sonradan rastgele bir iş teklifi gelmişti. Bir dans eğitmenliği. Kabul etmesem de toparlanmaya bir yerlerden başlamam gerektiği için işe başladım.
Zamanla kendi stüdyomu açtım. Yüzlerce öğrenciye ders verdim, mezun ettim. Jungkook'da bu sırada el sanatlarında gelişmiş, Kore'de tanınan ressamlardan biri olmuştu.
Jimin, müzik dalında ustalaşmış, şu sıralar bir kafede çalıyordu.
Namjin ikilisi birkaç defa yanıma gelmiş, sohbet etmişti. Onlar...cidden aşıktı. Fazlasıyla. Jikook'ta öyle. Sanırım, bu konuda en beceriksizi ben kaldım.
Başlarda Yoongi'nin ailesine gitsem de sürekli söylememekte ısrar ediyorlardı. Sonra bir gün polise şikayet etmişlerdi. Yoonji'ye de sorsam da bilmediğini söylemişti.
Arkadaşları da benimle aynı durumdaydı. Bazı geceler Jungkook, Jimin'e destek olmak için yanına giderdi. Ben, yine tek kalırdım koca evde. Bir zamanlar bu koca evde onun bağırış sesleri, güzel kahkahaları doldururken şimdi sadece hıçkırık sesleriyle doluydu.
Min Yoongi, acaba hala beni seviyor musun? Hala aklında mıyım? Kalbinde, rüyalarında, hislerinde, hayatında. Dilim ne kadar inkar etse de benim için öyle.
Gözünden Irak olduğum gibi gönlünden de ırak mıyımdır şimdi Yoongi? Belki öyleyimdir ama sen değilsin. Sen; kalbimin tam ortasındasın. Nasıl ırak olacaksın?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love At First Sight /Yoonseok
FanfictionMin Yoongi ve ikizi Min Yoonji okulun sexy beden hocası Jung Hoseok'a aşık olurlar.