200 yorumm
***
Hastaneden çıkan Felix'i, Hyunjin ve Seungmin evinde ziyaret edip emniyete geçmişlerdi. Felix izinli, Changbin de onu uyutmamakla görevli olduğu için izinliydi bu yüzden bugün fazla boştu onların bulunduğu alan.
Zaten gece iki, üç gibi eve dönen Hyunjin direkt uyurken Seungmin ona gülüp alnını ovalamış, bilgisayarını açmıştı. Bilgisayarı açıldığı sırada içeri Chan girmiş, odasına ilerlemişti direkt. Seungmin kaşlarını çattı, Başkomiser hep meşgul olduğundan onu uykusuz görmek normaldi de bu sefer dağılmış gözüküyordu.
Kaşlarını çatsa da üstelememiş, odasına giren Chan sandalyesine oturup yüzünü ovuşturmuştu. Bir türlü uyuyamamış, vakit geldiği gibi kendini buraya atmıştı kafa dağıtmak için.
"Kendine gel Chan," diye söylenip yarım dosyalardan birini çekti önüne, onu incelerken diğerleri de işini yapmış, öğlene doğru odasından çıkmıştı Başkomiser.
Seungmin direkt "Hyunjin!" diye fısıldasa da çok geçti, salak arkadaşı uyanmamıştı. Yiyeceği azarla iç çekti Seungmin, bu sırada da Chan onun masasına varmıştı.
"Hyunjin, kalk." diye konuştu. Kaçamak bakışlarla onları izlerken Chan kalkmayan çocukla parmaklarını masaya şıklatmış, "Hyunjin, kalk," demişti.
Uykulu uykulu kafasını kaldırdı Hyunjin. "Komis... Komiserim!" Hızla ayaklandı. "Buyrun!"
Chan dosyayı uzattı. "Bunu çoğalt, ekibe dağıt. Toplansınlar, geliyorum. Bu arada bana kahve getir."
"Hemen."
Geldiği gibi geri dönen komiserle Hyunjin "Kızmadı mı o?" demişti şaşkınca. Seungmin de aynı şaşkınlıkla omuz silkti. "Anlamadım ki, sabah da geldiğinde bayağı kötüydü. Ailesiyle ilgili bir şey falan mı oldu acaba?"
"Bilmiyorum, dur."
Hyunjin hızla dosyayı çoğaltıp doksan derece eğilerek ekip arkadaşlarına dağıtmış ardından da yaptığı kahve ile Chan'ın odasına girmişti. Merakla bu sefer hangi dava ile uğraşacaklar, onu öğrenmek için dosyayı okuyordu ki Seungmin, sadece saniyeler sonra oturduğu yerden zıplatacak bir bağırış duymuştu.
Tüm ekiple beraber gözleri direkt Başkomiserin odasına giderken içerideki Chan anlaşılmadık şekilde bağırıyordu. "Ah, Hyunjin," dedi Seungmin. "Yine ne yaptın anasını satayım ya..."
Başkomiserin korkusundan tüm ekip sus pus olurken kapı açılmış, bembeyaz yüzü ile çıkmıştı Hyunjin. Bir azar da o yemesin diye hareket etmedi Seungmin, Hyunjin yanına geldiğinde "Ne oldu?" diye sormuş, Hyunjin kafa sallamıştı.
O da şokta gibiydi, konuştu. "Anlamadım ki. Normalde takılmazdı, biliyorsun kahve yapınca el alışkanlığı bir şeker atıyorum hep, Başkomiser de elinin ayarını sikeyim senin diye söylense de içiyordu kahveyi, şimdi bardağı götüme sokmadığı kaldı."
Sözleri duyan Seungmin bir şey diyecekti ki komiser odasından çıkınca hiçbir şey dememiş, hepsi ona dönerken Chan elinde dosya ile yanlarına ilerlemişti. Bir masaya yaslanıp hazırladığı beyaz tahtayı işaret etti.
"Lee Taejin," dedi burun kemerini ovuşturken. Cesedi iki gün önce barlar sokağının orada bulundu, olay mahali fotoğraflarına bakın, biri göğsünden biri boynundan olmak üzere iki bıçak yarası var. Ölümüne hangisi sebep oldu ona otopsi... Raporu gelince bakarız."
Elini çekip eğdiği başını kaldırdı. "Hyunjin sen git adli tıptan raporu al, Seungmin sen de Chaeryeong ile olay gününe ait görüntüleri topla, şüpheli biri varsa kimmiş neymiş bul. Heeseung sen de benimle gel, şu dünkü elemanlarla işimiz var."