Birkaç gün boyunca tamamen huzur içindelerdi.
Başlarında bir sürü bela yokmuşçasına birbirleriyle keyifli vakit geçirmişlerdi, tıpkı yetimhane günlerinde oldukları gibi uzun uzun birbirleriyle havadan sudan konuşup iki sevgili gibi Baekhyun'un evinde birbirlerine sırnaşarak bir şeyler okumuşlardı. Yirminci yüzyıldaki gerçek, birbirini samimiyetle seven herhangi bir çift gibiydiler. Bir cadı ve avcı değillerdi, birbirlerini sevmeleri yasak olan iki erkek değillerdi; gerçek aşıklardı.
Ve belki de bunca zaman boyunca istedikleri tek şeyin bu olduğunu fark etmişlerdi.
Baekhyun, her zamankinin aksine soğuk ve memnuniyetsiz değildi; gülümsüyordu, sıcak ve samimi davranıyordu, elleri her daim Chanyeol'un üzerindeydi. Avcı ise kin ve nefret, öfke dolu halinden sıyrılmış ve ilk tanıştıkları zamandaki eski neşesiyle davranıyordu. Uzun uzun konuşmaları başlatmaktan hiç çekinmedi, adeta eski zamanlara dönmüş gibilerdi, Baekhyun dudaklarındaki küçük ve hoş tebessümle onu dinlerken bir yandan saçlarıyla oynayıp durmuştu.
Cadının dizlerine uzanıp ona bir şeyler anlatmak, yeni öğrendiği şeyleri onunla paylaşmak ve bir yandan böyle dolu dolu sevmek, sevilmek Chanyeol'a bu hayattaki isteklerini ve amaçlarını tekrar düşündürtmüştü. Kalbindeki ufak kıpırtıları görmezden gelmek yerine dinlemeye başlamıştı, Baekhyun sürekli onu öpüp dururken artık çekinmek veya utanmak yerine öpücüklerini derinleştiren de oydu.
"Öyle seviyorum ki seni..."
Baekhyun'un onu öperken kulağına bir sırmış gibi fısıldadığı sözcüklere hayrandı, sevilmek onu öyle iyi hissettiriyordu ki kendine hakim olamıyordu. Onlarca kez Baekhyun'un belinden tutup ellerini yavaşça kalçasına kadar götürdü, defalarca kez cadıyı tutkuyla öptü.
"Öyle mi?"
"Şüphen mi var bundan?"
Baekhyun, yüzünü elleri arasına alıp onu tekrar ve tekrar öperken daha çok gülümsedi.
"Seni ne kadar sevdiğimi bilmiyorsun, aşkım. Hiçbir fikrin yok."
Chanyeol kaşlarını kaldırarak baktı cadıya, dizlerinin üzerinde doğrulmaya yeltendi fakat Baekhyun omzundan tutup geri yatırmıştı onu, dizlerine. Eğilip tekrar Chanyeol'u öptü.
"Ne ara bu kadar sevmeye başladın beni? Oysaki ben, bana tahammül bile edemediğini zannediyordum."
Baekhyun'un gülümsemesi daha çok büyüdü, avcının dudaklarına birkac kez daha öpücük bırakıp doğrulduğunda derin bir nefes almıştı. "Duygularımı gösterme konusunda berbatım." diye itiraf etti, göz ucuyla Chanyeol'a baktı.
"Anlatsana, ne zaman fark ettin beni sevdiğini?"
"Bu kadar çok mu duymak istiyorsun?"
Oyunbaz bir tavırla sordu Baekhyun, bir eliyle Chanyeol'un yüzüne gelen saçları çekip yavaşça okşarken gözlerini avcının yüzünde gezdirdi.
"Evet, istiyorum. Anlat."
Baekhyun, Chanyeol'u tekrar öpmeye yeltenmişti ki avcı onu tuttuğu gibi yanına çekti, başını kendi göğsüne yasladı. Baekhyun kıkırdayıp kollarını ona dolarken dirseğiyle hafifçe dürtmüştü, "Çok güçlüsün, bir yerimi incitme sakın." derken bu sefer Chanyeol öptü onu.
"Asla." Sıkıca sarıldı Baekhyun'a, güzel kokusunu içine çekti, huzurla nefes aldı; artık böyle olmaları, birbirleriyle yakınlıkları onu çok mutlu ediyordu. Sonunda aradığı hazineyi bulmuş bir korsan gibiydi. "Asla, Baekhyun. Başkasının seni incitmesine de izin vermem, sana söz veriyorum. Ne bir daha ben seni inciteceğim ne de başkasına izin vereceğim."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dusk to Dawn
FantasiYüksek ve ıssız dağların ortasına kurulu bir şehirde, birbirlerine olan arzuları her geçen gün tehlikeli bir hâl alan iki aşık, alacakaranlıktan şafağa etraflarındaki herkesin hayatını cehenneme çevirir. 30.09.23