Şimdiden söyleyeyim kısa bir bölüm oldu .Bölüm müziği: Mabel Matiz- Müphem
***
Hayatta herkesin bir dönüm noktası olur derdi babam. Küçük ya da büyük, olurdu gerçekten. Beni de dört duvar arasına sıkıştıran ve belki de sonum olan bir dönüm noktam oldu. Nefesimi sonsuza kadar kesecek ve bana bir daha gün yüzü göstermeyecek, hayallerimi elimden alacak bir dönüm noktası.
Bile bile kendimi attım ateşe. Her şey göz göre göre oldu, geçti ve yaşandı. Hayatımı bir resimmiş gibi çizdim ve renkli boyalarla boyadım. Sonrasında bu toz pembe hayatı beğenmeyip siyah boyayla bozan kişi ise ben değildim. Benim bir suçum yoktu.
Evet, ben bir katildim.
Bir katil.
Katil.
Ben sevdiğim adamın kardeşini öldürdüm. Bundan sonra ise her ikisinin de katiliyim. Kardeşinin canının, onun da duygularının.
Elime kelepçe vurulduğunda bana ilk günkü gibi bakmasını isterdim. Hissiz ve bomboş.
Öyle olmadı ne yazık ki. Nefret ve kinle baktı. Düşmanca.Sessizce geçen bir gecenin sonunda karşımdaki duvara dik dik bakmaya devam ediyordum. Etrafımı inceledikçe nefesim daralıyordu. Ben buraya ait değildim. Ya da ait miydim?
Gözümün önü yavaş yavaş karardığında görüntüler değişti ve tekrar o geceye gittim. Bu sefer her şey farklıydı. He şey çok hızlı ve ani gelişiyordu. Elime tokuşturulan bir silah, kulağıma fısıldanan birkaç cümle, onu vurmam ve tekrar karanlık. Yine dönmüştüm şimdiye.
O anı düşündükçe başım dönüyordu ve midem bulanıyordu. Ben bir katildim. Eymenin katili.
"Ezgi," diyen bir ses duyduğumda ellerimle saçlarımı koparırcasına tuttuğumu şimdi farketmiştim. Boş bakışlarla parmaklığın arkasındaki ablama baktım. Hatta ruhsuzca.
Eli titrerken parmaklığı sıktığında gözlerinden birkaç damla yaş aktığını gördüm. "Buraya gel." diyerek elini iki demirin arasındaki boşluktan bana uzattı.
Olduğum yerden hareket bile etmedim. "Beni kurtarmaya mı geldin?"
Sesimi yıllar sonra ilk kez duymuş gibi hissetmiştim.
"Kurtaracağım," dedi burnunu çekerek. "Söz veriyorum birtanem, burda olması gereken son kişi bile değilsin."
Arkamdaki duvara tutunarak ağır bir şekilde ayağa kalktığımda ona doğru yaklaştım. "Ama ben katilim."
Kendini daha fazla tutamadığında elini ağzına götürüp bastırdı. Başını iki yana sallayarak "Hayır," dedi. "Değilsin bir yanlış anlaşılma vardır Ezgi, biri sana iftira atıyor."
Yüzüme acı bir gülümseme yerleşti. "Vurdum ama ben kendim vurdum. Ben öldürdüm onu."
"E-ezgi," dediğinde istemsizce kekelemişti. "Neden yaptın bunu?"
Elimle parmaklığı sıkıca tuttuğumda derin bir nefes aldım: "O da aynısını sordu. Mecbur kaldım Çağla. Yemin ederim zorla yaptırdılar, ben o kurtulsun diye gitmiştim oraya. Böyle olacağını hiç tahmin etmedim ki."
"Ne dediler Ezgi? Bunu yaptıracak ne yaptılar sana?" diye sordu merakla.
Omzumu silkerek "Söyleyemem ki," dedim. "Söylersem daha kötü şeyler yaparlarmış."
Kaşları çatıldığında nasıl tepki vereceğini bilemiyor gibiydi. "Hiç kimse sana bir şey yapamaz Ezgi. Ben varım."
"Hiç kimse yok." dedim net bir sesle. "Beni koruyabilecek, düştüğüm çukurdan çıkaracak hiç kimse yok." Bakışlarından çaresizlik akıyordu fakat ne onu ne hislerini düşünebilecek durumdaydım. Bir süre boş gözlerle izledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR EZGİ MASALI
ActionÇok riskli bir ameliyat sonrası mafyalardan kaçan doktor Ezgi kendini bir parti yatına atar. Yatta karşılaştığı çete liderine kendini ajan olarak tanıtan doktor Ezginin hayatı artık çok farklı yol almaya başlar.