~Yazar'dan
Taehyung babasının ısrarları üzerine Yoongi ve ikizinin doğum gününe gitmişti. Hafif müzikte herkes dans ediyor, sürekli bir şeyler içip duruyordu.
Kendisi ise doğum günü çocuğunu bekliyordu. Yoongi'yi. Parti başlamıştı, Yoonji bile eğlenmeye başlamıştı ama sarı saçlı kardeşi hala ortalarda yoktu.
Yavaşça Yoonji'nin yanına gitti. Kısaca doğum gününü kutlayıp hediyesini verdikten sonra sarışın olanı sordu.
Yoonji nerde olduğunu bilmediği birkaç şey geveleyip dans etmeye devam etti. Tam odasına doğru çıkacağı sırada merdivenlerden hızla inen sarıyı gördü.
Bir anda gözleri parlamış, nefesleri hızlanmıştı. Yanına doğru giderken üstündekileri gördü. Neden incecik bir ceket giymişti diye geçirdi içinden.
Mutfağa doğru giderken adını seslendi ama cevap alamadı. Sadece kendisi değil, okuluna yeni gelen beden öğretmeni de ona seslenmişti ve cevap alamamıştı.
Birkaç adım önünde duran kızıl da takip ediyordu Yoongi'yi. Mutfak kapısından çıktıklarını fark edince hemen arabasına atladı.
Yarım saattir sokakları geziyordu ama ne kızıl saçlı öğretmen vardı, ne de Yoongi. Bir anda yağmur yağmaya başlayınca da camdan hiçbir şeyi göremez oldu.
Kimseye çarpmamak için farları açmış, sürekli kornaya basıp duruyordu. Yokuştan aşağı ineceği sırada kızıl saçlıyı gördü.
Durmak istese de yağan yağmurdan tekerler kayıyor, camdan önünü net göremiyordu. Kızıl saçlı kendisine döndüğünde ne yapacağını bilemeden üst üste kornaya basıyordu.
Sokağın ortasında öylece durmuş sarı saçlı çocuğu gördüğünde, bağırmaya başladı. Frene basıyordu ama araç hem yokuş aşağı yoldan, hemde zeminin kayganlığından durmuyordu.
Direksiyonu yana doğru kırmak için hamle yaptı ve araba gürültülü bir şekilde durmuştu, tabi bir şeye çarpma sesinden sonra.
"YOONGİ!!!"
Arka taraftan gelen sesin Şokuyla önündeki camdan dışarı baktı. Sarı saçlı oğlan yere yığılmış, başındaki kanlar yüzünün her yerine süzülüyordu.
Yandan koşarak gelen kızıl başını dizlerinin üzerine koyup ağlamaya başladı. Hemen arabadan inip birlikte arka koltuğa bindirildiler, sarışını.
Taehyung arabayı son sürat sürerken, kızıl saçlı adam da bir şeyler söyleyip duruyordu. Başını sürekli Yoongi'ye çevirip gözlerinin açık olduğundan emin olmaya çalışıyordu.
Kucağında yatan sarışına bir kez daha baktıktan sonra kızıl başını elleriyle tutup sıkmaya çalışmıştı. Taehyung her ne kadar ne yaptığını görmek istese de gözlerini yoldan bir an bile çekmemişti.
Kızıl'ın başı da koltuğa düştüğünde Taehyung iyice paniklemişti. Araba 15 dakikanın ardından Seoul Özel Bakım Hastanesinin önünde durduğunda arabadan hızla inip bağırmaya başlamıştı.
7-8 personel gelip ikisini de sedyelere yatırmıştı. Bu sırada Taehyung da doktorlara bilgi vermek için peşlerinden gitti.
Olan biteni hem doktorlara hem de polislere anlattıktan sonra biraz gerilmişti. Aklında sürekli sarışın çocuk vardı. Acaba iyi miydi?
Kendi kendini suçlarken, lanetler okurken, ameliyata giren Yoongi'yi görünce daha da kahroldu.
Yarım saat geçmişti ama kimse tek kelime konuşmuyordu. Saatin epey geç olduğunu görünce zor da olsa eli telefonuna gitti.
"Alo? Taetae evladım? Nerdesin? Gitmedin mi partiye? Bak bizde tam eve geliyorduk."
Taehyung derin bir nefes alıp olanları özet geçip hastanenin adını söyledi ve telefonu kapattı. Görmese de biliyordu bir anda kalbi hızlanmıştı bay Min'in.
Bay ve bayan Min hızla yola çıkarken, partide olan bitenden habersiz dans eden kızlarına da haber vermişlerdi.
Yoonji evdeki herkezi yollayıp şoför ile hastanenin yolunu tuttu.
Tae bir anda aklına gelen kızıl ile kimi arayacağını bilememiş sonra sınıf grubundan numarasını bulduğu Jungkook'u aramıştı.
2 çalışta açılan telefona tekrar derin bir nefes alıp konuşmaya başladı. Telefon tekrar kapanınca Taehyung ne yapacağını bilemedi.
Her şeyden kendini sorumlu tutmuş, kendini camdan aşağı fırlatmak istemişti. Sonra hastaneyi büyük bir ses doldurmuştu. Bay Min'in kükremeye benzer sesi.
"TAEHYUNG!!!"
Karşısında bay Min ve diğerlerini görünce sertçe yutkunmuş ve yanlarına gitmişti. Amcası gibi sevdiği adam şuan her yere öfke saçıyordu.
"OĞLUM NERDE TAE?!!"
Taehyung konuşamadı, başını yere eğip sessizce ağladı sadece. Ne diye bilirdi zaten? Bay Min ben oğlunuza yanlışlıkla çarptım da bu yüzden kendisi içerde ölümle yaşam arasında mücadele veriyor mu diyecekti?
Bay Min, eşi ve kızları bağırıyor, çağırıyor, üzüntülerini öfke olarak yansıtıyordu. Taehyung onları sandaleyelere oturtmuş, olanları anlatmıştı.
"Sonra Yoongi'yi bay Ju-"
"HOSEOK HYUNG?!!!"
Taehyung'un cümlesi tüm hastaneyi dolduran acı çığlıkla yarıda kalmıştı. Herkes başını kaldırıp, o yöne doğru baktı.
Karşılarında sırılsıklam elbiseleri, dağılmış saçları, ağlamaktan yüzünün her yeri kıpkırmızı olan bir Jungkook vardı.
O anda aklına gelmişti Taehyung'un. Kızıl saçlı öğretmene neredeydi? En son Yoongi ile birlikte oda bir sedyeye yatırılıp götürülmüştü. Yoongi'yi düşünmekten onu tamamen unutmuştu.
Sahi, korkudan bayıldıysa neden saatlerdir normal odaya getirilmemişti. Ya da ona kimse bir bilgi vermemişti?
Kızıl saçlı öğretmene ne olmuştu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love At First Sight /Yoonseok
FanficMin Yoongi ve ikizi Min Yoonji okulun sexy beden hocası Jung Hoseok'a aşık olurlar.