200 yorumm
***
Bir sonraki senenin yaz aylarının sonlarına doğru duştan çıkan Seungmin dolabından çıkardığı kıyafetleri üstüne geçirmiş, cüzdanını ve silahını da alarak güneş gözlüklerini saçlarına geçirmişti.
Evden çıkıp kapıyı kapattığı gibi karşı dairenin de kapısı açılmış "Nasılım!?" diyerek etrafında dönmüştü Minho.
Sevgilisinin bu hali onu güldürürken "Harika," dedi Seungmin ve bileğinden tutup onu kendine çekerek dudaklarını birleştirdi. "Yine nefesimi kestin."
Mutlu mutlu sırıttı Minho. "Ne sandın?" diyerek o da kendi güneş gözlüklerini takmış, bugünü sadece birbirlerine ayıran çift asansöre binmişti. Aynadaki görüntüleri hoşuna giderken telefonunu çıkarıp bu anı çekti doktor hiç kaçırmadan.
Bugünü tamamen kendilerine ayırmışlar, doyasıya gezip eğlenmek için de plan yapmışlardı. Gerçi bu rahatlık biraz başkomiserin yıllık izinde olmasından dolayı da olabilirdi ama çok derin düşünmemek lazımdı.
"O zamaannn!" dedi Minho arabaya yerleştiklerinde, elini camdan çıkardı. "İlk durağımız kahvaltı!"
Seungmin gülüp saçlarındaki gözlükleri yüzüne indirmiş ve otoparktan hızlı bir şekilde çıkıp dikkatlice ana yola bağlanmıştı. Yaz mevsimi insanın içini açıyordu, arabanın hızına bağlı olarak da hafiften esen rüzgar ayrı keyif vericiydi.
Radyoyu açan Minho elini mikrofon yaparak keyifle bağırdı. "Don't stop! Make it pop! DJ, my below speakers up!"
Eğlenerek Seungmin'e doğru eğilmiş, "Tonight!" demişti dans ederek. "I'ma fight 'til we see the sunlight!"
Seungmin'in işaret parmağı direksiyonda ritim tutarken Minho'ya bakmış ikisi aynı anda "Tick tock!" derken Minho önce gülmüş sonra öpücük atıp çekilmişti.
Onun neşesi Seungmin'e de ayrı bir neşe verirken sinyal verip şerit değiştirmiş ardından da hızlanmıştı. Kahvaltı için karar verdikleri mekâna gidene kadar Minho ona DJ'lik yapmış o da memnuniyetle kabul etmişti.
Mekânın otoparkına park edip içeri girdiklerinde "Oh, mis!" dedi Minho nehir kenarında bir yere oturup. İkisi beraber sipariş vermişler, kahvaltıyı beklerken de Seungmin dudağını kıvırmıştı.
"Ciddi ciddi çalışmayacaksın yani adli tıpta?"
"Böyle özel vakalara bakmak dışında hayır, hastanede mutluyum ya. Son baktığımız vakada bir gelişme yok değil mi?"
"Evet, hâlâ aynı. Başkomiserin izinde olması zorluyor biraz ya, tüm vaka bizde şimdi."
"Chan'ın izin kullanması cidden şaşırttı bu arada, Jisung ile ayrıldıklarında bile kullanmamıştı."
"Onlar hâlâ barışmadı, değil mi?" Seungmin arkasına yaslanarak sorarken kahvaltılıklar da masaya konulmaya başlanmıştı. Minho cıkladı. "Hayır, ikisi de kendi yollarını ayırdı, hayatlarına baktı."
Aslında tam olarak öyle değildi, geçen bu bir yılda Chan da Jisung da kendi hayatlarına devam etse de içten içe kendilerini bitirmeye devam etmişlerdi. Öyle ki Jisung hâlâ kafasını çevirdiğinde otopsi odasının arkasındaki camekanda onu izleyen başkomiseri arıyordu.
"Saat on iki otuz üç, otopsi bitmiştir." diyerek kıyafetlerini çıkardı, en son da eldivenlerini çıkararak ellerini yıkamış, odasına geçip oturmuştu. Toksikolojiden sonuçlar gelene kadar oldukça boş vakti vardı, oflayarak yüzünü ovuşturdu.
Kendini geriye atıp sandalyesinde bir sağ bir sol yapmış, biraz gözlerini kapatmıştı ama aynı sıkıntıyla geri açmış, önlüğünün cebinden telefonunu çıkarmıştı. Oyalanarak video izleyip bir şeyler okusa da gözleri yine galerisine gitmişti.