49.bölümm

1.9K 176 31
                                    


"Merhaba" İbrahim duyduğu ses ile irkildi. Sesin geldiği yöne doğru döndüğünde ise hiç beklemediği beden ile ilk şaşırdı. Kaşları şaşkınlıkla kalkmıştı ama sonradan şaşkınlığının yerine öfkeye bırakınca kaşlarını çattı ve ayağa kalktı. Öfkesi tüm bedenine ele geçirmişti.

"Senin burada ne işin var lan" bedenin yakalarını kavramıştı İbrahim. Gözlerinde ki sinir öyle belli oluyordu karşısında ki bedeni yakıp yıkıyordu.

Mehmet yutkundu acıyla. Ona aşkla bakan gözlerde şimdi saf öfke görüyordu. Canını bu kadar acıtacağını bilmiyordu halbuki. Gözleri hissettiği pişmanlıkla dolmuştu. Ona oynadığı oyunun kendisine bu kadar acıtacağını gidince anlamıştı. Onu sevdiğini onun yokluğunda anlamıştı Mehmet. İnsanoğlu böyle olurdu işte. Gidince anlardı  kıymetini. Onu nasıl sevdiğini de böyle anlamıştı Mehmet. Hele ki onu Engin ile olan yakınlığını gördükçe içi yanıp kavrulmuştu.

"İbrahim benimle konuşmadan bir yere gitmeyeceksin"dedi net olmaya çalıştığı sesiyle. Ama nafile sesinin titremesine engel olamamıştı. Konuşacak şeyler vardı daha. Daha Mehmet kendisini affettirecekti. Bu böyle bitemezdi.

"Ne konuşması lan ne konuşması. Siktir git Mehmet. Elimde kalacaksın. O gün seni dövmediysem sırf benim sikik kalbimden dolayı idi. Ama şimdi acımam defol"dedi sinirden gözleri dönerek. Mehmet onun içinde ki öfkeyi tim hücrelerine kadar hissetse de vazgeçmeyecekti. Biliyordu İbrahim halen onu seviyordu.

"Hayır...istersen şimdi döv öldür ama konuşacağız"dedi ve yanında ki boş koltuğa kendini attı. İbrahim olanları dehşetle izliyordu. Elleri sinirden titriyordu. Ne yapacağını bilmiyordu bile. Oflayıp oturdu. Yapacak bir şey yoktu. Ne yapabilirdi.

'"Otobüsten kovabilirsin,sen inebilirsin..''

İç sesine göz ardı etmişti İbrahim. Bilmiyordu belki de ondan özür dilemeyi ihtiyacı vardı. Affetmese de buna ihtiyacı olduğunu düşünmüştü belki de. Ve sonuç olarak ikili şu an  otobüste gidiyorlardı.

"Bir an yetişemeyeceğimi sandım,çok korktum"dedi Mehmet İbrahim'e içe giderek bakarken. İbrahim ona bakmadan yola izledi. Konuşmak dahi istemiyordu. Ama Mehmet vazgeçmemiş olacaktı ki konuşmaya başladı.

"Beni affedesiye kadar yanından ayrılmayacağım yavrum. Sen benimsin"dedi samimi sesiyle. İbrahim kasıldı. Halen onun böyle konuşmasıyla çarpan kalbine lanetler okudu. Ama bunu belli etmeyecekti. O zevki bunu ona yaşatmayacaktı.

"Kes sesini Mehmet. Sesini duymaya tahammülüm yok "dedi İbrahim nefretle. Oysa ki gözleri asla nefret dolu değildi. Özlem vardı oralarda. Mehmet iç çekti. Kızamıyordu bile. Çünkü bunu o hale kendisi getirmişti. Suç varsa onundu,başkasının değil.

"Beni affedeceksin biliyorum bebeğim. Ve o güne kadar elimden geleni fazlasını yapacağım"dedi net sesiyle. İbrahim kaşlarını çattı. Ona doğru bakıp sinirle soludu.

"Ulan sik beyinli herif. Uzak dur lan benden. Sen istedin böyle olmasını. Şimdi gelipte pişkin pişkin konuşma amk"dedi öfkeyle. Affetmem diyemiyordu. Çünkü o da bilmiyordu ne yapacağını. Bildiği tek şey kırgınlıkla dolu kalbinde ona karşı halen sevgisi vardı. Belki en derinliklerinde idi ama vardı.

Mehmet yutkundu bir kere daha.

Zor olucaktı ama olucaktı. Biliyordu Mehmet. O gözlerde halen ona karşı bir sevgisi vardı. Sadece kırgındı sevdiği. Ve Mehmet o kırgınlıkları çiçek açtırmak için elinden geleni yapacaktı. Gideceği yer onlara çok iyi gelecekti. Hissediyordu.

Mehmet ve İbrahim için yeni bir yolculuk başladı.

Ali'nin CanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin