62.bölüm

1.3K 153 24
                                    

Son 3 (Bakmadan attım)

2 ay sonra

Feza ağzını şapırdatarak gözlerini açtı. İlk nerede olduğunu anlamadı. Sonra aklına gelen şey ile ayağa kalktı. Ses çıkarmadan mutfağa ilerledi. Ali'nin yorgun olduğunu biliyordu. İşten geç gelmişti. Onu uyandırmamak için sessiz yapıyordu işlerini. Dolabı açıp bakındı ama istediği meyveyi bulamıyordu. Her yere baksa da bulamamıştı.

"Off yaa yok işte. Ne yapacağım şimdi. Canımda çok çekiyor"üzgünce mırıldanıp sandalyeye oturdu. Elini karnına koyup ince parmaklarıyla okşadı. Bebeğinin canı istemişti ama yiyemiyordu. Ya yemediği için bebeğe bir şey olursa ye düşünürken ağlamaya başladı. Olmasındı bir şey bebeğine. Hıçkırıkları artıkça kendini durduramıyordu. Ali'nin uyanacağını biliyordu. Birde buna ağlıyordu işte.

"Aşkım ne oldu? Neden ağlıyorsun?" Ali'nin hemen önüne çekmesi ile Feza burnunu çekti ve Ali'nin boynuna sokuldu. Titrek nefesi Ali'nin boynunu geliyordu.

"Bebeğim ne olduğunu bana söyleyebilir misin artık?"dedi sabırsız bir şekilde. Feza burnunu olduğu yere sürtüp derin nefes aldı.

"Benim canım bir şey çekti aşkım. Ama evde yokmuş. Eğer yemezsem bebeğimiz zarar görür diye korktum. Ondan şey oldum işte"dedi titrek sesiyle. Ali onu sokulduğu yerden kaldırdı. Ağladığı için yanakları için burnunun ucu kırmızıydı. Yüzünün her zerresini öptü. Feza sevilmenin verdiği huzurla gözlerini kapatmıştı.

"Bak bakayım bana bebeğim"dedi Ali sevgi dolu sesiyle. Feza gözlerini açtı. Ona aşkla bakan adamın yanında kuş gibi titredi.

"Neden beni uyandırmadın aşkım"dedi Ali sakince. Feza iki elini Ali'nin yanaklarını uzatıp dudaklarını büzdü.

"Sen çok yoruluyorsun aşkım. Birde benim yüzümden uyanmanı istemedim. Yoruyorum seni hep"dedi Feza üzgün çıkan sesiyle. Ali anlayışla gülümsedi. Yanaklarını tutan küçük ellerini,ellerinin içine alarak öptü koklayarak.

"Bebeğim benim...Mis kokulum, senden gelen hiçbir şey beni yormaz. Canımı iste vereyim kurban olduğum. Sen böyle yaptıkça ben üzülüyorum. Hem bebeğimizin canı bir şey istemiş hiç yorulur muyum,söyle bakalım benim bebeklerimin canı ne istemiş?"dedi. Feza gözlerinin içi gülerek baktı Ali'ye. Bir an üzüntüsü gitmişti. Aklına gelen karpuz ile dudaklarını yaladı.

"Karpuz canım çekti aşkım. Sulu sulu hemde. Ali bul ne olursun"dedi gözlerini kırpıştırarak. Ali onun tatlı hallerini içi giderek bakıyordu.

"Tamam bebeğim. Biraz beklemen gerekiyor. Bu zamanda bulmak biraz zor"dedi Ali onun dudağına öpmeden önce. Feza başını salladı. Ali hemen giyinip dışarı çıktı. Telefonu eline aldı.

"Kardeşim hemen evden çıkıyorsun"dedi Ali aceleyle. Yılmaz uykulu sesiyle ilk duraksadı

"Neden reis"dedi Yılmaz. Ayağa kalktı sessiz bir şekilde. Ama aniden giren acı ile inledi.

"Bir şey mi oldu lan"dedi Ali durarak. Yılmaz yüzünü buruşturdu. Unutmuştu resmen.

"İyiyim reis. Boşver sen beni,neden çıkmam gerekiyor. Kötü bir şey yok demi?"dedi fısıltı ile. Fırat'ın uyanmasını istemiyordu.

