Beş

398 62 204
                                    

Sona yaklaştıkça her şeyin kolaylaşacağını sanmıştı.

Derin, kesiksiz ve soluksuz, onu sıcak hissettiren bir uyku uyumuştu; Baekhyun'un kolları rahattı, rüya bile görmemişti. Fakat kollarında uyuyakaldığı Baekhyun'un endişeyle ona seslenen sesini duyduğunda huzurlu uykusunun etkisini tamamen yitirmişti.

Gözlerini açtı, Baekhyun ile göz göze geldiler; delikanlı iki eliyle yüzünü tutup "Yatma, dur! Kafanı eğ." diye emir verdiğinde ağzına gelen kan tadını fark etmişti.

Ne olduğunu anlayamadı, eli direkt olarak dudaklarına giderken hissettiği akışkan sıvıyla hızla doğruldu. Baekhyun'la tekrar göz göze geldiler, delikanlının ona endişeyle bakması ve eliyle burnunu kapatması bir olmuştu; her yer kan içindeydi, yüzünü Baekhyun'un göğsüne gömüp uyuduğu için onu da mahvetmişti. Tek kelime edemeden yataktan çıkıp odanın diğer köşesindeki küçük lavaboya doğru ilerlerken yeni uyandığı için kafası allak bullaktı.

Adımları birbirine karıştı, Baekhyun eğer onu tutmasaydı çoktan yere yığılırdı; zar zor lavaboya ulaşıp yüksekteki musluğu açtıklarında suya uzanamadan dizlerinin bağı çözüldü.

Gözleri kararıyordu, lavabonun çevresini tutmaya çalışırken eli de ayağı da kaymıştı; iyice ağırlaşan bedenini taşıyamayıp yere yığılırken Baekhyun'un birilerine doğru bağırmasını zar zor duyabilmişti.

Oysaki sabah uyandığında ne kadar da huzurlu olduğunu düşünmüştü.

"Chanyeol."

Artık endişeden ziyade sadece anlamsızlık hissediyordu, etrafında dört dönen ve aynı şekilde ona olanlara anlam veremeyen hemşireler, merak ettiği için kapıda olanı biteni izleyen Jongdae ve ikisinin kıyafetlerini yıkamaya çalışan Baekhyun ile aynı odadaydı fakat ruhu çekilmiş gibiydi.

Ne vakit zaman geçti de bu yatağa oturdu, Baekhyun üstünü çıkarttı, içerisi bu kadar kalabalıklaştı bilmiyordu; yatağında öylece oturuyor, yanağına vurup ona adıyla seslenen kişilere boş bir bakışla bakıyordu.

En son yerdeydi, sadece bu kısmı tamamen idrak edebilmişti.

"Chanyeol, cevap ver bana."

Beyni boşalmış gibiydi, yorgundu, fakat bir yandan kaynağını bilmediği bir öfke hissediyordu; derin bir nefes alıp cansız bakışlarını hemşireye doğru çevirirken kaşları yavaşça çatılmıştı. Yavaşça başını geri çekti, üstü çıplak olmasına ve oldukça üşümesine rağmen yatağına uzanıp arkasını döndüğünde herkesin şaşkınlıkla ona baktığını fark etmişti.

"Dinlenmek istiyorum." dedi boğuk sesiyle, halsizleşen kollarıyla yorganını yavaşça üzerine çekmeye çalıştı fakat fazla ağır gelmişti. Soğuk altında kalarak, öksüre öksüre uyumaya çalışırken aklında Baekhyun vardı.

Kolları rahattı, garipçe güvenilir hissettirmişti ve ona ihtiyacı varmış gibi geliyordu; burada böyle yalnızca yatmaktansa tekrar Baekhyun'a sarılarak uyumak istiyordu fakat bunu yapamayacağının, isteyemeyeceğinin farkındaydı.

"Aç ağzını, yut şunu hemen."

Denileni yaptı, küçük bir ilacı suyla birlikte yutarken biraz zorlanmıştı ancak daha fazla su içmek için bile efor sarf etmek istemiyordu. Tekrar yatağa düştüğünde hemşirenin sesini yine duymuştu.

"Chanyeol, dön buraya; ateşin var, biraz üstünü ıslak bezle silelim, sonra dinlenmeye devam edersin."

Dönmedi, "İstemiyorum." diye mırıldanırken daha çok kendinden geçiyormuş gibi hissediyordu. Gözleri yavaş yavaş kapanırken sadece fısıltıları duymaya başlamıştı. İyi olmadığını, bilincini yitirmeye başladığını söyleyen bütün fısıltıları duyuyordu ancak tek bir korku bile hissetmiyordu; şu an ölse bile umursamayacak gibiydi, sadece dinlenmek istiyordu.

Dusk to DawnHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin