~Hoseok
"Hyung! Geç kaldık ama!"
"Bekle bir saniye! Düğmemi ilikleyemedim!"
"Getir ben yaparım!"
"Dur dur hallettim!"
"Hadi ama hyung! En son ne zaman takım giydin?"
"Hyungunla dalga geçme! Al şu anahtarı!"
"Ben mi kullanacağım?"
"Evet? İstemiyor musun?"
"Ne? Hayır! Şoför Jungkook emrimizdedir efendim!"
Arabanın arka koltuğuna geçip, ceketimi çekiştirmeye başladım. Gerçekten baya oluyor takım giymeyeli ve bu yüzden kendimi çok rahatsız hissediyorum.
"Şoför bey düğün yolundan saptık sanki?"
"Öhüm öhüm! Şey efendim önce sevgilimi almalıyım. Sonra gidebiliriz."
"Sonra depoyu fuller miyiz?"
"Hyung! Saatin arabadan pahalı! Bunu biliyorsun diye umuyorum?"
"Servetimle övülmeyi sevmiyorum."
"Oh my darling!"
"Sana hyungla dalga geçilmez demedim mi? Bak seninki şu köşede el sallayıp zıplayan değil mi?"
"A...evet."
Araba durduğunda Jimin'de koşarak ön koltuğa geçmişti. Üzerinde beyaz bir takım elbise, ve saten bir gömlek vardı. Toz pembe saçlarını bukle bukle olmuş, keskin bir göz makyajı yapmıştı.
"Merha- JAY HYUNG! AMAN TANRIM! BU SAÇLARININ HALİ NEDİR BÖYLE?! TANRIM!"
Bu çocuk küçük bedenine rağmen bir araba motoru kadar gürültü yapıyordu. Önceden de böyleydi zaten.
"Neden? Güzel durmamış mı?"
"Ne?! Hayır! Çok...çok yakışmış hyung! Ama...sanki bir şeyler eksik. Bekleyin burda. Hemen geleceğim!"
Jimin arabadan koşa koşa çıkmış, birkaç dakika sonra yine aynı hızla geri gelmiş, bu sefer benim yanıma oturmuştu.
"Gidebiliriz Jungo!"
"Zevkle efendim!"
Jungkook bizi götürürken, Jimin getirdiği çantasından bana makyaj yapmış, saçlarımın üstüne biraz sim dökmüştü. Sonra da saç tutamlarımda biraz oyalanmıştı.
"Bitti hyung! Hadi kendine bak."
Turuncu saçlarımın ara ara yerlerini örmüştü. Saçlarımın tamamına değil, küçük örgülerin olduğu yerlere dökmüştü simi. Gözlerime buğulu bir makyaj yapmış, dudaklarımı da şeftali renginde tutmuştu.
"Jim...çok güzel olmuş...uğraşmana gerek yoktu."
"Hadi ama hyung! Bunu severek yapıyorum! Sana da yakıştı hem."
"Teşekkür ederim."
Nihayet düğünün yapılacağı okula geldiğimizde etrafta park edilecek yer olmadığını gördüm. Jungkook da arabayı yan sokağa park etti.
Oda geldiğinde üçümüz davetiyelerimizi güvenliğe gösterip içeri girdik. Siyah takımımın içinde turuncu saçlarımla ne kadar absürt olduğumu düşünsem de karşılaştığım herkes çok şık olduğumu söylüyordu.
Büyük okulun koca balkonunda Namjin çiftini görüp, el salladım. Jimin ve Jungkook önden giderken ellerindeki paketleri görünce ceplerimi kontrol ettim. Hediye pakedim arabaya düşmüş olmalı.
"Jungkook! Hediyemi düşürmüşüm hemen alıp geliyorum!"
Arabaya dönüp koltukların altını kontrol ettim. Neyseki koltukların altındaydı kırmızı pakedim. Özenle seçmiştim. Bir çift yüzükleriydi bunlar.
Alyansların diğerlerinden farklılığı, mıknatıslı olmasıydı. Birbirlerini çekiyordu. Aynı bu çift gibi. Sanırım bu hediye onlara çok yakışacak ha?
En azından içimizden birileri mutlu olmayı başardı. En azından onlar mutlu oldular.
Pakedi alıp arabayı kitlediğim gibi tekrar içeri yöneldim. Jikook ortalarda olmadığı için Namjin'in yanına gittim. Hediyelerini verip iyi dileklerde bulundum ve aşağı indim. Bizimkiler nerdeydi acaba?
"Selam."
Arkamı dönüp bana selam veren kişiye baktım. Onu...özlemiştim. Sanırım 2-3 ay önce yurt dışına gitmişti. Muhtemelen bir hafta kadar önce Jimin söylemişti geldiğini.
"Seni görmek güzel."
"Sizi de."
"Gelmişsin?"
"Haberimi önceden almadınız sanırım."
"Almıştım."
"Yolu biliyordunuz, gelip bir kahvemi içseydiniz."
"Boş değildim, işlerim vardı."
"Biliyorum, fazla yoğun birisiniz. Hatta burdan çıkar çıkmaz, dünyayı kurtaracak formülü bulmaya gideceksiniz."
"İnan hiç gülmedim."
"Beklemiyordum."
"Neyi?"
"Geleceğinizi."
"Bende beklemiyordum."
"Ama istiyordum...gelmenizi her şeyden çok istiyordum."
"Neden?"
"Engel olamadığım şeyleri düzeltmek için son şansımdı. Sizi tekrar görmek güzel."
Anlamaz bakışlar attım yüzüne. Dediğini anlamaya çalışırken, o bana el sallayıp yanımdan ayrıldı. Taehyung gerçekten çok değişik biriydi.
O'nun mektubunu okuduktan sonra herkes yanıma gelmişti. Destek için. Taehyung da gelmişti. Bana kendisininde Yoongi'ye aşık olduğunu söyledi.
Garip bir dostluğumuz vardı. İkimizde aynı kişiye aşıkken arkadaş olmuştuk. Bana hala siz diye hitap ediyordu ki bu daha absürttü. O benim Jungkook'tan sonra 2. Kardeşim gibiydi.
Onu boşverip, beyaz örtülü masalardan birine oturdum. Etrafı seyretmekten sıkılıp Jikook'u aramak için etrafa bakındım. En sonunda çıkıp arabaya yöneldim ki ikisini gördüm.
Sırtı bana dönük olan biriyle konuşuyorlardı. Daha çok tartışıyor gibiydiler. O an gözleri bana döndüğünde bir şeylerin ters gittiğini anladım.
Yüzüne baktığım an kalbimde bir ağrı hissettim. Çok güçlü bir ağrı. Elimi göğsüme götürüp sıktım. Neden acıyordu şimdi? gözlerimi sıkıca yumup, acının dinmesini bekledim.
Yumruk yaptığım elimi kalbimin olduğu yerden göğsüme vurmaya başladığımda Jungkook'un sesini işittim. Bana yaklaştığında ben yere çökmüş derin nefesler alıyordum.
"Hyung! Hyung iyi misin? Ne oldu? Ne oldu sana?"
Gözlerimi yüzüne çıkartıp cevap vereceğim sırada tam arkasında bize doğru koşan Jimin'e baktım. Hayır...ona değil. Onun yanındaki bedene. Çok tanıdık geldi bu sima. O kadar tanıdık geldi ki, kalbimin neden ağrıdığını şimdi anlayabilmiştim.
O, burayadı. Bana doğru seri adımlarla gelmiş, yanıma çökmüştü. Şimdi kayan gözlerimle yüzünü inceliyordum.
Değişmemiş, en azından kahveleri öyle.
∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆
Ay Helü! Nasılsınız? Ben iyiyim diyemem.
Evet. İlk karşılaşma nasıl? Bence oldu. Anlamayanlar için söyleyeyim. Taehyung'un demek istediği; yani Yoongi'he davetiyeyi gönderen kişi Seokjin değil, Taehyung. İkisinin barışması için son şans olduğu için bir şeyleri düzeltmeye çalışıyor. YOONGİ geldi ayol YOONGİ! Hemde MİNT YEŞİLİ SAÇLARIYLA!!! Hoseok'un yine atağı tuttu.Oy ve yorum yapmayı unutmayın!
Sope'la Kalın☀🌙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love At First Sight /Yoonseok
FanficMin Yoongi ve ikizi Min Yoonji okulun sexy beden hocası Jung Hoseok'a aşık olurlar.