IX

5.1K 359 42
                                    



"Ali duyuyor musun beni"diye seslendi Yavuz. Bir saattir bir şeyler anlatıyordu ama Ali hiçbirini duymamış öylece karşıda ki ağaçlara bakıyordu. Duyması için kolunu dürten Yavuz ile Ali bakışlarını yana çevirdi. Ne var gibisinden göz kırptı.

"Oğlum bir saattir sana bir şey anlatıyorum ama duymuyorsun. İyi misin sen?"dedi merakla Yavuz.

"İyiyim. Dalmıştım sadece"dedi Ali. Yavuz inanmasa da sorgulamadı. Nasılsa bir gün dökülürdü. Umursamayıp Yılmaz'a döndü.

"O değilde şu Kürt bozuntuları yok mu Celal abinin yanında iş bulmuşlar. Ulan yapıştılar mahalleye"dedi sinirli sesiyle. Yılmaz elinde ki tespihi çevirip bıyıklarını yokladı.

"Bir şeyler yapmazsak sahiplenecekler şerefsizler"dedi Yılmaz. Yavuz başını sallayıp onayladı.

"Ali reis yapacağız dedi ama iki gündür sessiz"dedi imayla Yavuz. Ama Ali'nin duyduğu bile yoktu. Aklı başka yerlerde olan Ali muhabbetten uzaktı. İki gün önce olanları düşünüyor ve her fırsatta kendini küfür ediyordu. Böyle bir hatayı nasıl yaptığını sorguluyordu. Bu sessizliği de bundandı. Şu an o çocukla yüz göz olmak istemiyordu.

"Ooo reis sende var bir şeyler"dedi Yavuz ona gülümseyerek bakarken. Ali ona bakıp kafasına bir tane geçirdi.

"Gevşek gevşek konuşmayın sikerim feleğinizi."dedi Ali sakin ama sert sesiyle. Daha sonra tespihini alıp ayağa kalktı.

"Ben eve kaçar beyler. Yarın toplantı ayarlayın dernekte. Boşladık bu aralar"dedi Ali. İkisi başını salladı.

Ali kahveden dışarı çıkıp sessiz mahallede yürümeye başladı. Hava kararmaya başlamıştı. Herkes evinde olduğu için sokak sessizdi. Bir eli cebindeyken diğer eli ile tespihi ile oynuyordu. Eve gidip duş alacak daha sonra biraz kitap okuyacaktı.

Kısa sürede eve gelen Ali annesini öpüp duşa girdi. Sıcak su bedeneni yumuşatırken biraz olsun düşüncelerini de unutuyordu. Son kez vücudunu da yıkayıp çıktı banyodan. Annesi yan komşuda olucaktı. Diğer ev üyeleri ise evde değildi. Şu an koca evde tek başınaydı Ali.

Altına gri eşofman giymiş, üstüne de ise ince bir tişört giymişti. Saçlarını havlu ile kurularken mutfağa adımladı.Mutfağa gidip çay suyunu koydu. Yanına biraz atıştırmalık bir şeyler hazırladı. Onları salona götürüp sehpanın üstüne koydu. Kitap okumaktan vazgeçmişti. En sevdiği dizisini izlemek istedi. Bitmesine rağmen tekrar baştan izlediği tek diziydi. Çayın olduğuna dair sesin gelmesiyle hemen mutfağa ilerledi. Büyük Fenerbahçeli bardağını çay koyup salona ilerledi. Hemen koltuğa kuruldu ve hemen uygulamadan diziyi açtı. Ayaklarını sehpaya uzatıp diziyi başlattı.

Dizinin ortasındayken kapı zili ile durdurdu. Eve şu an kimse gelmezdi. Koltuktan kalkar kalkmaz düşen eşofmanını yukarı kaldırıp kapıya ilerledi. Burnunu çekip kapıyı açtı.

"Merhaba" gördüğü beden ile Ali hareket edemedi. Elinde tabak ve tabağın içinde de sarma olan Feza, ona gülümseyerek tabağı uzatıyordu.

"Şeyy rahatsız etmedim demi sizi"dedi masumca Feza. Tepki vermeyen Ali ile yüzü düşen Feza öylece bekledi.

Ali kendini toparlayıp kaşını çattı.

"Senin burada ne işin var"dedi sesi sertti ama bağırmamıştı. Feza ona gülümseyip tabağı uzattı tekrardan.

"Sana kendi ellerimle sarma yaptım. Çok güzel oldu. Hem de zeytinyağlı biliyor musun?" Ali onun bıcır bıcır konuşmasını kaşlarını çatarak dinlemişti.

"Ayyy nereden bileceksin ki? Benimki de saçmalık."diyerek ayakkabısını çıkardı ve içeri girdi. Ali şaşkınca ona baktı. Bu çocuk kafayı mı yemişti. Arkasından kapıyı kapatıp onun yanına ilerledi.

Feza daha önceden geldiği için bildiği mutfağa girdi. Sarmayı masaya koydu ve çatal bulmak için arkasına döndü. Ali'ye baktığında onun öylece ona baktığını fark etti.

"Otursana hadi. Sıcacık ye"dedi tatlı tatlı. Çatalı masaya koydu ve Ali'ye tekrar baktı.

Ali gerçekten şok geçirmişti. Ondandı bu sakinliği. Çok kısa sürede kendine gelen Ali, Feza'nın varlığını algıladı. Kaşlarını çatıp yanına adımladı. Kolunu tutup dişlerini sıktı.

"Bana bak velet. Feza mısın ne sikimsin bilmiyorum ama senin burada ne işin var lan"dedi yüksek sesle. Feza onun bağırışı ile titreyip dolu gözleri ile baktı.

Halbuki tek yaptığı şey ona teşekkür etmekti. Ali ona sert bakarken Feza konuşmadı. Bakışlarını yere çevirip burnunu çekti.

"Ben sadece teşekkür etmek istedim ki. Beni yardım etmişsin yaa iki gün önce. Ondan şey etmiştim ben. Ama yanlış yaptım galiba. Özür dilerim"dedi Feza ağlayarak. Ali nefesini tutup yavaşça verdi. Aklına yine o anlar gelince yutkundu. Kolunu bıraktı Feza'nın. Sinirli bir nefes aldı. Daha sonra iç çeke çeke ağlayan bedene baktı. İçinde oluşan adını bilmediği o garip duyguyu göz ardı edip konuşmaya başladı.

"Tamam teşekkürünü kabul ettim. Sarma içinde eyvallah. Ama bundan sonra karşıma çıkma. Yoksa bu kadar sakin kalmam "dedi sert bir şekilde. Feza burnunu çekip Ali'ye baktı. Başını sallayıp gülümsedi.

"Umarım seversin. Eğer seversen yaparım sana tamam mı? Sen görmeden gönderirim sana ama."dedi sonradan telaşla. Ali onun birden telaşlanıp ellerini sallamasını gülmemek için alt dudağını ısırdı.

"Ben gideyim artık. Abimler merak eder. Bayyyy"elini sallayıp hızlıca gitti evden. Ali onun değişen ruh halini anlamamıştı. Başını sağ sola salladı. Umarım bir daha karşıma çıkmaz dedi içinden. Yoksa hiç iyi olmayacaktı. Saçlarını karıştırıp masaya oturdu. Ulan dizi keyfinin içini etmişti velet. Daha sonra tabağı görmesiyle sarmadan bir tane aldı. Alır almaz tadını bayılan Ali o akşam tüm tabağı dudağında ki gülümsemeden habersiz bitirmişti.




Bu bölümü o kadar acele yazdım ki oldu mu bilmiyorum. Ama bir daha akşama bırakmayacağım. Çünkü aniden işim çıktı. Dünürümüz akşam akşam temizliğe çağırdı ve eve giriş saatim 1 e yakındı. Bu bölümü de yorgun argın yazdım. Sırf söz verdim diye.

Yarın bölüm telafisi gelir. Şimdilik bir bölüm ile idare edin aşklar.

Neyse sizi öptüm iyi geceler 😘😘

Ali'nin CanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin