Gidiyorum demek bu kadar kolayken, gidememek niçin bu denli zor?

2.7K 213 31
                                    




Yılmaz arabasını sürerken arada Fırat'a bakıyordu. Ağlamaktan yorgun düşmüş olacaktı ki uyuyup kalmıştı. Ne olduğunu pek anlamasa da Yavuz ile ilgili olduğunu çok belli idi. Aralarında bir şeyler vardı biliyordu Yılmaz ama onlar dile getirmediği için sormamıştı.

"Ulan Yavuz koskoca adamı ne hale getirdin"diye sitem etti Yılmaz. Bu ayrılığı Yavuz'un istediğini kim olsa bilirdi. Daha fazla düşünmeden telefonu çıkarıp Ali'yi aradı. Eve götürmek istemedi. İbrahim'e açıklama yapmak zorunda kalırdı yoksa.

"Alo kardeşim"Ali'nin sesiyle Fırat'ta olan bakışlarını yola çevirdi. Ve arabayı sağa çekip durdu.

"Uyandırmadım inşallah seni"dedi mahçup bir şekilde. Ali yatağından doğruldu. Sesinde ki o tını bir şeyler olduğunu söylüyordu. Feza'da Ali'nin göğsünde uyuduğu için dikkatli bir şekilde onu yatağa yatırıp dışarı çıktı. Kaşları kendiliğinden çatıldı.

"Sıkıntı değil. Ne oldu bir şey mi var Yılmaz?"dedi telaşla. Yılmaz Fırat'ın bitik haline bakıp yüzünü buruşturdu. Saatleridir onun kollarında ağlamıştı. Neden diye sorular sormuş gerisini getirmemişti.

"Ben iyiyim de Fırat iyi değil kardeşim"dedi fısıltıdan ibaret sesiyle. Ali kapıyı kapattı. Feza'nın duymaması gerekiyordu. Yeni yeni düzeliyordu zaten birde abisini duyarsa daha kötü olacaktı.

"Nerdesiniz hemen geliyorum" telefonu omzu ile arasına alıp konuşurken bir yandan da ayakkabısını giydi.

"Ben sizin oraya geliyorum Ali. Bekle"dedi ve telefonu kapattı. Ali ise giydiği ayakkabıyı çıkarıp salona ilerledi.

Kısa bir süre sonra kapının çalması ile gözlerini yumdu. Ulan Feza uyanacaktı. İkinci kez çalmasın diye hızlıca ilerledi. Kapıyı açar açmaz Fırat Yılmaz'a yaslanmış bitkin bir şekildeydi. Onların geçmesi için kenara çekildi. Hemen salona ilerleyen ikili Fırat'ı koltuğa yatırdı.

"Ne oldu buna oğlum"dedi Ali anlamadığını belli eden sesiyle. Yılmaz Fırat'a üzgünce bakıp koltuğa kendine attı. Saçlarını karıştırıp Ali'ye baktı.

"Yavuz ile Fırat sevgiliydi anlamışsındır"dedi Yılmaz Ali'nin gözlerine bakarak. Ali başını sallayıp onayladı Yılmaz'ı. O kadar olaylar olmuştu ki kimse kendini açıklatacak vakti kalmamıştı. İbrahim ile Mehmet'in arasında da vardı bir şeyler. Sadece Mehmet'in anlatmasını bekliyordu. Aslında en çok şaşırdığı da Mehmet olmuştu. Onun böyle ilişkilere açık bakmadığını biliyordu ama demek ki ön yargılı davranmamak lazımdı.

"Ayrılmışlar mı?"dedi Ali sessizce. Yılmaz omzunu silkip başını salladı bilmiyorum anlamında. Ali hemen odaya gidip ince bir pike alıp üstünü örttü.

"Sabah olsun konuşuruz"dedi. Yılmaz onaylayıp son kez Fırat'a baktı. Uykusunda bile huzursuz oluyordu. Derin bir nefes alıp odadan çıktı. Kalacağı yeri bildiği için oraya ilerledi.

Fırat gözlerini yavaşça açtı. Etrafına baktığında nerede olduğunu algılayamamıştı. Hemen ayağa kalktı.

"Günaydın abim"Feza'nın şen şakrak çıkan sesini duyunca Feza'ya baktı Fırat.

"Günaydın abicim"dedi ama sesi kısık çıkmıştı. Feza gözlerini şokla açıp abisinin kucağına oturdu ve elinin tersi ile alnına dokundu. Ama ateşi yoktu.

"Abim sesin neden böyle kısık çıkıyor"Feza dudaklarını büzmüş abisine alttan alttan bakıyordu. Fırat onun burnunun ucunu öpüp samimilikten uzak bir gülümseme kondurdu dudağına. Feza bunu anlayacak durumda değildi. Sadece abisine bir şey olmasından korkuyordu.

"Bir şeyim yok yavrum. Hasta olacağım galiba"dedi kısık sesiyle. Feza abisine sıkı sıkı sarıldı üzgünce mırıldandı.

"Sana bir şey olursa dayanamam ben abi. Seni çok seviyorum"dedi Feza. Fırat kardeşine sıkıca sarılıp ağlamamak için kendini sıktı. Zaten zor bir dönemden geçmişti birde abisini düşünmek zorunda kalmasını istemiyordu.

"Feza'm kahvaltı yapalım gel hadi"dedi Ali elini uzatarak. Feza abisinin yanaklarını sulu sulu öpüp koşarak Ali'nin elini tuttu. O sırada yanlarından Yılmaz geçmişti.

Yılmaz Fırat'ın boş boş beyaz duvara baktığını görünce üzüldü. Kocaman adam bir günde çökmüştü. İçinden Yavuz'a o kadar sinir oluyordu ki böyle güzel seven adamı bu hale sokmuştu.

"Fırat"onun yanına oturup elini omzuna koyup sıktı. Fırat Yılmaz'ın dokunuşu ile irkildi.

"Korkuttum mu?"dedi hafifçe gülümseyerek. Fırat ona bakıp sadece başını sallamakta yetindi. Yılmaz derin bir nefes alarak konuşmaya çalıştı.

"Fırat konuşmak istersen ben yanındayım unutma olur mu? Saat kaç olursa olsun her zaman arayabilirsin"dedi samimi ve içten içeren sesiyle. Fırat ona bakıp hafifte olsa dudakları kıvrıldı. Yılmaz onun gülümsemesini görünce o da gülümsedi.

"Hadi kahvaltıya beyler"Ali'nin seslenmesi ile Yılmaz ayağa kalktı. Fırat'ın omzunu sıkıp başını salladı kalk gibisinden. Fırat ayağa kalkıp mutfağa ilerledi. Masaya oturdu ve sessizce kahvaltısını yaptı. Bu sessizlik, sert bir şekilde kapının çalması ile sonlandı. Ali kaşlarını çatıp kapıya ilerledi.

"Yavaş ol aslanım"dedi soluk almaya çalışan bedene. Çocuk hızlıca nefes alıyor demesi gereken şeyi söyleyemiyordu.

"Abi...gelmen gerekiyor."dedi soluk soluğa. O sırada Yılmaz'da kapıya gelmişti.

"Ne oluyor oğlum"dedi Yılmaz kaşlarını çatıp. Çocuk Yılmaz'a döndü.

"İbrahim abi ****barında kavgaya karışmış. Şimdi karakolda"dedi endişe ile. Ali hızlıca ceketini giyip Yılmaz'a döndü.

"Kardeşim..."

"Tamam sen git ben buradayım"dedi Yılmaz başını sallayarak. Ali omzunu sıkıp evden çıktı.

Evde yıkık bir kardeş varken şimdi de diğerini nezarethanelerden topluyordu.

"Biz ne zaman mutlu olacağız Allah'ım"diye fısıldadı ve arabasına binip karakola sürdü.

Diğer bölüm İbrahim ve Mehmet olucak !!!

Ali'nin CanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin