Düşüncesi Yeter

134 24 12
                                    

Yoongi

Yok artık. Bu jungkook ne kadar da kurnaz?

Gerçekten numara mı yapmıştı? Bilmem gerekirdi aslında. Yere düşen bendim. Asıl benim canım acımalıydı.

Tekrar tekrar ekrana bakıp gülümsedim. İyi çocuktu bu jungkook. Dediği gibi doğum günü partisinde benimde ona bir kıyak yapmak gerek.

~Yengem Yoongi

Elbette sana bu iyiliği yapacağım Kookie.
Akşama harika olmanı istiyorum.
Umarım benim kadar olmasa da yakışıklı olursun.
Akşam kesinlikle Jiminle yakın olacaksın :)

*görüldü*

*~Kookie bir mesajınızı beğendi*


Bir dakika? Ben şimdi bütün günümü Hoseok ile mi geçirecektim? Üstelik oda mı saçlarını boyatacak?

Sarı nasıl olur? Imm...hayal etmeye çalışıyorum...oha! Film aktristlerine benzedi. Ne yakışır sarı ona. Ama o zaman da kızlar peşinden ayrılmaz. Gerçi şimdi bile peşinde onlarca kız var ama. Neyse.

Kırmızı? Turuncu? Beyaz? Kahverengi? Mor? Veya yeşil? Aww hepside çok yakışır ona.

Peki ben hangi renge boyayacağım? Jungkook da gitti. Kim yardım edecek bana? Ah Jungkook ah!

"Üzgünüm. Önemli bir telefondu da."

"Önemli değil. Daha zamanımız var."

"Ah peki öyleyse. Hadi gidelim demeyi çok isterdim ama salon saat 12:30'da açılıyor. Şuanda açık değil. Daha yarım saat var. Ve...ve bende çok açım. Eğer sende istersen bir şeyler yiyebiliriz. Ne dersin?"

Allah derim be Allah! Adam resmen beni yemeğe davet ediyor. Bunu ilk buluşma olarak göreceğim.

"Aslına bakarsan bende biraz açım. Hadi gidelim."

Sessizce yürümeye başladık. Aslında arabayla gidecektik ama ben onunla biraz vakit geçirmek için yürümek istedim. Buralarda sürekli uğradığı bir lokanta olduğunu söyledi şimdi oraya doğru çıt çıkarmadan yürüyorduk.

"Ee susacak mısın böyle?"

İlk hamle ondan gelmişti. Ben hala hangi renk seçeceğimi düşünüyordum. Bir anda konuşması ile afallamıştım.

"Ne konuşayım peki?"

"Bilmem. Araba varken yürümek isteyen biri yanındaki ile vakit geçirmek için yürümeyi seçer. En azından yaşam tecrübelerim bana böyle olduğunu söylüyor."

Olum sen nasıl beden öğretmenisin lan?! Her şeyi de biliyor ha! Zeki şey seniiii.

"Hiçte bile! Yani arabalar etrafa zehir salıyorlar bir kere. Yani dünya barışı için herkes yürümeli bence."

"Dedi; Okula her gün arabayla giden çocuk."

"Çocuk? Pardon da, ben 18 yaşındayım. Yani çocuk mocuk bana ters geliyor."

"Yaaa? Kanıtla o zaman çocuk olmadığını."

"Her türlü yaparım. Söyle ne yapayım?"

Biraz düşündükten sonra yandaki kadına bakmaya başladı.Kıskanmadım değil yani!

"O zaman sen çocuk olmadığına göre şu sarışını 1 dk içinde tavlayabilirsin değil mi?"

"Tch benim için 30 saniye bile yeter. İzle şimdi."

Yavaş adımlarla benim boylarımda olan sarışının yanına gittim. Çocukmuş tch tch tch.

"Bende diyordum bu ışığın kaynağı nedir?"

Kadın bir anda bana döndü.

"Anlamadım?"

"Diyorum ki güneş yanınızda sönük kalmış."

"Kimsiniz? Tanışıyor muyuz?"

"Tanışırız gülüm. Acelen ne?"

"AAA SAPIK MISIN BE?"

"Aa kırıcı oluyorsunuz ama?"

"İstersen ben senin görevini devralayım sevgilim?"

Bir anda önümde baya uzun bi adam belirdi. Dev gibi bi şeydi lan bu! Ulan piç Hoseok! Bana verdiğin göreve bak.

"Ahahahah! Aaa beyefendi sıranızı kapıyorlar!"

Sarışın ve adam arkasına bakınca Hoseok'u beklemeden tüymeye başladım. Öyle hızlı koşuyordum ki olimpiyatlarda 1. bile olabilirdim.

Koşmaya devam ederken elimde bir el hissettim. Hoseok. Korkudan onu unutmuştum. Hala koşuyor vaziyetteyken ellerimizi birbirine kenetleyip koşmaya devam ettik.

Arkama çok kısa bir bakış attım. Dev gibi olan adam arkamızdan küfür ede ede bağırıyordu. Hem de koşuyordu. Korkup Hoseok'un ellerini iyice sıktım.

Yaklaşık 10 dakika nefes nefese koştuktan sonra ara bir sokakta durduk. Baya yorulduğum için kendimi yere attım. Baya kuytu köşe bir yerdi. Burda olan tek şey birkaç çöp konteynırı ve nefes nefese kalmış 2 adam.

Ayaklarımı uzatıp nefesimi düzene sokmaya çalışırken Hoseok da bedenini benim yanıma attı. Oda benim gibi nefes nefese kalmıştı ve büyük büyük nefesler alıyordu.

Ben hala nefes nefeseyken telefon çaldı. Arka cebimden zorla çıkarıp ekrana baktım.

*Kookie arıyor*

Hızla telefonu açtım. Hoseok da bana bakıyordu. 'Kim arıyor?' dercesine bakıyordu.

"Alo Hyung?"

"E-mmh evet Ko-okh n-nolduh?"

"Hyung? Sesin niye öyle geliyor?"

"Bi dakka"

Sesini tam duyamadığım için sesi haporlöre verdim.

"Şimdi s-söyle."

"Hyung diyorum ki sesin niye öyle geliyor?"

"N-ah nasıl?"

"AAAAA! HYUNG?! Abim yanında mı?!"

"E-eveth noldu?"

"HYUNG?! Y-yoksa sen a-abimle seviştin de o yüzden mi nefes nefese kaldın?!"

Duyduğum şey ile anında gözlerim kocaman açılmış direkt olarak Hoseok'a bakmıştım. Oda benim gibi gözlerini büyütmüş ardından yutkunup başka yöne bakmaya başladı ve bende-

Bi dakka! Utanmıştı. Hoseok utanmıştı. Asjsjajsjsjjsjjs. Yanaklara bak domates gibi ahahhahaha.

"Hyung? Sana diyorum ki abimle se-"

Cümlesini bitirmeden telefonu kapatmıştım. Aslında bende birazcık utanmış olabilirim. Accıcık yani.

"Ahahhaha! Çocuk işte!"

"Yaaaa 17 yaşında bir çocuk! Ne komik!"

"Ahahahahaha!"

Samimi olmayan bir gülüş attıktan sonra Jungkook'un dedikleri aklıma takılmıştı.

BEN VE HOSEOK. SEVİŞMEK. BİRLİKTE. Kasjsjsjsjsjj düşüncesi bile boşalmama yetti. Ceketimle orayı kapatmaya çalışırken Hoseok'a kısa bir bakış atıp geri düşüncelere daldım.

Love At First Sight /YoonseokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin