0.0

652 45 24
                                    

"Baba, Chan babam da bizimle gelecek mi?" Sunoo minik adımları ile babasının yanına geldiğinde babası onun küçük turuncu rengindeki bavulunu dolduruyordu. Jeongin oğluna herhangi bir cevap vermeden önce sıkıntıyla bir iç çekmişti. oğlunun küçük bir çocuğa göre çok fazla kıyafeti vardı ve bu minik bavul bunların hepsini taşıyamayacak gibi görünüyordu.

"Baba..." Sunoo cevap alamayınca minik eli ile babasının tişörtünü çekiştirdi. Babasının onlarla gelip gelmeyeceğini çok merak ediyordu. Jeongin bir süre eşyaları nasıl sığdıracağını düşünmeyi bırakıp oğluna döndü en sonunda. Yüzüne oğlunun o çok sevdiği tatlı gülümsemesini yerleştirip dizleri üzerine çöktü ve ellerini omuzlarına koydu nazikçe.

"Bebeğim, biz şimdilik beraber gidiyoruz. Baban bir süre bizimle birlikte olmayacak." Sunoo alt dudağını üzgün bir şekilde büzerek kaşlarını çattı ve babasına baktı. Babası ona birkaç gün önce bir yere gideceklerini söylemişti. Sunoo ilk başta tatil olduğunu düşünmüştü fakat babası sadece ikisinin gideceğini söylediğinde kafası karışmıştı. Sunoo'nun 7 yıllık hayatı boyunca gittikleri tatillerde her iki babası da yanında olmuştu. Tatiller bütün ailenin birlikte gittiği yerlerdi Sunoo için.

Fakat Chan babası onlarla birlikte gelmeyecekti.

Sunoo elinde tuttuğu tilki peluşuna sıkıca kollarını doladı. Çatılı kaşları hâlâ yüzünde yer edinirken dudaklarını büzmüştü. "Chan babam neden bizimle gelmiyor? O olmadığında ben onu çok özlüyorum."

Jeongin oğlunun söylediklerinin omuzlarında büyük bir yük olmaya başladığını hissediyordu. Sunoo'nun babasına olan sevgisini ve hayranlığını da çok iyi bildiği için şimdi kalkıp ona "Biz ayrılıyoruz. Bundan sonra birlikte olamayacağız." diyemezdi ya!

Gözlerini kapatıp derin bir iç çekti omega. Daha sonra tekrar araladı gözlerini ve şefkatle kendisi gibi omega olan minik oğluna baktı. "Şimdilik Chan baban olmadan gideceğiz ama en kısa sürede o, bizim yanımıza gelecektir." Oğlunun tombul yanaklarını elleri arasına alıp baş parmakları ile nazikçe okşadı. "Bu yüzden gittiğimiz yerde üzülmek yok tamam mı?"

Jeongin genişçe gülümsediğinde Sunoo da babası gibi kocaman gülümsemiş ve kafasını sallamıştı. Şimdilik diğer babası yanlarına olmayacak olsa da daha sonra gelecekti değil mi? Sunoo uslu durduğunda istediği şeylerin daha çabuk gerçekleştiğine inanmıştı kısacık hayatında. Bu yüzden şimdi de uslu duracaktı böylece babasının bir an önce yanına geleceğini biliyordu.

Jeongin tekrar ayağa kalkıp kaldığı yerden eşya toplama işine geri döndüğünde Sunoo da seke seke odasına gitmiş ve yanında götürmek istediği bir iki oyuncağı seçmek için şöyle bir göz gezdirmişti her birinin üstünde.

Sunoo peluş oyuncakları çok severdi. Her gece yatağına yatmadan önce, o gece birlikte uyumak istediği bir iki oyuncağı seçer, özenle yatağına yerleştirir ve daha sonra aralarına girip onlara sarılarak uyurdu. Özellikle yumuşacık olan oyuncakları favorisiydi. Çünkü onlara minik kollarını sarmak daha çok hoşuna gidiyordu.

Odasının her köşesinde farklı farklı bir sürü peluşu olmasına rağmen Sunoo'nun yanından asla ayırmadığı, bütün peluş oyuncaklarından çok daha fazla sevdiği ve istisnasız her gece kesinlikle sarıldığı tek bir oyuncak vardı.

Minik tilkisi.

Fazla büyük bir şey degildi tilki şeklindeki peluş. Hatta diğer devasa oyuncaklarının yanında fazlasıyla da minik kalıyordu. Üstelik diğerleri gibi de mağazalardan alınmış,  kaliteli ve pahalı olanlardan da değildi. lunaparkta kazanılan basit oyuncaklardandı.

İki babasıyla da birlikte gittikleri lunaparkta onu bir atış oyununda Chan babası kazanmıştı. Renkli balonları teker teker patlattıktan sonra Sunoo'ya dönmüş ve hangisini istediğini söylemişti. İlk başta uzaktan bile belli olan dev bir pandayı işaret edecek olmuştu fakat daha sonra hemen yanındaki bu minik tilkiyi görmüştü. O an aklına babasının ve kendisinin bir çok kez tilkiye benzediğini söyleyen insanlar doluşmuş ve işaret parmağını kaldırıp "Tilki." demişti.

O gün Sunoo, ona alınan bir çok hediyeyi ve oyuncağı bir kenara iterek yeni favorisi olan Tilkiyi kucaklamıştı.

Şimdi ise tilkisini bir elinde tutmuş, diğer elinin işaret parmağını çenesine koyarak ritmik bir şekilde olduğu yere vuruyordu. Kıstığı için zaten küçük olan gözleri tamamen ince bir çizgi halini aldığında bu duruşu ile dışarıdan bakan biri onun çok ciddi bir şey düşündüğünü zannedebilirdi.

Fakat o 7 yaşına henüz yeni basmış bir çocuktu ve şu an düşündüğü o çok ciddi şey tilkisinin yanına hangi peluşu alması gerektiğiydi. Sonuçta gittikleri yerde tilkisinin canı sıkılabilirdi öyle değil mi?

Sunoo en sonunda karar veremediğini anladığına tombul yanaklarını hava ile doldurup daha da tombikleştirmiş ve nefesini dışarı verirken babası odaya girmişti.

"Bebeğim, bir sorun mu var?" dedi Jeongin. Tam da oğlunun karar vermediği anda sanki kurtarıcı meleğiymiş gibi odaya dalmıştı.

"Baba, sence tilkimin arkadaşı olması için hangi oyuncağımı götürmeliyim?" Sunoo önünde durduğu peluşlarını eliye gösterirken sordu.

Jeongin de kısaca göz gezdirdikten sonra yanlarında fazla yük de taşımaması gerektiğini hesap ederek eline aşağı yukarı tilkinin boyutlarında olan beyaz renkli gelinciği almış ve oğluna uzatmıştı.

"Buna ne dersin? Hem taşıması kolay olur hem de tilkinin en sevdiği arkadaşının hep gelincik olduğunu söylerdin."

Sunoo'nun sevimli yüzü onun için büyük, dünya için küçük sorununun çözülmesi ile birlikte aydınlanmış ve babasına teşekkür edip gelinciği de alarak her zaman yolculuklarında kullandığı sırt çantasının yanına gitmişti. İki peluşunu ve resim yapabilmek için renkli kalemlerini de dikkatli bir şekilde çantasına koyduktan sonra "Ben hazırım!" diye bağırmıştı heyecanla.

Böylelikle belki çok uzun bir süre, belki de bir daha hiç gelmeyeceği evlerine veda etmişlerdi baba oğul.

___________________________

MERHABAAAAAA TREAT U BETTER GİRİŞ BÖLÜMÜYLE KARŞINIZDA!!!!!

Bu bölüm Sunoo'nun Jeongin dışında diğer babasına da olan sevgisini göstermek amaçlıydı çünkü bu Chan baba olayı ileride bir tık Jeongin'in başını ağrıtacak bir detay mlsf

treat u betterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin