Yeonjun kendine geldiğinde koşar adımlarla Taehyungu buldu. "Onu depoda saklıyor olmalılar." Taehyung yolu göstermesi için karşısına başıyla işaret etmesi ardından ikili evin yan bahçesinde kalan depoya doğru ayaklandı. Seri hareketlerle yolu yarılamışlardı ki Taehyung hissettiği enerji seliyle Yeonjunu arkasına alacak şekilde geriye döndü. Geriye döndüğünde kendileribe nüfus etmek üzere olan ateş girdabıyla kollarını çaprazladı. Hemen orada bu girdaptan kurtulmak için kendi kapsülünü oluşturdu. Yeonjun Jungkooka geç kalacağına karşın hissettiği çaresizlikten midir bilinmez karşısındaki tanıdık bedene avazı çıktığınca bağırdı "Yeter artık baba."buna karşın babası "Oraya girmenize izin veremem."diye kükredi. Taehyung ise nabzının şakaklarında attığını hissediyordu daha fazla engelle uğraşmak ve Jungkooku bekletmek istemiyordu. Kitlediği çenesiyle beraber kapsülü daha da büyüttüğünde ateş hortumu daha geniş alana yayıldı. Etrafı tamamiyle kaplayan alevler etrafllarındaki ağaçların, evlerin, nerdeyse tüm bahçenin alev almasına sebep oldu. Bir eliyle kapsülü devralan esmer diğer elinin parmağını gökyüzüne doğrultarak şimşek enerjisinin toplandığını hissetti sonrasında ise tüm bu enerjiyi karşılarındaki yaşlı bedene yönlendirdi. "Beni daha fazla oyalamanıza izin vermeyeceğim."kelimelerin her biri esmerin dudaklarından vurgulu şekilde çıktı.
***
Bayan Hana oğluna doğru söylendi "Bu seste ne?" Jungkook ise feri gitmiş gözleri, yanağında ki kesiğin yüzüne bulaştırdığı kanla olanları izliyordu. Tam şu an dışarıda ne oluyorsa bu ızdırabı bitirecek şeylerin olmasını diliyordu. Dayanacak bir gram takati kalmamıştı. Tüm bunlar yaşanırken düşünmüştü. Eskiden geçirdiği berbat ötesi hayatı. Jungkook için doğduğu evde geçen her gün ısdıraptan, acıdan, ötekileştirilmekten farksızdı. O zamanlar kendince ölmeyi dilediği günler olmuştu ama şimdi bakıyordu ki tüm bunlara göğüs germek, sanki kendisine başkası tarafından verilmiş gibiydi. Hiç kendi gibi hissetmiyordu.
Jungkook yavaştan bilincinin kontrolünü kaybediyor gibiydi. Karşısında gördüğü simaları seçemiyor, kulakları yoğun uğulduyordu. Her şeyin sonuna geldiğine inandı küçük beden. Tam o sırada karanlıkta kaynağının ne olduğunu bilemediği büyükçe bir aydınlık görür gibi oldu.***
Taehyung deponun kapısını büyük bir hışımla açtığında karanlık odanın aydınlanışını bekledi. Sırtı kendisine dönük Soobini ve hemen yanında bulunan Bayan Hananın suretlerinin büyük bir şaşkınlıkla kendisine dönüşlerine tanıklık etti. Bu şok ortamından hızlıca sıyrılan büyük olan olmuştu ki "Bay K-Kim"diye seslendi.
Taehyung karşılaştığı manzara ile gözlerinin an ve an karardığını hissetti. Yüksek çıkmasına engel olamadığı sesiyle bağırdı "Jungkook". Jungkook ne kendine seslenen sesin sahibini duymuş ne de görebilmişti. Bilincinin onu terk ettiği vakitler güçsüz beden daha da dayanamamış bağlı olduğu yere kendini bırakmıştı. Taehyungun bağrışıyla sıçraya ikili ne yapacaklarını bilemez şekilde birbirlerine bakındılar.
Esmer olan bilinsizçe sallanan vücudu gördüğünde vücudunda ki tüm kanın çekildiğini, dili damapının kuruduğunu hissetti. Kendini salan bedene biran önce ulaşmak için atıldı. Omuzlarından yakalayıp hafifçe sarstığı küçüğü her hangi bir tepki vermiyordu. Taehyung o an dünyanın başına yıkıldığını düşündü. Nişanlısına bir şeyler olmuş olma düşüncesi kalbinin nefes alamayacak derecede burkulmasına sebep olmuştu. İşaret parmağıyla yaktığı ateş Jungkookun bileklerindeki halatın çözülmesini sağladı. Narin kollar bedenin iki yanına düştüğünde Taehyung incitmekten korkarmışcasına küçük bedenin kollarını ve üst vücudunu kendi kuvvetli kollarıyla sardı. Hafifçe sarstığı bedene seslenmeye devam etti "Jungkook yalvarırım aç gözünü. Sakın beni bırakma." Sarstığı bedenden hafif bir inilti kazandığında esmer beden hareketlerine son verdi. Bir eliyle küçüğün ter ve kanla kaplı yüzüne yapışmış olan kuzgun saçlarını sıyırdı. "Bebeğim iyi misin? Burdayım Jungkook geçti artık." Jungkook hafif araladığı gözleriyle karşısında nişanlısını gördüğünde hafifçe gülümsedi "Tae-hyung." Esmer olan az önce sıyırdığı saçlara şimdi minik öpücükler konduruyordu "Tanrıya şükür iyisin. Geçti hepsi." Jungkook yeni kendine gelmeye başlayan bilinciyle tam olarak ne olduğunu? Taehyungun buraya nasıl geldiğini anlamamıştı. Yalnızca şu an onun kollarının arasında olmak kendisini yeniden doğmuş kadar mutlu hissettirmişti. Jungkook kendine geldiğini hissettiğinde hala kendisini sakinleştirmeye çalışan esmere "Ben iyiyim."dedi. Bakışları esmerin sırtına kaydığında arkada hararetli bir biçimde tartışan Yeonjun ve Soobini daha yeni farketti.
Taehyung Jungkookun bakışlarının kaydığı yönü farkettiğinde göğsüne yasladığı Jungkookla pozisyonlarını bozmadan arkasındaki bedene bağırdı "Tüm bunlar da ne halt?" Bayan Hana odadan çoktan çıkmıştı ki Yeonjunla tartışan ikili esmerin bağrışıyla sustu. "Benim hiçbir suçum yok. Biz yalnızca aramızdaki yanlış anlaşılmayı düzeltecektik." Taehyung aldığı küstah cevapla başını oraya çevirdi artık yalnızca bağırmıyor adeta kükrüyordu "Yanlış anlaşılma ha? Yeonjun olan her şeyi anlattı. Sen nasıl bir insansın da abine bunu yapabilirsin? Nasıl bu kadar kötü olabilirsin?." Soobin son dakika gelişen olaylar yüzünden oldukça küçük düşmüş hissediyordu. Yine de anlamıyordu kendisi gibi mirascı biri bu evliliği ve makamı daha çok hakkediyordu. Abisi gibileri bu dünyada yalnızca fazlalıktı. Hem Bay Lee de onu anlıyordu. Aileler böyle kurulurdu. Güçlüler güçlülerle, zayıflar zayıflarla. Soobin içinde yanan ateşle daha fazla duramadı "O hiçbir gücü olmayan bir işe yaramaz. Cılız vücudu hizmetçiliği bile kaldıramıyordu. Yetersizin teki. Böyle birinin Kim ailesine gelin gitmesi doğru olan mı hm? Nasıl yapıyor bilmiyorum ama o - o o kadar başarılı acizi oynuyor ki siz-siz ona yalnızca acıyorsunuz. Onu sevmiyorsunuz bile bunu herkes biliyor. Ne olur bu işten vazgeçin. O acıdığınız biri olmaktan ileriye gidemez. Size ve çocuklarınıza hiçbir şey veremez." Soobin sinirden titreyen vücudu ve sesiyle bir çırpıda ağzından çıkardı tüm bu cümleleri. Taehyung az öncekinin aksine oldukça soğuk çıkan sesiyle "Kapa çeneni. Bu saçmalıkları daha fazla dinlemeyeceğim"dedi. Jungkooksa işittiği ithamlar ağır gelmiş olmalı ki başını daha da nişanlısının göğsüne yasladı. Taehyung göğsündeki bedenin bacaklarından da bir kolunu geçirerek zayıf bedeni kucağına aldı. Kucağına aldığı bedenle kapıya doğru adımladı. Depodan çıkmak üzereyken arkasında kalan bedene "Tek yaptığın böbürlenmek. Kibrin tüm ruhunu ele geçirmiş Soobin. Eğer bu dünyada hiç kimse kalmasaydı bile sen yine benim tercihim olmazdın." Eşikten geçmesine son bir adımı kalmıştı ki esmer olan "Ve tüm bunların arkasında ki o kişiye söyleyin tüm bunları ona da size de ödeteceğim."dedi.
Soobin depoyu terk eden esmerin arkasından dizlerinin üzerine düştü. Hıçkırıkları sesiyle karışmış zaviyetteydi. İçinde dinmek bilmeyen bir sinir kaynıyordu "Ben-ben bunların hiçbirini hakketmedim."Yumruk yaptığı elleri dizlerinin hemen yanında hıçkırıklar içerisinde ki vedenin yerden güç almasını sağlıyordu. Yeonjun kendinden geçmişcesine ağlayan bedene yaklaştı "Soobin artık gitmeliyiz. Dışarıda ki yangın daha da büyüyor." Soobin bakışlarını kilitlediği ahşap kapıya bakarak sayıklamaya devam ediyordu "Ben-ben yanlış bir şey yaomadım." Yeonjun karşısındaki vedenin transa geçmiş gibi dacranışları sebebiyle elini Soonibinin omzuna koyup hafifçe dürtmek istedi lakin küçük veden elektriğe çarpılmışcasına vücudunu geri çekti. "Dokunma bana. Rahat bırak beni. Çık git." Yeonjun birden kendisine abartılı tepki veren küçüğe karşı bir tokat attı. Ardından bağırdı."Kendine gel Soobin. Burada kalıp yanmak mı istiyorsun." Soobin yediği tokatla beraber karşısındaki gence daha da hırçınlaştı "Kapa çeneni. Git buradan. Kalk git Jungkooka yardım et. Bak sevdiceğiniz kötü durumda koşun. Ona koşun. Ya Jungkookunuza bir şey olursa." Yeonjun en sonunda ne yapacapını bilemeyerek dizleri üzerine çöküp kendisine köpüren genci omuzlarından tuttu "Jungkooku hala seviyor olabilirim. Bir aptal gibi, o nişanlı olmasına rağmen hala onu seviyor olabilirim ama Soobin kendine bir bak lütfen. Sen onun kardeşisin nasıl ona karşı bu kadar canavarlaşabilirsin?" Omuzlarından büyüğün ellerini kurtarmak isteyen küçük hareketlendikçe büyük olan onu zaptedemeyeceğini düşündü. Uzun bedeni kendisine çekerek sıpsıkı sarıldı. "Jungkook gibi birinin kardeşinin bu kadar kötü biri olduğuna inanmak istemiyorum Soobin. Lütfen bunu yapmayı kes ve sakinleş. Bugün ona asla kapanmayacak türde bir yara verdik. Soobin lütfen bunu burada bitir. Sana yalvarıyorum lütfen bunu burada bitirelim."***
Taehyung kucağında ki bedenin terlediğini ve üniformasını sıkan yumruklarını hissettiğibde adımlarına biraz ara verdi. Jungkookun bir şeyler mırıldandığını duyduğunda küçüğün rüya gördüğüne kanaat getirdi.Jungkook evlerinin bahçelerindeyken büyük kiraz ağacının altında oturan annesini gördü. Annesi "Jungkookum. Kocaman olmuşsun." Jungkook annesini görmesiyle ağlamaya başladı. Bu bir rüya bile olsa şu an ona sarılmaya çok ihtiyacı vardı. Jungkook annesine koşmayı denediğinde hareket edemediğini gördü. Ardından annesi "Benim yüzümden bunca zorluğu yaşadın. Affet beni oğlum. Ama şimdi kendine inanmalı. İçindeki gücü hissetmelisin. Sen benim oğlumsun aksi düşünülemezdi." Annesi cümlesini bitirmesiyle ayaklandı ve ağacın arkasına doğru adımladı. Jungkook gözyaşları içinde hareket etmeye çalışıyor. Annesine sesini duyurmaya çalışıyordu fakat nafileydi. Annesi çoktan gözden kaybolmuştu.
Y/N Arkadaşlar selamm. Öncelikle sizi beklettiğim için üzgünüm lakin vize haftamın yaklaşmasıyla not tuttmam gerekti. Derslerle fazla haşırneşir olmak bana iyi gelmedi. Bölümüde elimden geldiğince uzun yazmaya çalıştım. Yorumlarınızı ve minik yıldızlarınızı bekliyorumm. Hepinizi öpüyor sağlıkla kalmanızı diliyorummmm 🩷🩷
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dream Sight | Taekook
FanfictionAilesinin gözünde en ufak değeri olmayan Jungkook, Kim ailesine bir bohça çeyizle gelin gitmişti. My Happy Marriage'nin Taekook'a uyarlamasıdır.