teeth, 2min
"Seungmin, Kim Sarang hakkındaki her şeyi bul."
Başkomiserden gelen cümleyle elinde kahve ile emniyete yeni giren Seungmin, bardak dudaklarında iken kaşlarını kaldırıp kalabalık ekip arkadaşlarına bakmış ve duraksamıştı ki Başkomiser, Chan, elinde rulo yaptığı dosya ile kaşlarını çattı. "Seri Seungmin!? Seri?"
Kenarda, ayaklarını masaya uzatarak dosya okuyan Changbin dudaklarını bununla kıvırdığında kendisine bakan Chan ile hızla toparlanıp oturuşunu düzeltmiş, Seungmin de bir keyifle içemediği kahvesini dudaklarından çekip başını sallamıştı.
"Başüstüne Başkomiserim," Masasına ilerledi. "Ben de bilgisayarımla ayrı kaldığımı düşünüyordum zaten."
"Güzel." dedi Chan, dosyayı kaldırdı. "Ben de Yang Yerin ile görüşeceğim, Hyunjin benimle gelsin. Nerede bu Hyunjin, ulan bu çocuk yine mi kayıp? Hyunjin!"
Seungmin, kendi masasının altına girip bir seksen boyu ile iki büklüm olan ve uyumaya çalışan arkadaşını tekmeledi. Hyunjin ağlar gibi yapıp yüzünü buruşturmuş, kulaklıklarını çıkarıp masanın altından elini uzatmıştı.
"Buradayım Başkomiserim!" dedi sanki söven o değilmiş gibi. "Kulaklığımı arıyordum da."
Birkaç saniye ona baktı Chan, çaylaklığı geçeli çok olsa da hâlâ ekibe en son gelen o olduğu için çaylak diyorlardı kendisine bu yüzden de eski çaylak Seungmin'in pabucu dama atılmıştı. Doksan derece eğilip selam verdi ve kenardaki kot ceketini aldı.
"Arabayı hazırlayayım ben."
Kapıdan çıkana kadar herkese doksan derecelik selamını vermiş, Chan hariç herkesi güldürürken de Başkomiser arkasından iç çekip kafa sallamıştı. "Yemin ederim ben sizi ekibime aldığım günün şafağın..."
O, söylene söylene çıktığında Changbin ve Seungmin birbirine bakmış hemen ardından da kahkaha atmışlardı. Birazcık (?) gergin bir Başkomiserleri vardı. Changbin bir kenarda dosyasını okumaya devam ederken bulduğu detayla ayağa kalkıp beyaz tahtaya bir şeyler yazmış, Seungmin de elini sarı saçlarından geçirip çenesine yaslamış ve gözlerini bilgisayar ekranına dikmişti.
Sırayla ulaştığı bilgileri kağıda döküp dosya haline getirmiş, en son kimlik tarayıcısını açık bırakıp fotokopi makinesine ilerlemişti. Kağıtları dosya haline getirip Başkomiserin odasına bıraktı ve içerideki hareketlilikle geri döndü.
"Ne oldu?"
"Bizim çete," dedi Changbin, siyah kot ceketini aldı. "Sarışını kıstırmış, saklanmış bir yere de araba yok. Onu almaya gidiyorum."
Koşarak emniyet binasından çıkarken "Yalnız gitme!" dedi Seungmin ve hızla sandalyesindeki deri ceketini aldığı gibi arkadaşının arkasından fırladı. Kimlik kartını boynundan çıkarıp ceketinin cebine atmış, beyaz renkteki arabaya yerleşmişti.
Şoför koltuğunda oturan Changbin'e döndü. "Tek gitme oğlum, manyak mısın?" Sırıtarak göz kırptı. "Bir mevzu varsa beraber dalıyoruz, unutma."
"Manyak," diyen Changbin ona gülmüş, direkt telefonundaki konuma hızla sürerken ana caddenin arkasında kalan arka sokaklardan birine girmişlerdi. Park ettikleri arabadan indikleri gibi canlı konumu takip ederlerken çok geçmeden de arkadaşlarını bir duvar kenarına kıstırılmış şekilde bulmuşlardı.
Seungmin ellerini ceketinin ceplerine yerleştirerek Changbin'e birkaç adım geriden eşlik etti. Kaçmanın yolunu düşünen Felix ise kenardan sessiz sessiz yaklaşan kişileri gördüğü gibi derin bir nefes vermiş, tedirgin ifadesi gitmiş ve yerini büyük bir sırıtma almıştı.