Başka bir kabusla uyanmıştı, tekrar.
Fakat ürkmüş değildi, sadece kafası karışmıştı ve öfkeliydi; terlediği için alnına yapışan saçlarını çekip yataktan doğrulduğunda gün henüz daha yeni yeni aydınlanmaya başlamıştı. Hemen yanında uyuyan Baekhyun'a derin nefesler alarak bakarken canı sıkılmış bir haldeydi, sıkıntılı bir şekilde nefesini dışarı vererek yataktan çıktığında ise aklında sadece dün olanlar vardı.
Dışarıdan gelen at nalı seslerine uyanmıştı belki de, aklı allak bullak bir şekilde yavaşça pencereye doğru ilerledi ve at arabalarından inip hızlıca mülklere doğru ilerleyen bir düzine rahibe ve din adamına baktı, içini büyük bir korku sarmıştı. Herkesin dilinde dolaşan şeytani güçler sözlerinin doğruluğunu merak ediyordu, karanlık güçlerin varlığına inanırdı fakat bir gün hiç maruz kalacağını düşünmemişti; belki şamdanlar tutuşturmuştur perdeleri diye düşünüyordu, öyle olmasını umuyordu.
Öyle olmasını ummaktan başka yapabileceği hiçbir şey yoktu.
"Ne yapıyorsun?"
Pencereden gözlerini çekip arkasını döndü, Baekhyun'u da uyandırmış olmalıydı. Aniden fısıltısını duyduğunda ürkmüştü fakat dışarıdaki daha korkunç manzarayı gösterdiğinde dikkati o yöne doğru çekilmişti.
"Rahibeleri bile getirdiklerine göre ayin düzenleyeceklerdir." diye fısıldadı yavaşça, kollarını birbirine dolayıp derin bir nefes aldı. "Korkuyorum, burada işler iyice çığırından çıkmaya başladı."
"Nasıl bir ayin?"
"Bilmiyorum, belki sadece kötü ruhları kovmak için küçük bir ayin; eğer şüphelenirlerse Vatikan'a yazarlar."
"Vatikan'a ne için yazarlar?"
"Şeytan çıkarma ayini için. Başpiskoposun emriyle düzenlenir, o izin vermeden yapılamaz; çok riskli."
Baekhyun sessizleşti, hiçbir şeyden haberi yok gibiydi. Ne kadar ciddi olduğunu da anlamış gibi görünmüyordu, gözlerinde küçümseyici bir bakış vardı ve bu Chanyeol'u delicesine rahatsız ediyordu.
"Düzenlesinler bakalım."
"Bu hepimizi etkiler."
"Bir şey olmaz."
"Önce Bay Jeong kendini astı, şimdi ise perdeler kendi kendine tutuşuyor. Ya burası da böyle olursa? Bay Jeong'un ruhu huzursuz olmalı."
"Hayalet diye bir şey yoktur, Chanyeol."
Baekhyun yorgun bir şekilde mırıldanıp başını iki yana salladı ve dev perdeleri çekip camı kapattı, "Uyuyalım. Kendini korkutma." diyerek artık onun olan yatağına geri dönerken Chanyeol sadece arkasından baktı. Sabahın olmasına çok kalmamıştı ve aklına bu sefer de Jongdae'nin sözleri gelmişti, oğlancılık meselesini düşündükçe karnı korkuyla kasılıyordu.
Baekhyun ile uyudukları yatak yerine kendi yatağına doğru ilerledi, sanki oradan çıkıp Baekhyun'un kollarına sığınan o değilmiş gibi tekrar kendi yatağına girdiğinde bir anlığına Baekhyun'a bakmıştı.
Karanlıktan dolayı pek bir şey görememişti fakat Baekhyun'un uzun bir süre boyunca ona baktığını fark etti. Çekinmişti, sırtını ona dönüp güneşin doğmasını beklerken kafasındaki düşünceleri yoluna koymaya çalışıyordu. Uykusu kaçmıştı tamamen, bütün olanları baştan sona düşünüp korktuğunda Baba ve Oğul'un onu koruması için uzun ve içten dualarından etti; Tanrı'ya sığındıkça rahatladığını hissediyordu.
Büyük bir hastalık atlatmıştı, korkunç olaylara şahit olmuştu ve bu başına gelenlerin onun bir sınanışı mı olduğu yoksa günahkar biri olduğu için cezalandırılması için mi olduğunu bilemiyordu; sadece Tanrı'dan işlediği ve ileride işleyeceği tüm günahları için af dileyebildi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dusk to Dawn
FantasíaYüksek ve ıssız dağların ortasına kurulu bir şehirde, birbirlerine olan arzuları her geçen gün tehlikeli bir hâl alan iki aşık, alacakaranlıktan şafağa etraflarındaki herkesin hayatını cehenneme çevirir. 30.09.23