Günlerdir bir hayalet gibi yaşıyordu.
Odasından hiç çıkmamıştı, dışarıya adımını dahi atmamıştı, yemeğini odasında yemiş ve kimseyle görüşmemişti. Kendini iyi hissetmediğini söyleyip odasının kapısını kilitliyor ve pencere kenarına oturup sadece kitap okuyordu, fakat okuduğunu anladığını söylemek zordu.
Sayfalara sadece bakıyordu, kelimeleri okusa dahi adeta zihni işlemiyor gibiydi. Sayfalar akıp gitse dahi ne anlattığını bilmiyordu, bütün aklı sadece tek bir şey ile doluydu. Kafasını bir türlü toplayamıyordu, zihnini bir kez bile dindirememişti. Düzgünce uyuyamıyor, yemek yiyemiyor, delirmiş gibi düşünmekten başka hiçbir şeyi ne yapabiliyor ne de odaklanabiliyordu; yüzünde başkalarını korkutan bir ifadeyle öylece pencereden dışarıya bakıyordu, gözünü bir saniye bile ormandan ayırmamıştı.
Önce ablası ona bir sürü soru sordu, sonra Minseok her gün gelip onunla konuşmaya ve sorunun ne olduğunu anlamaya çalıştı fakat Chanyeol sessizlik yemini etmiş gibiydi; tek kelime etmedi, sadece iyiyim diyerek geçiştirdi.
Fakat iyi olmadığını biliyordu, herkes biliyordu.
Suskun bir tavırla sadece pencereden dışarıyı, sık ağaçlardan oluşan ormanı izlerken yüzünde düşünceli bir ifade vardı. Herkesi ürpertiyordu. Kimse ona ne olduğunu anlamamıştı, sadece korkuyorlardı. Ablası endişeliydi, Minseok çok üzülüyordu fakat babası kızmaya başlamıştı. Chanyeol, bir avcıya uygun davranmıyordu.
Bir cadının onu, gurur duyduğu oğlunu basitçe yenmesi gururunu incitmişti ve Chanyeol'un iyi olup olmasını umursuyor gibi görünmüyordu. Tek istediği bir an önce daha sıkı bir eğitime başlamaktı. Sürekli onu kardeşinin oğlu, pek de varlığından hoşlanmadığı yeğeni Sehun ile kıyaslıyordu. Sehun gibi başarılı bir yeni avcının yanında kendi oğlunun sadece pencereden bakıp kimseyle tek kelime konuşmayan içe kapanık biri olması hiç hoşuna gitmemişti.
"Hazırlan, bugün ava gitmeliyiz. Bu sefer sadece bıçak kullanacaksın."
"İstemiyorum."
Chanyeol kendi kendine konuşuyorcasına mırıldandı, canı hiçbir şey yapmak istemiyordu. Baekhyun'u düşünmekle o kadar meşguldü ki yerinden kıpırdamak bile zor geliyordu ona artık, koca bir hafta sadece yatıp düşünmüştü.
Aklını kaçırıyormuş gibi hissediyordu. Nasıl bir erkek onu öpebilirdi? Nasıl bir erkeğin dudaklarının, onun dudakları üzerinde dans edişini bir türlü aklından atamazdı? Korkunç bir haldeydi, kiliseye gidip bir rahiple konuşarak günah çıkartmak istiyordu fakat bunu kimseye anlatabilecek gibi değildi.
Kimseye söyleyemezdi.
Bir erkeğin, üstelik bir cadının onu öpmesini nasıl açıklardı? Yalan söyleyemezdi. Baekhyun'un onu öpüşünden rahatsız olmamıştı, devam etmek istemişti, hâlâ devam etmek istiyordu ve cadı onu öptüğü için değil, o öptüğünde kalkıp gittiği için pişmandı. Çok utanıyordu bunu düşündüğü için, başını iki yana sallayıp kendi kendine itiraz etti ve sadece kafasının karıştığını söyledi.
"Ama gideceksin, son yaşananlardan sonra sana dinlenmen için zaman verdim fakat artık yeter. Böyle kendini koruyamazsın."
"Biliyor musun," diye mırıldandı Chanyeol tekrardan. Yorgun bir ses tonu vardı, bir elini yanağına dayamıştı ve kafasını dahi zor sabit tutuyormuş gibi görünüyordu. "Umrumda bile değil. Yakında buradan gideceğim."
"Nereye gideceksin? Sen bir avcısın, cadılar seni tanıyor, öldürmek için fırsat kolluyorlar; nasıl karşılık vereceksin? Durumun ciddiyetinin farkında değilsin. Yalnız kaldığın her an sana saldırmaya çalıştılar ve sen hala bana kin güdüyorsun."
![](https://img.wattpad.com/cover/326445431-288-k841597.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dusk to Dawn
FantasyYüksek ve ıssız dağların ortasına kurulu bir şehirde, birbirlerine olan arzuları her geçen gün tehlikeli bir hâl alan iki aşık, alacakaranlıktan şafağa etraflarındaki herkesin hayatını cehenneme çevirir. 30.09.23