"Yok hayır koçum. Feza'nın canı karpuz çekmiş, onu arayacağız"dedi Ali arabasını çalıştırırken. Yılmaz gülümseyip onaylayıp telefonu kapattı. Hemen giyinip çıkmalıydı.

"Yavrum ne oldu?" Fırat'ın sesiyle yüzünü buruşturdu. Uyandırmıştı işte. Ona dönüp gülümsedi. Öpülmekten dudakları şişmişti. Ona doğru ilerledi. Ve yatağa oturdu. Dudaklarına uzanıp öptü. Kısa süren öpücüğün ardından Fırat'ın yanağına okşamaya başladı.

"Ali aradı"dedi. Fırat Ali'nin sesi ile doğruldu ama kalçasına giren ağrı ile inledi. Gözlerini kapatıp dişlerini sıktı.

"Sana son turu yapmayalım dedim Fırat. Bak canın böyle acır işte"dedi Yılmaz. Öfkesi kendine idi. Durması gerektiğini biliyordu ama durmamıştı.

"Geçer yavrum. Ali neden aramış. Feza'nın bir şeyi yok demi"dedi. Yılmaz okşadığı yanaklarını öptü. Sürekli öpmek geliyordu içinden.

"Merak etme güzelim. Feza'nın canı karpuz çekmiş. Onu arayalım diye aramış. Çıkmam gerekiyor sen yat tamam mı?"dedi Yılmaz. Fırat ayağa kalktı ve giyinmeyi başladı. Kardeşi için ağrı falan dinlemezdi.

İkisi evden çıkıp aramaya başladı. Üç kişi her manavdan eli boş dönüyordu. Şans yanlarında değildi resmen. Üçü ortak bir yerde buluştu.

"Yok amk. Koskoca İstanbul'da yok resmen"dedi Ali sinirle. Eve boş gitmek istemiyordu.

"Bulucağız enin sonunda kardeşim merak etme"dedi Yılmaz. Teli eline aldı. Bir numaraya tuşladı. İkisi ona bakıyordu.

"Alo kardeşim müsait misin"dedi Yılmaz sakin sesiyle.

"Bu saatte ne yapıyor olabilirim kardeşim tahmin et"dedi uykulu sesiyle Mehmet.

"Tamam uzatma lan. Bizim Feza'nın canı karpuz çekmiş. Sen bulursun onu"dedi Yılmaz. Mehmet yatakta doğruldu. Onun kıpırdanması ile İbrahim gözlerini açtı. Onun telefonla konuştuğunu fark edince o da doğruldu. Yanında ki ışıklandırmayı açtı.

"Bizde var kardeşim. İbrahim geçenlerde istemişti almıştım. Onu getireyim"dedi Mehmet. Ayağa kalktı. Kısa bir konuşmadan sonra kapattı. Dolaptan bir şeyler çıkardı.

"Ne oldu aşkım"dedi İbrahim onun arkasından sarılıp ensesinden öptü. Mehmet ona dönerek gülümsedi.

"Feza'nın canı karpuz çekmiş. Bizde vardı yaa onu götüreceğim. Sende hazırlan hadi"dedi ve dudağına sertçe öptü.

İkisi de evden çıktı. Kısa sürede eve gelmişlerdi. Yılmaz ile Fırat'ta Ali'nin evindeydi. 4'ü oturmuş Mehmet'leri bekliyordu.

"Hoş geldiniz geçin"dedi Ali. Mehmet gülümseyip içeri girdi İbrahim ile el ele tutuşarak. Feza koşup hemen Mehmet'in elinde ki karpuzu aldı. Ve çatalı alıp yemeğe başladı. Herkes onun bu haline kahkahalar ile izlemeye başladı. Yüzlerinde ki bu mutluluğun asla gitmesini istemiyorlardı.

Ve şu an herkesin yüzünde huzur vardı.




Nasıl oldu hiçbir fikrim yok bebekler. Zor yazdım bu bölümü. Özel bölümlere Feza'nın hamile dönemlerini yazmak istiyorum. Yoksa final yapmayacağım.

Ucu açık bir şey kalmadı dedi. Olursa belirtin yazayım.

Aile konusunu ise girmek istemedim. Sorun yaratmak istemiyorum.

Neyse iyi geceler 😴

Ali'nin CanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin