Chanyeol, Tanrı'nın yolundan hiç sapmaması gerektiğini biliyordu.
Bütün bu başına gelenleri rezil bir günahkar olduğu için çekiyordu, şeytana kanıp Tanrı'sını bir cadı için, bir iblis için, doya doya günah işlemek için terk etmişti. Bir yılanın ona sarılmasını aşk olarak tanımlamış, cesedini yemek için şekillendiğini fark etmemişti; belki de sadece görmezden gelmişti, içten içe her zaman biliyordu fakat kabul etmek istememişti.
Hayatında hiç sevilmemişti. Şeytanın baştan çıkarmalarına karşı koymak zordu, tek bir öpücük tüm inancını yıkmıştı ve inancının bu kadar kırılgan olmasının tek sorumlusu kendisiydi. Hayır, Baekhyun'a kızgın bile değildi, tüm öfkesi kendisineydi. Baekhyun sadece var olmuştu, Baekhyun'un tüm varlığı sadece bir lanetten ibaretti ve bu lanete bile isteye çekilip aptallık yapan Chanyeol'dan başkası değildi.
Ayaklarının altındaki cadının cesedine sessizce bakarken tek hissettiği boşluktu. Sadece boşluk. Bütün varlığı ellerinden gitmiş, ölmüş, ruhunu teslim etmiş gibi hissediyordu; kendini suçlamaya bile hali kalmamıştı, zihni ve anıları teker teker parçalanıyordu.
Keşke, diye düşündü. Keşke o gece uyanık olmasaydım. Keşke o gece bir şekilde ölseydim. Keşke Baekhyun ile hiç tanışmasaydık.
"Chanyeol."
Arkasına döndü, yüzünde binbir türlü ifade olan ve ne diyeceğinden emin olmayan sevgilisine, Baekhyun'a bakarken neredeyse ağlamak üzereydi. Dizlerinin üzerine çökmek, Tanrı'dan af dileyip onu tekrar kabul etmesi için yalvarmak istiyordu. Kendini bir manastıra kapatıp ömrünün geri kalanını iblislerden, Baekhyun gibi şeytanlardan bir şekilde yaşamanın yapabileceği en iyi şey olduğunu düşünmüştü.
"Aşağılık herif," Sesi kalın ve derin çıkmıştı, olduğundan daha sertti, nefret doluydu.
Baekhyun'un ona şaşkınlıkla bakmasını izledi, daha çok öfkelendi. Chanyeol'un neden böyle dediğini bilmiyormuş gibi davranması avcıyı o kadar sinirlendirmişti ki alt dudağı titrerken kaşlarını daha çok çattı.
"Nasıl güvendim sana... Salak, salak herif, tekrar aynı hatayı nasıl yaparım?"
Kendi kendine konuştu, inanamıyordu, başına gelenlere inanmakta güçlük çekiyordu.
"Chanyeol, dur, anlatacağım-"
Baekhyun sözünün devamını getiremeden öfkeden delirmiş Chanyeol'un ellerini yakalarında hissetti, avcı onu tuttuğu gibi duvara fırlattığında tek hissedebildiği kemiklerinin adeta kırılmış gibi ağrımasıydı. Bir anlığına durdu, nefes bile alamadı, elini göğsüne koyup sevgilisine baktığında yaptığı hatalarla yüzleşmenin vaktinin geldiğini anlamıştı.
"Chanyeol," dedi tekrar zorla çıkan sesiyle. Ayağa kalkmaya çalıştı fakat tamamen doğrulamamıştı, sevgilisi tekrar üzerine geldiğinde "Chanyeol dur, ne yapıyorsun!"
"Hadi," dedi tutkuyla Chanyeol. "Hadi, bir daha büyü yap bana, öldür beni."
Baekhyun'un iki yanına ellerini koyup üzerine eğilirken boğazı yırtılırcasına bağırıyordu.
"Chanyeol sandığın gibi değil," diyerek kendini açıklamaya çalıştı Baekhyun fakat nafileydi, ne söyleyeceğini, nasıl açıklayacağını o bile bilmiyor olmalıydı. "Sakin ol. Yalnız olduğumuzda sana anlatacağım, sadece sakin ol."
"Neyi anlatacaksın!" Chanyeol'un öfkesinin eşi benzeri yoktu, Baekhyun bu halini ilk kez görüyordu. "Yalancı, aşağılık herif! Beni nasıl kandırdığını mı anlatacaksın, ha? Söylesene!"
Baekhyun bir elini koluna koydu, hala sakinleştirmeye çalışıyordu. "Chanyeol yanlış anladın, öyle bir şey yapma-" demeye çalıştı fakat
"Bunca zaman Minseok değildi, değil mi?" dedi öfkeyle. "Cevap ver bana!"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dusk to Dawn
FantasiaYüksek ve ıssız dağların ortasına kurulu bir şehirde, birbirlerine olan arzuları her geçen gün tehlikeli bir hâl alan iki aşık, alacakaranlıktan şafağa etraflarındaki herkesin hayatını cehenneme çevirir. 30.09.23