4

862 58 3
                                    

Bu güzel adam karşımda konuşmaya devam ettikçe efsunlanıyordum. Yaklaşık yarım saattir sorularını cevaplıyor, sorduğu  her soruda verdiğim cevapları tartan yüz ifadesini izliyordum. Konu konuyu açıyor olsa da hala gergindim. Az önce soracağı sorular bitmiş olmalıydı ki " Şimdi beni dikkatlice dinle."dedi. Gözlerinin en içine baktım."Burada olduğun sürece emirlerime harfiyen uymalısın. Ben sana git dersem gidecek, öl dersem öleceksin. Herhangi bir şikayet ve itiraz istemiyorım." Ses tonunun soğukluğu ve cümlenin sertliği karşısında yutkundum. Tavrı az önce benimle muhabbet eden adama benzemiyordu. Başımı aşşağı eğerek ellerimi kırılı dizlerimin önüne uzattım. Uysal bir şekilde "Anlaşıldı efendim."dedim. Verdiğim cevap sonrası bakışlarımız buluştuğunda gözlerinin belli belirsiz büyüdüğünü gördüm. Ondan herhangi bir karşılık bekliyordum ki o yavaş bir şekilde vücudunu çalışma masasına döndürdü ve yarım kalan işine devam etti.

***

Taehyung ile sabah ki tanışmamız haricinde bir daha karşılaşmamıştık. Jimin bana evi gezdirirken çıkmış olmalıydı. Jimin efendisine istinaden oldukça konuşkan, parlak enerjiye sahip  bir gençti. Kendisi  buraya Kim ailesinin uzun yıllar hizmetkarlığını yapan babası sayesinde geldiğini, efendisine bu kadar  uzun süre dayanan tek hizmetkar olduğunu anlattı. Nerdeyse ev içindeki tüm işlerden sorumluydu. Ona bunun yorucu olup olmadığını sorduğumda ise; tüm bunları severek yerinde getirdiğini söyledi.

Sonunda kalacağım odaya gelmiştik. Jimin sürgülü kapıyı çektiğinde karşıma; duvarın hemen dibine yerleştirilmiş küçük bir çalışma masası -üzerinde çiçekli bir kumaşla örtülmüş ayna bulunuyordu-, köşe de bu geceyi üzerinde geçireceğim yataklar, kapı dibinde ise kıyafetlerimi yerleştirebileceğim küçük boy raflı bir dolap bulunuyordu. Odada Taehyunga ait hiç eşyanın bulunmaması dikkatimi çekmişti. Sanırım ayrı odalarda kalacaktık. Odayı incelemeye devam ediyordum ki " Efendi Jeon sizinle konuşmak istediğim bir şeyler var." Jiminin seslenişi üzerine ona döndüm. "Genç efendi hakkındaki kötü dedikoduları duymuşsunuzdur. Konuşulanlardan haberim var. Kim neden onun hakkında böyle şeyler anlatıyor bilmiyorum  ama efendiye karşı önyargılı olmayınız lütfen. Az önce size şakayla efendiye dayanamayan işi bırakan hizmetkarları anlatmıştım aslından hepsinin bir sebebi vardı.  Efendi özünde iyi, merhametli bir adamdır. Sizden ona karşı sabırlı olmanızı diliyorum. Onun kötü biri olmadığını sizde farkedeceksiniz." Jiminden işittiğim bu cümleler nedendir bilinmez ama kendimi daha iyi hissetmeme sebep olmuştu. Haklı olabilirdi belki  insanların konuştuğu gibi biri değildi Taehyung fakat insanlara mesafeli olduğu da su götürmez bir gerçekti. Hafifçe gülümsedim "Teşekkür ederim Jimin." Karşılığında ondan da bir tebessüm aldığımda beni yerleşmem için odamda bırakmış ve işlerine koyulmuştu.

***
Artık bana ait olan bu oda bana yeni hayaller kurmam için bir gerekçe vermişti. Cehennemden farksız o evden kurtulmuştum. Hem artık Jimin vardı. İyi biriydi bence. Benimle muhabbetler ediyor ve sürekli gülümsüyordu. İçimde onunla arkadaş olabileceğimi düşünen bir ses vardı. Hem Taehyung bana karşı  beklediğimden daha iyi davranmış, küçümseyici bir davranışta bulunmamıştı, henüz evinden de atmamıştı. Böyle diyorum çünkü buraya geldiği gece giden nişanlıları olmuştu. Büyük ihtimalle bana iyi davranmasının altında Jeon ailesinden geliyor oluşum vardı yoksa böyle bir izdivacı kabul edecek bir aile değildi Kimler. Düşüncelerimle beraber gözlerim korkuyla açıldı. Şu ana kadar aklıma gelmeyen bu durum kalbimin üzerine sıcak bir kova suyun dökülmesine sebep oldu. Tabii ya Taehyung benimde Jeon ailesinin mirascısı olduğu doğaüstü güçlere sahip biri olarak biliyordu.

Flashback

Babamın Soobini ve beni çağırdığı bodrum katına arkalı önlü korkak adımlarla indik. Buranın merdivenleri oldukça karanlıktı. Bir yerle takılıp düşmemek için adımlarımızı dikkatlice atıyorduk. Karşımıza koca ahşap kapı çıktığında Soobin kapıyı tüm gücüyle itti.  Kapıyı açtığı gibi bizi karşılayan şey  onlarca mum oldu. Mumların ucunda oturan babam ise bize oturmamız için işaret verdi. Kapıyı yavaşca kapatıp kapının tam ucuna oturdum. Boş bodrumda babamın sesi yankılandı "Artık zamanı geldi. İkinizde çoktan olgunluk çağına geldiniz. Ailemizin mirası ruh görüşü özelliğiniz var mı test etmeliyiz. Çocuklar odaklanın, tüm bu mumların yanışını onların titrek hareketlerini hissedin."dedi. Babamın dediklerini uygulamaya konuldum. Biliyordum eğer mirascı bensem bu evde bana karşı ki davranışları değişecekti. Belki bugünden sonra tüm bu zor zamanları unutacağım güzel günler yaşanacaktı. Babam arkasında sakladığı ahşap bir kuyu çıkardı. Soobin ve ben babamın her hareketini pür dikkat izliyorduk. Babam ahşap kutuyu araladığında ben kutuda hiçbir şeyin olmayışını izliyordum. Yanımdaki Soobin ise bir an irkildi ve elleriyle geri geri kaçmaya başladı " Benden uzak dur"diye bağırdı aniden. Olanlara karşı şaşkınlık içindeydim. Soobin daha fazla hareket etmeyi bırakıp bir refleks elini yüzüne götürdüğünde odadaki bütün mumlar söndü. Mumların sönmesiyle ortamdaki tüm ses kesildi. Babam coşkulu bir sesle Soobine yürüdü " Soobinin Groteskleri görebileceğini biliyordum. Groteskleri görebildiğine göre ruh görüşün açık demektir."daha cümlesi bitmemişti ki Soobine kocaman sarılmıştı.

Flashback sonu

Aklıma o günler gelince sinirlenmiştim. O günler ahmak bir ahşap kutunun bunu belirlemeyeceğini düşünsemde ilerleyen zamanlarda Soobin'in daha fazla şey görmesi bu mağlubiyeti kabullenmemi sağlamıştı. Taehyungun gerçeği bilip bilmediğimi bilmiyordum babam ona ne anlattıda kabul etmişti bu işi?
Şu an bunlara kafa yoramayacak  kadar enerjisizsim. Yaptığım konforsuz araba yolculuğununda bunda payı vardı. Şu an elimden gelen en iyi şeyin burada geçecek günlerimin olabildiğince huzurlu olmasını dilemekti. Uyuşukca yerimden kımıldadım. Dün yanımda getirdiğim düğün bohçama baktım. İçindeki eşyaları odaya yerleştirmeye başlamalıydım. Bohçamın düğümünü araladım. İçerisinde bir kaç takım gündelik hanbok, geceliklerim ve annemden kalan şimşir bir tarak bulunuyordu. Hanbokları dolaba kırıştırmadan asmış, geceliklerimi raflara yerleştirmiştim ki bohçanın dibinde kırıldığını gördüğüm şimşir tarakla yüzüm asılmıştı. Dizlerimin üzerine çöktüm. Önce ağacım sonra tarağım. Annemden kalan her şeyin beni bir bir terk etmesi canımı yakıyordu. Hıçkırıklar aralıksız şekilde gelmeye başladı. Tarağı göğsüme bastırdım. Hayat nasılda tüm heveslerimi kursağımda bırakıyordu ama. Gözyaşlarım dinene kadar orada sessizce ağladım artık gözlerim acımaya başlamıştı ki tarağı ipek bir mendile sarıp çalışma masasının üstüne bıraktım sonrasında da kendimi sakinleştirip uykunun derin kollarına teslim oldum.

Y/N Arkadaşlar fikirlerini belirtirseniz sevinirim. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınnn. Hepinizi öpüyorum 🩷

Dream Sight | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin