"Ee, öğle yemeğine gelenler kimler?"
Changbin boynundaki kimlik kartını çıkarıp giydiği deri ceketin cebine atarken sormuştu bu soruyu. Ekiptekilerin gözü sırayla ona dönerken Seungmin de bir eli farede bir eli çenesine yaslı vaziyette bilgisayarına bakıyordu.
"Ben tabii ki," deyip ilk ayağa kalkan Felix oldu. Hyunjin de biten kahve bardağını çöpe atıp cüzdanını "Oki," demiş, gözler Seungmin'e dönerken kafa sallamıştı. "Olur, acıkmıştım."
Ellerinde yeni bir dava olmadıkları için çok nadir yaşanan boşluk anlarından birindelerdi. Bilgisayarını kapatıp sandalyesine asılı olan mavi gömleğini alıp beyaz tişörtünün üstüne geçirmiş, telefonunu alıp kimlik kartını boynundan çıkarırken emniyetten çıkan arkadaşlarıma yetişmişti.
Hiç araba kullanmadan yakındaki bir yemek dükkanına yürürlerken bir yandan da sohbet ediyorlardı, ta ki onlara doğru yaklaşan arabayı fark edene kadar. Hyunjin iç çekti. "Geliyor benim belam."
Chan camı açtı. "Nereye böyle?"
Hepsi önce eğilip Başkomisere selam vermişler ardından da Changbin konuşmuştu. Seungmin, arkasına saklanmaya çalışan Hyunjin'e güldü.
"Öğle yemeğine çıktık Başkomiserim, eşlik etmek ister misiniz?"
"Bakmam gereken dosyalar var benim, hadi size afiyet olsun. Geç kalmayın."
Yanlarından araba ile geçtiğinde Felix "Voah," dedi. "Sadece dosyalar üzerinde çalışıyor, bu adam harbi hayatsız."
"Yok yok, o hayatsızlığın arasında adli tıp doktoruna aşık olmuş. Unutmamak lazım." diyen Hyunjin sayesinde gülmüşlerdi. Seungmin arkadaşına baktı. "Sen onu nereden anladın ya?"
Hyunjin omuz silkti. "Seri diyen adam neredeyse elini çenesine yaslayarak dinleyecek doktoru, anlarım ben."
Changbin kıkırdadı. "Bayıldım senin bu gözlemlere. Dikkat et Başkomiser duymasın."
"Ağzından yel alsın," diyen Hyunjin arkasını kontrol edip yumruk yaptığı eklemlerini dişlerine vurmuş, geldikleri erişte dükkanı önünde birkaç dakika sıra bekleyip içeri girmişlerdi. Civardaki en iyi yerlerden biri olduğu için genel olarak kapısında hep sıra olurdu.
Yerlerine yerleştikleri zaman Seungmin telefonunu masaya bıraktı. "Lavaboya gidip geleceğim, elime yüzüme su vurayım, uyuştum bilgisayar başında."
"Git de kendine gel."
Hyunjin'e göz kırpıp uzaklaşmış ve lavaboya girmişti, arkadaşları ile hep geldiği için onun nasıl erişte sevdiğini biliyorlardı, ona göre sipariş verirlerdi bu yüzden takmadı pek. Musluğu açıp aynadan kendine bakmış, saçlarını geri atıp alnını açıkta bırakmış ve ellerini yıkayıp yüzüne su vurmuştu.
Son sıcak günleri yaşadıklarını biliyordu, boynunu da ıslatıp peçete koparmış, ellerini kurutup çıkmıştı. Bileğinde yamulan saatini düzelterek masaya ilerliyordu ki üstünde hissettiği gözlerle kafasını çevirdi ve kalabalıkta, birkaç arkadaşı ile masada oturan Minho'yu gördü.
Anında dudaklarında yamuk bir sırıtış oluşurken baş selamı vermiş, Minho ise göz devirip tanımamazlıktan gelmişti.
Seungmin gülerek arkadaşlarının yanına yerleştiğinde "Başkomiserinkini bulduk," dedi Hyunjin hemen. Çenesi ile iki masaya yanlarını işaret etti.
Komiser daha dikkatli baktığında Minho'nun hemen karşısında oturan kişinin Jisung olduğunu fark etmişti, yanlarında Jeongin de vardı. Üçü gülerek bir şey konuşuyorlardı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
teeth, 2min ✓
Fanfictionbirbirleriyle komşu olan ikili, kendilerini yeni bir dava içerisinde bulur | polis seungmin, doktor minho ★