Dolu Gözlerinin Ardından Bile Öfkeliydi

68 7 10
                                    

~Yoongi

Nihayet düğün yerine vardığımda taksiciye ücretini ödeyip, hediye pakedini alıp çıktım. Bu okulu özlemiştim. Anılarını, yaşanılan iyi kötü her şeyi. Şimdi yıkılacak olması ne üzücü! Neyseki Namjoon burayı satın almış.

Okulun dış duvarlarındaki direklerde beyaz balonlar asılıydı. Dışarı da onlarca sıkıştırılıp park edilen araba ve davetiyeleriyle içeri girmeyi bekleyen insanlar.

Elimdeki telefonun ekranından kendime son kez bakıp kapıya yöneldim. Saçlarım konusunda hala tedirgindim çünkü. Davetiye görevliye uzattıktan sonra içeri adımladım.

Okulun büyük avlusunda yuvarlak beyaz masalar ve etrafında beyaz sandalyeler. Şimdiden çok kişi gelmişti. Öyle süslü ve şahşahalı giyinenleri görünce birinden sorup tuvalete koştum.

Siyah bir takım giymiştim, beyaz gömlekli. Mint yeşili saçlarımı da hafif kabartmış, ufak metal halka küpeler takmıştım. Yani, düz ve sade görünüyordum.

Ceketimin ön cebindeki pembe ruju alıp dudağıma sürdüm. Küçük siyah göz kalemini de far şeklinde sürüp cebime heri yerleştirdim.

Merak ediyordum. Acaba beni görünce ne tepki vereceklerdi? Beni hala sevmeleri, affetmiş olduklarını gösteriyordu değil mi?

Tuvaletten çıktıktan sonra da gelin ve damadın odasına gitmek için binaya girip merdivenleri çıkmaya başladım.

Son katın merdivenlerini de çıkarken çarpıştığım biri yüzünden küçük hediye pakedim yere düştü. Eğilip aldığım gibi karşımdaki kişiye kızacaktım ki, siması durdurdu.

"T-taehyung?"

Bendeki şaşkınlığın zerresini onda göremedim. Fazla rahattı sanki. Her zaman beni görür gibi. Bu kaşlarımın çatılmasına sebep olsa da konuşmasını bekledim.

"Min Yoongi? Seni görmek güzel. Nasılsın?"

Cevap vermeden boynuna atılıp sarıldım. Yıllar sonra tanıdık birini görmek nasıl bir his bilir misiniz? Şuan ağlayabilirim.

"Seni de görmek güzel...çok güzel...çok iyiyim. Şuan çok iyiyim."

"Hey tamam dur dur! Boğulacağım şimdi!"

Dolu gözlerimi silip ayrıldım. Onunda gözleri dolmuştu. Gördüm. Önce hafif tebessüm etti. Sonra da gözlerini kapatıp açtı.

"Gelmene sevindim."

"Bend- Ne? Yani...o davetiyeyi...sen mi-"

"Kimin gönderdiği önemli değil, önemli olan gelmiş olman."

"Öyle."

"Geleceğini beklemiyordum."

"Bende...gelmeyi ummuyordum."

"Ama istiyordum...gelmeni her şeyden çok istiyordum."

"Neden?"

"Engel olamadığım şeyleri düzeltmek için son şansımdı. Seni tekrar görmek güzel."

Muzipçe gülümsedikten sonra merdivenlerden inip gözden kayboldu. Ne demek istemişti şimdi o? O davetiyeyi neden göndermişti ki bana? Amacı neydi?

Koca bir iç çekişten sonra Kim&Kim yazılı odanın kapısını çaldım. Ama sadece birkaç saniye sonra cesaretim tamamen kaçmıştı. Bende elimdeki hediyeyi yere bırakıp tekrar kapıyı çaldığım gibi yan odalardan birine girip aralık kapıdan kafamı çıkartıp kapıya odaklandım.

Birkaç saniye geçmişti ki bazı bağırtılar duyuldu. Sonra da hışımla açılan kapı. Seokjin, Kim Seokjin. Beyaz bir takım elbise giymişti. Bir şeyler söylüyordu. Muhtemelen kapıyı çalıp kaçan bana sövüyordu.

Love At First Sight /YoonseokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin