Dokuz

481 62 241
                                    

Saçlarında gezinen eller onu uyandırmıştı.

Beli tutulmuştu, biraz üşüdüğünü hissetse de dudaklarına yayılan bir tebessümle gözlerini açtı. Saçlarıyla oynayarak onu izleyen Baekhyun'a baktı, "Günaydın." diye mırıldanırken yavaşça doğrulmak istedi ancak arkadaşının ellerinin hareketine bağımlı olmuş gibiydi; öylece baktı Baekhyun'a, hemen sonra ise neredeyse hiç uyumadığını fark etti.

"Günaydın."

"Uyumadın mı sen?" Hemen doğruldu, endişeyle Baekhyun'a bakarken kendine hakim olamamıştı; arkadaşının yüzünü ellerinin arasına aldı ve onu iyice inceledi. Kendini çok kötü hissetti, onun yüzünden olduğunu düşünmüştü. "Çok rahatsızdı, değil mi? Beni uyandırmalıydın! Hayır hayır, hiç gelmemeliydin, hemen git ve uyu. Ben senin yerine seraya bakarım, endişelenme; ama önce kahvaltı-"

"Chanyeol."

"Kalk hemen, seni burada görürlerse senin de başın belaya girer hem..."

"Sakin ol."

Esneyerek sırtını yasladığı yerden çekildi, yorgun ve uykusuz görünse de bunu çok umursuyormuş gibi değildi; elinin tersiyle gözlerini ovaladı ve derin bir nefes aldı, tekrar gözlerini Chanyeol'a diktiğinde dudaklarını aralamıştı.

"Bir plan yaptım." dedi kesin bir şekilde. "Buradan gidiyoruz."

Ayağa kalktı ve üstünü başını silkeledi, Chanyeol'un ona olan şaşkın bakışlarına sadece yavaşça gülümsemişti. "Neden şaşırdın?" diye sordu dalga geçercesine. "Yoksa vaz mı geçtin?" Tek kaşını kaldırdı.

Chanyeol ne diyeceğini şaşırmıştı, dudaklarını aralasa da bir şey diyemedi. Dün konuştuklarını hatırlıyordu, babasını görmektense kaçıp ormanda ölmeyi bile yeğlerdi ancak bu kadar hızlı olacağını hiç düşünmemişti. Üstelik hazır bile hissetmiyordu. Bu hız onu ürkütmüştü ancak korkaklık yapacak bir zamanının kalmadığının da farkındaydı.

"Hayır." dedi aynı ciddiyetle, başını iki yana salladı. "Vazgeçmedim. O adamla karşılaşacağıma sokaklarda ölmeyi tercih ederim." Büyük bir nefretle, tiksintiyle konuşuyordu. Baekhyun ona sessizce bakarken yüzünü buruşturdu. Onun anlamadığını görebiliyordu, çoktan bir yetim gibi düşünmeye başlamış olmalıydı; buradaki her bir çocuk, babası gerekirse idam mahkumu bir hain olsa bile bir aileyi kabullenmeye hazırdı.

Chanyeol her şey olabilirdi, fazla güçlü bir karakterinin de olmadığının farkındaydı ancak bu kadar zavallı değildi. Kendine bir söz vermişti ve son nefesine kadar da bu sözün arkasında durmaya yeminliydi.

"Anladım."

Baekhyun başını sallayarak uzatmadı, Chanyeol ise sadece tebessüm etmişti. Derin bir nefes aldı ancak adeta iç geçiriyordu, dudaklarındaki tebessüme rağmen üzgün bakışları onun yaşındaki genç bir delikanlıda olmaması gereken bir durumdu; Baekhyun durup ona uzun uzun bakarken sadece kollarını birbirine dolayıp bedenini sardı.

"Gitmeyecek miyiz?" diye sordu Baekhyun yanına çökerken, bir elini Chanyeol'un dizine koyduğunda göz göze geldiler. "Soğuk burası, üşüyorsun, hadi içeriye gidelim."

"Böyle gidebilir miyim ki?"

"Ne demek böyle gidebilir miyim?"

"Yani... Kendi isteğimle, biri çıkarmadan?"

"Burası siktiğimin bir hapishanesi mi? Gidelim. Kimse seni hiçbir yerde zorla tutamaz. Burada durup ne yapacaksın, donarak ölmek mi istiyorsun?"

"Hayır, öyle değil, küfretme lütfen yine de."

Dusk to DawnHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin