Özge...
Salıncakta bir ileri bir geri sallanırken yüzümde hafif bir tebessüm vardı. Salıncağın hızı biraz arttığında gülüşüm yüzüme daha fazla yayıldı. Başımı tutunduğum halata yaslamıştım.
Biraz sonra son hızla ileri doğru savrulduğumda küçük bir çığlık attım. "Eymen yavaş!"
Güldüğünü işittim. Kaşlarımı çatarak omzumun üzerinden gözlerine baktım. "Beni korkutmak hoşuna mı gidiyor?" Daha fazla gülmüştü. Dudağını ıslatarak hiçbir şey demeden salıncağı sallamaya devam etti. "Konuşsana," dedim sahte bir sinirle. "Yüreğime indirecektin az önce."
"Seninle yaptığım her şey hoşuma gidiyor," dedi biraz sonra. "Sana bir şey olmasına da izin vermem. Merak etme."
Ona cevap vermedim. Gözlerimi kapatarak ellerimi iki yana açtım. Her gün mutluydum ama bugün nedenini anlayamadığım bir şekilde gülümsemeden yapamıyordum. "Uçmak çok güzel bir his," dedim gülerken. "Bu hissi tadamadığın için üzgünüm."
"Ben her gün uçuyorum," dedi keyifli ama ciddi olan bir sesle.
"Nasıl oluyormuş o?" diye sordum alayla. "Ben de her gün uçmak istiyorum."
"Cık," dedi hayır anlamında. "Bu bir sır."
"Ama bana da söyleyebilirsin," dedim üzgün bir sesle. "Sonuçta sır iki kişi arasında da olabilir."
"İki kişi biliyor zaten."
Susarak derin bir nefes aldım. Susmak onun için güzel bir cevap olacaktı. Biraz sonra salıncağı durdurarak önüme geldi ve dizlerinin üzerine çökerek ellerimi elleri arasına aldı. Başka bir zamanda bana evlilik teklifi edeceğini düşünebilirdim. Ne yazık ki sahil kenarındaki bir parktaydık ve bu fikir uzaktı.
"Uçurayım mı seni?" diye sordu garip bir ifadeyle. Yüzümü buruşturarak "Ne?" dedim ne saçmalıyorsun der gibi. Gülerek başını yana çevirdi. "Kızım uçmak istiyorsun ya uçurayım mı seni."
"Az önce uçuyordum ya," dedim salıncağı işaret ederek.
"Yok öyle olmaz," dedi beni salıncaktan kaldırarak. Sonra aniden ayaklarımın yerden havalandığını hissettim. Bir şey deme fırsatı bulmadan "Bir şey söyleme," dedi. "Sen daha uçmak nedir görmemişsin."
"Eymen," dedim gülerek. "Ne yapıyorsun?"
Beni tekrar yere bıraktığında ne yapmaya çalıştığını anlamıyordum. Arkasını döndü ve ellerini arkaya doğru uzatarak "Hadi gel," dedi. "Sırtıma çık."
"Saçmalama," diyerek elinden tuttum. Onu kendime döndürmeye çalışsam da beni umursamıyordu. "Fıtık olursun sevgilim boşver."
"Özge," dedi sinirle. "Dediğimi yap dal kadar insansın ne fıtığı saçmalama."
Oflayarak dediğini yaptım. "Ellerini iki yana aç," dedi bu defa. Ellerimi iki yana doğru açtım. Babasının sırtına çıkmış ve bağırarak uçak geliyor diye sevinen küçük bir çocuk gibi hissediyordum.
Çevremizde Ezgiler vardı ve bunun için sonra utanacağımı biliyordum.Eymen koşarak "Uçmak kadar uçurmak da güzel Özge biliyor musun?" diye bağırdı. Sesli bir kahkaha atarak hafifçe saçlarını çekiştirdim. "Yavaş olsana düşeceğiz," diye karşılık verdim. Dediğimi umursamadı. Hatta daha fazla hızlandı.
"Lan cidden çok güzelmiş," diye bağırdı gülerek. "Sen tadamayacaksın üzgünüm."
"Hah," dedim alayla. "Uçmak daha güzel bir kere."
"Uçuran kişi ben olunca tabi."
Kollarımı boynuna sararak başına küçük bir öpücük kondurdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR EZGİ MASALI
ActionÇok riskli bir ameliyat sonrası mafyalardan kaçan doktor Ezgi kendini bir parti yatına atar. Yatta karşılaştığı çete liderine kendini ajan olarak tanıtan doktor Ezginin hayatı artık çok farklı yol almaya başlar.