Yirmi Beş

436 57 162
                                    

Kendinden korkuyordu.

İfadesiz bir yüzle öylece oturup sevgilisini izlerken normal dursa da kafasında gezinen parazitler onu adeta kemiriyor, zehirliyor, ele geçiriyordu; gözlerini indirdiği ellerine bakarken Baekhyun'a verdiği onca zarar tekrar ve tekrar gözünün önüne geliyor ve kendine inanamıyordu, yapabileceklerinden korkuyordu.

Baekhyun'un ona kızgın olmaması hiçbir şey değiştirmezdi, Chanyeol kendinden nefret ediyordu; sevgilisini iki kere öldürmeye kalkmıştı, zaten yaralarla dolu bedenine verebileceği en büyük zararı vermişti; bilinçli olsun veya olmasın kendini suçluyordu, gücünden ve böyle kolayca kontrol edilebilmesinden korkuyordu.

"İyi misin, Chanyeol?"

Omzunda hissettiği elin sahibinin kim olduğunu biliyordu, başını kaldırmaya yeltenmemişti bile. Yorgundu, kendine duyduğu nefret babasına beslediğinin önüne geçmişti, adamın elini ittirmek için uğraşmadı bile. Cevap vermek yerine derin bir nefes aldı, birkaç şifacı hâlâ Baekhyun'un vücudundan cam parçalarını çıkartmak için uğraşıyordu, bu görüntüye daha fazla katlanamayacağını fark etti. Ayağa kalkıp odadan çıkarken Baekhyun'un kaşlarının çatıldığını görmüştü.

Baekhyun'dan uzak durması gerektiğini düşünüyordu fakat hala ait olduğu yeri terk etmekte zorlanıyordu.

"Chanyeol, konuşmalıyız."

Baekhyun'a iki kere zarar vermişti. İki kere ölümün eşiğine kadar götürmüştü cadıyı, sevgilisini, aşkını; aklı bir türlü almıyordu, nasıl yapabilmişti? Kara büyüden bahsedilse bile gururuna yediremiyordu, bir avcıydı sonuçta, nasıl böyle kolayca büyünün etkisinde kalırdı?

"İstemiyorum."

"Önemli."

"Ne söyleyeceksen burada söyle."

"Herkesin duymasına ihtiyacımız yok, gidelim. Takip et beni."

Chanyeol, önden aksayarak yürüyen babasına baktı. Gitmek istemiyordu, hiçbir şey dinlemek istemiyordu bile fakat aniden koluna giren Sehun'un onu adeta babasının arkasından sürüklemesiyle gitmekten başka bir çaresi kalmamıştı. Başka bir olay daha çıkartmak istemiyordu. Oldukça yorgundu.

Karşı koyacak, kavga edecek, savaşacak gücü kalmamıştı; Baekhyun'u bu halde tekrar görmesi bütün gücünü kuvvetini yitirmesine yetmişti.

Sadece Sehun'dan kolunu kurtardı, çattığı kaşlarıyla babasının arkasından ilerlerken paltosunu çıkartıp kolunun altına koydu. Dışarıdan bakan biri Chanyeol'un ne kadar gergin ve öfkeli, halinden memnun olmayan biri olduğunu hemen fark ederdi; üzerine yakışmayan bir hoşnutsuzluk ve olumsuzluk vardı.

Biraz saf, çokça masum tavırları olan bir delikanlıdan ziyade omuzlarında pek çok yük taşıdığı belli oluyordu. Genç yaşına rağmen yüzünde hayatının zor geçtiğini gösteren bir ifade yerleşmişti, umutlu ve her daim optimist halinden eser kalmamıştı.

"Ne söyleyeceksin?"

Derin bir nefes aldı, evin dışına çıktıkları için kendini biraz daha rahatlamış hissediyordu fakat aklı hala Baekhyun'daydı. Onu yalnız bırakmaması gerektiğini düşünüyordu. Birden şüpheye düştü, yüreği sarsıldı, kaşları daha çok çatıldı. Hemen arkasındaki eve bakarken ellerini yavaşça cebine sokmuştu.

"Şu saatten sonra sadece bizim yanımızda durmalısın," diye söze başladı babası. Yeğeni Sehun hemen başını sallayarak onaylamıştı. "Ne o cadı ne de şifacılar, şu anda kimseye güvenemeyiz. Bu savaşta tarafsız kalacağız."

"O cadı dediğin çocuğa düne kadar tapıyordun."

"Ben kimseye tapmam, Chanyeol." Babası kaşlarını çatmıştı. "İşime yarıyor diye dokunmadığım bir cadıydı, fakat bu iddialar doğruysa onun da akıbeti diğer cadılardan farksız olmayacak."

Dusk to DawnHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin