0.2

253 43 22
                                    

3 yıl önce...

"Bilinmeyen numara arıyor..."

Jeongin, ısrarla günlerdir kendisini arayan bilinmeyen numara yazısını tekrar gördüğünde bu sefer kaşlarını çatmış ve oğlu için ısıttığı sütü biberonuna doldurduktan sonra mutfak tezgahının üzerine koyarak bir süre telefonu açmak ve açmamak arasında kalmıştı. bu bir eşek şakası mıydı yoksa değil miydi bilmiyordu ama birilerinin canının sıkıldığı kesindi.

yaklaşık iki gündür yaptığı gibi yine numarayı meşgule atıp telefonunu cebine sıkıştırdı ve biberonu da alarak yatağında kendisini bekleyen oğlunun yanına gitti.

sunoo henüz 3,5 yaşındaydı ve hâlâ uyumadan önce biberondan süt içmek istediği için Jeongin ona uyku saatlerinde süt ısıtıp getiriyordu. zaten yavaş yavaş biberondan da ayrılacağını bildiğinden oğlunu fazla zorlamıyordu.

biberonu tutması için oğlunun minik ellerine bıraktığında sunoo hızlıca kapmış ve sütünü içmeye başlamıştı. o sırada Jeongin de minik omegasının saçlarını okşuyor ve uykuya dalması için kısık sesle güzel bir ninni mırıldanıyordu.

biraz sonra zaten sunoo sütünü bile tam bitiremeden yorgunluktan uykuya dalmış, jeongin de oğlunun elinde düşmek üzere olan biberonu alarak sessiz adımlarla odasından çıkmıştı.

ve çıktığı gibi sanki bekliyormuş gibi telefonu tekrar çalmaya başlamıştı.

"Bilinmeyen numara arıyor..."

"tanrım," diyerek kendisini ısrarla arayan numaraya inat tekrar ve tekrar meşgule attığında bunun son olduğunu söyledi kendi kendine. eğer bu eşek şakası(?) yapmaya çalışan kişi tekrar kendisini ararsa açacak ve hiç iyi şeyler olmayacaktı. sabrı sınanıyordu sanki.

"yeterince sorunum yokmuş gibi..." diye söylene söylene geri mutfağa gitmiş ve oğlunun biberonunu güzelce yıkamaya başlamıştı.

mutfakta işi bittiğinde saati kontrol etmek için telefonunu tekrar eline aldı ve ekranda gördüğü saat ile kaşlarını çattı. neredeyse gece yarısını geçiyordu ve eşi hâlâ eve gelmemişti. üstelik ne bir arama ne de bir mesaj bırakmıştı. normal şartlarda eşi en azından gün içinde geç geleceğine dair haber vermeyi asla unutmazdı.

şu sıralar şirkette işlerin uzadığından bahsetmişti elbette. o zamandan beri eve normalden geç gelir olmuştu Chan ama bugün ilk defa bu kadar geç saate kalmıştı ve haber de vermemişti. ister istemez Jeongin endişeleniyordu. sonuçta hangi iş gece yarısına kadar uzardı ki?

dudaklarını büzüp düşünceli bir şekilde salona geçip geniş L koltuğa oturdu ve genelde film izlerken üstlerine örttükleri pikeyi üşümeye başlayan ayaklarının üstüne atıp kafasını geriye doğru yasladı.

sunoo şu sıralar en hiperaktif dönemindeydi. asla yerinde durmuyordu ve kaşla göz arasında oradan oraya koşuşturup duruyordu. gözünü açtığı gibi parka gitmek istiyor, elinden gelse akşam olana kadar orada oynamak istiyordu. haliyle Jeongin de onun peşinde koştururken fazlasıyla yoruluyordu. yine de biricik oğlu için gerekirse yorgunluktan bayılana kadar onunla oyunlar oynardı.

bu kadar tempoya haliyle dayanamayan bünyesi yavaş yavaş kendini uyku moduna alırken esneyip ayaklarındaki pikeyi üzerine doğru çekmiş ve yerine iyice yerleşmişti. Chan gelene kadar biraz kestirmek istiyordu. onun da birazdan geleceğine emindi zaten.

"bebeğim, burada mı uyudun?"

duyduğu ses ile yavaşça gözlerini araladı genç omega. burnuna dolan tanıdık fakat bir o kadar da farklı gelen koku ile içine sıkıntı çökerken karanlıkta eşinin yüzünü seçmeye çalıştı.

"Chan? sen mi geldin?"

"hm, benim güzelim. neden burada uyudun?" diye sordu alfa eşine sırtından destek verip kalkmasına yardımcı olurken.

"seni bekliyordum." dedi boğuk ve uykulu sesi ile. eliyle yüzünü sıvazlayıp kendine gelmeye çalıştı.

"telefonum nerede?" diye sordu eşine karşı. Chan hemen elinin altında olan telefonu omegasına uzattı.

Jeongin ekranı açtığında fazla gelen parlaklıkta gözlerini kıssa bile saate baktı. gece üçe geliyordu.

"neredeyse üç olmuş Chan. neredeydin ki bu saate kadar?" diye sordu endişeyle. aklına binbir türlü şey doluyordu iki saniyede.

"işler sandığımdan da uzun sürüyor bebeğim. sürekli toplantı yapıp duruyoruz. dinlenemediğim için de toplantı bittiği gibi kendimi odama atmıştım. ben de orada uyuyakalmışım." Chan'ın uzun açıklamasına karşın Jeongin şu an kelimelerini tamamen anlayabilecek bir bilince sahip değildi şu an. bu yüzden anladığı kadarıyla eşine baktı ve "şirkette her şey yolunda mı?" diye sordu. bu kadar geç saatte biten toplantılar yapıyorlarsa elbette ki kötü bir şey olmuş olması gerekirdi.

"endişelendirdiğim için özür dilerim Jeongin. bir dahakine dikkat edeceğim." jeongin'in sorusu havada kalırken omega olan bunu pek umursamadı. zira ne sorduğunu bile unutmuştu çoktan.

"yatağa gidelim mi Chan. çok uykum var."

"gidelim ama ben bir duşa gireyim olur mu? temiz temiz yatayım yanına."

Jeongin mırıldanıp kafasını salladıktan sonra ayağına terliklerini geçirip savsak adımlarla yatak odalarına doğru ilerledi. hemen ardından da chan odadaki banyoya girip hızlıca yıkandıktan sonra hemen uykuya dalıp kaldığı yerden devam eden eşinin yanına uzanmış ve bir süre onun uyuyan yüzünü izleyip derin bir iç çekmişti.

berbat hissediyordu. o kadar berbat hissediyordu ki eşinin yüzüne bakmaya bile utanır olmuştu. özellikle onu eve geldiğinde kendisini bekler halde bulduğunda ona karşı olan mahcubiyeti tüm hücrelerine yayılıyordu sanki. ona dokunmaya çekiniyor, gözlerine bakarsa her şeyi görebilecekmiş gibi hissediyordu.

çok seviyordu aslında omegasını. her şeyden herkesten korumak, kanatları altına alıp saklamak istiyordu onu. bu yüzdendi erkenden onunla evlenip onu mühürlemek istemesi. biraz bile geç kalırsa elinden alacaklarmış gibi geliyordu bu yüzden her şeyi aceleye getirmişti. belki de en doğrusunu yaptığını sanarken ikisi için de berbat bir karar almıştı. üstelik jeongin'e fikri bile doğru düzgün sorulmamıştı.

pişmandı, kızgındı, hem mutluydu hem mutsuzdu. onu seviyordu, kendinden nefret ediyordu. yine de yapacağından da vazgeçmeyeceğini biliyordu. oysa ki böyle güzel bir omegaya sahip olduğu ve ondan en az kendisi kadar güzel bir çocukları olduğu için şükretmesi gerekmez miydi? neden bunu yapıyordu ona? neden acı çekeceğini bile bile yine gidiyordu ona.

düşünmekten baş ağrısı daha da artmış ve avuçlarını alnına bastırmıştı. ağlamak, bağırıp çağırıp ortalığı birbirine katmak istiyordu. verdiği kararlar yüzünden bir saat önceki hali dahil geçmişteki her kararını veren chan'dan nefret ediyordu.

yine de her şeye rağmen sakin kaldı ve kollarını sonunda eşine doğru sardı. burnuna dolan ve onu rahatlatan nergis kokusu ile gözlerini kapattı. aynı anda Jeongin de aldığı koku ile burnunu eşinin boyun girintisine iyice sokmuş ve uykusuna devam etmişti.

bununla birlikte Chan küçük bir öpücük kondurdu omegasının saçları arasına. her şeye rağmen aniden değişen hayatına uyum sağlayabilen Jeongin her saniye daha da pişmanlık yüklüyordu bedenine.

bir süredir sürekli devam ettiği gibi.

________________________

1. boku yiyip yiyip sonra pişman olunca erkekler.

2. ficlerde chan'ı kötü karakter yaptıklarını görüp sövdükten sonra aynısını yapmaya giden ben.

treat u betterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin