Yirmi Üç

384 56 289
                                    

"Sadece seni... Sadece seni seveceğim, lütfen dur artık."

"Hep böyle ol, benim güzel aşkım, tamam mı? Seni usluyken daha çok seviyorum."

Chanyeol, kendini reddetmenin zararlarının farkına varmaya başlayalı çok olmamıştı.

Baekhyun'un yatağında öylece oturuyordu, sessizdi, sadece suskun bir şekilde cadıyı izliyordu. Baekhyun'un dağılmış ortalığı toplamasına, kapağına bakarak şömineye doğru fırlattığı birkaç kitaba ve teker teker tek bir dokunuşuyla kül ettiği birçok kağıt parçasına baktı; Baekhyun'un ne yaptığını, neden yaptığını veya neyi gizlemeye çalıştığını anlamamıştı.

Rahatsız hissediyordu, başına keskin ağrılar saplanıp dururken Baekhyun'a baktıkça içindeki dürtülere engel olmaya çalışıyordu. Bir cadının karşısında böyle rahatça büyü yapması kanında dolaşan avcılığa istemsiz de olsa dokunuyor, sinirlerini geriyor ve onu kızdırıyordu; Baekhyun'a her baktığında cadının arkasındaki şöminenin varlığını yok saymaya çalışıyordu, dürtüleri ona Baekhyun'u diri diri yakmasını söylese de kafasındaki sesler hiç yokmuş gibi davranmayı kısmen öğrenmişti.

Baekhyun'u kendi benliğini, dürtülerini, görevini yok saymayı öğrenecek kadar çok seviyordu; kendini reddedecek kadar aşıktı cadıya, bu durumdan nefret etse dahi elinden hiçbir şey gelmiyordu.

"Yemek yedin mi? Sana bir şeyler hazırlayabilirim."

Yine de ona kızgındı, ne kadar aşık olsa da bir o kadar da kırgındı, cevap vermeye bile yeltenmedi. Öylece bakıyordu sevgilisine, hiçbir şey olmamış gibi davranması sinirlerini bozuyordu; dakikalar önce boğazını sıkan o değilmiş gibiydi, sanki zorla, istemeye istemeye söz verdirten o değildi...

"Aşkım, konuş benimle."

Cevap vermek yerine kaşlarını çatmaya, yüzünü asmaya, manasızca cayır cayır yanan kitaplara bakmaya devam etti. Üzgün hissediyordu, Baekhyun'un elleri hala boğazındaymış gibi rahatsız olmuştu, bir cadının ve eski arkadaşının, sevgilisinin ona böyle davranması kalbini kırmıştı.

"Chanyeol sorularıma cevap ver yoksa tekrar kızmaya başlayacağım."

Baekhyun bu sefer kitapları şömineye fırlatmak yerine öylece durmuş, elinde tuttuğu kitabı öfkeyle Chanyeol'un yüzüne doğru tutmuştu. Aynı şekilde çatılmıştı kaşları, avcı nihayetinde ona baktığında anlık bir sinirle kitabı sertçe şöminenin içine fırlattı. Tam tekrar dudaklarını aralayıp öfkeli sözlerini tekrar dile getirecekti ki Chanyeol iç geçirerek başını kaldırdı, cadıya baktı.

"Ne yapıyorsun?" dedi avcı başıyla şömineyi işaret ederken. "Niye yakıyorsun bunları? Kitap yakılır mı hiç?"

Baekhyun bir saniyeliğine duraksadı, başını çevirip yana kitaplara bakarken şöminenin neredeyse dolup taştığını fark etti. Yeni bir kitap atmadan önce biraz daha beklerken "Bu kadar kitabı bizimle getiremem, başkası da okuyamaz, geriye sadece yok etmek kalıyor." diye açıklama yaptı.

Gitmekte kararlıydı, şimdiden hazırlanıyordu, Chanyeol'u germeye başlamıştı.

Avcı öylece baktı yanan kitaplara, sertçe yutkunup dururken sürekli içinden kendisinin neyi olduğunu sorup duruyordu. Hazır hissetmiyordu, Baekhyun onu korkutuyordu, buradan her ne kadar nefret etse de gitmek istemiyordu; en azından şimdi, bir süreliğine daha burada kalması gerekiyormuş gibi hissetmişti.,

"Ne kitapları bunlar? Ne yazıyor içlerinde?"

Baekhyun yavaşça gülümsedi, hafifçe eğilip bir elini Chanyeol'un omzuna yerleştirirken kıkırdadı. "Bir avcıya söylememem gereken şeyler." diye fısıldayıp tekrar dudaklarını birleştirdiğinde eğleniyor gibi görünüyordu. Chanyeol sadece onu öpmesine izin veriyordu, cadıdan rahatsız olmadığı tek anları ikisinin birbirlerini öptükleri an olmuştu.

Dusk to DawnHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin