Güzel Günler, Güzel Anılarımızla Dolu

50 8 16
                                    

~Hoseok

"Hyung! Aşağıda bekliyoruz seni! Hadi çık artık!"

Jimin'in sesine göz devirip, sıcak su çeşmesini bir tur daha çevirdim. Suyun sesiyle konuşmaları kesilse de, hala cırladığı belliydi. Bir şeyler mırıldanıp gitmesini bekledim. Oda çok uzatmadan kapıyı çarpıp gitmişti.

Sabah gözlerimi açtığımda konuşmama dahi fırsat verilmeden banyoya sokulmuştum. Çabuk çıkmam için de tembihlenmiştim tabii. Dün gece hakkında konuşmamız gerekiyormuş.

"Hah!"

Sanırım dün gece bir şeyler yapmış olmayım ki kardeşlerim bu konuda bu kadar ısrarcı. Ama bir sorun var, ben dün geceye dair hiçbir şey hatırlamıyorum.

Gerçi, arabadayken Jungkook tarafından yüzüme dökülen bir şişe suyu gayet net hatırlıyorum. Daha sonrasında tabi uyuyakalmıştım. Neyseki güzel uykum bölünmeden sabaha kadar sürmüştü. Ah hatırlamışken Jungkook'u bunun için azarlamalıyım.

Duş jelini elime döküp vücudumu köpüklemeye başladım. Hala üzerimde sarhoşluğun verdiği tembellik vardı. Bu yüzden hareketlerim yavaştı.

En sonunda çıkmaya karar verip kendimi durulayıp havluya sardım. Yatağa uzanıp düşünmeye başladım.

Dün en son Taehyung'la beraber bardaydım. Ama Jungkook beni otelin birinden almıştı. E ben nasıl gitmiştim oraya? Taehyung bana bir şey yapmış olabilir mi?

Yastığın altında olmayan telefonumu komodinin üzerinde bulup, Taehyung'u aradım. Bilirse o küçük sıçan bilirdi.

'Aradığınız numaraya şu anda ulaşılamıyor. Lütfen da-'

Tekrar aradım ama sonuç aynıydı. Göz devirip, dolabın kapağını açtım. En sonunda üzerime yapışan siyah bir tişört, bol kot bir pantolon ve beyaz cekete karar verip hızla üzerime geçirdim.

Saçlarımı kurulamadan, askılıktaki şişme beyaz montumu alıp ıslık eşliğinde merdivenlerden aşağı indim. Saçlarım ve kombinimin uyumuna göz devirdim bir kez daha.

"Mutfaktayız!"

Mutfak kapısına yaslanıp oturan ikiliye baktım. Bana garip garip baktıklarını anlayınca kendimi düzeltip, onlara döndüm.

"Selam bebekler."

"Günaydın Hyung. Gel kahvaltı edelim."

Dudaklarımı büzüp başımı iki yana salladım. Sonra cebimdeki anahtarı çıkartıp yüzümün önünde salladım.

"Stüdyoya geç kaldım. Başka bir güne artık."

Göz kırpıp gidecektim ki, Jungkook kolumdan tuttu.

"Hyung...konuşmamız gereke-"

"Kook! Yarışmaya az kaldı. Bol pratik yapmalıyız. Akşam gelince söz ne istersen konuşacağız."

"Ama-"

"İyi günler size!"

Salına salına kapıdan çıkıp arabama bindim. Montumu arka koltuğa atıp arabayı stüdyoya sürdüm. Sürdüm ama yarı yolda durmak zorunda kaldım. Neden mi?

Radyoda çalan şarkıyla beraber sallanıyor, dans ediyordum. Üstelik hala üzerimde büyük bir yorgunluk vardı. Bende açılmak için yürümeye karar verdim.

Montumu üzerime geçirip, üç beş kişinin dolaştığı sokakta yürürken gördüğüm kuaförle adımlarımı durdurdum.

"Aslında ben renk olarak beyaz seçmiştim. Ama kararımı değiştirdim. Duydum ki zevkin çok iyiymiş. Bende düşündüm ve dedim kii bence birbirimizin saç renklerini seçelim. Ne dersin?"

Love At First Sight /YoonseokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin