"Bilmiyorum Jimin. Dedim ya, ulaşamıyorum aylardır." Gözlerimi kolumdaki dövmeye indirdim. Jungkook'u fazlasıyla merak etmeye başlamıştım. En son dövmemi göstermiştim görüntülü konuşmada, sonrasındaysa ortadan kaybolmuştu.
Sigaramı dudaklarımın arasına götürüp dumanı çektikten sonra Jimin'le göz göze geldik. Sadece susuyor, beni teselli edecek cümleler arıyordu. Öyle bir şey olamazdı. Jeon'u fazlasıyla özlemiştim, bir şekilde ona ulaşmam gerekiyordu. Çevresinden tanıdığım da yoktu, haber alamıyordum, endişeleniyordum. Her şey olabilirdi.
"Belki de ailesi öğrendi bir şeyleri." Diye cümleye girdi Jimin. Bu imkansızdı. Jungkook her şeyi saklar, yakalanmamak için elinden geleni yapardı. Ki yakalansa da pek ailesini dinleyecek biri değildi. En azından babasını dinlemezdi.
"Sanmıyorum, başka bir halt var." Sigaramın külünü kaba attıktan sonra düşünmeye devam ettim bir süre daha. Heyecanla yaptırmıştım bu dövmeyi, onun da beğeneceğinden çok emindim. Tenime ikimizle alakalı bir şey kazıyordum, kimin hoşuna gitmezdi ki?
"Peki gelmezse, dövme ne olacak?" Biramdan bir yudum alıp arkama yaslandım. "Ne mi olacak? Benimle kalacak. Bunu sildirecek halim yok, kendime yaptığım en büyük kötülük olur. Ondan bir parça taşımak isterim hep."
Başını salladı sakince. Telefonunun çalmaya başlamasıyla o arayan kişiye odaklanırken, bende etrafı izlemeye koyuldum. Burada bunalmıştım fazlasıyla. Dışarı çıkıp hava almam gerekiyordu. Jungkook yanımda olsaydı hava almak umrumda bile olmaz, eğlenmeme bakardım. Onu istiyorum yanımda.
Teras tabelasını gördüğüm gibi Jimin'e parmağımla orayı işaret ettim. Başını çevirip baktıktan sonra beni onayladı. Hızlıca sigara paketimi ve çakmağımı alıp ayaklandım, insanların arasından geçerek terasa doğru ilerledim. Hava dışarıda durulamayacak kadar soğuk değildi neyse ki.
Hemen bir sigara yakıp balkon mermerlerine yaslandım. Bir yandan gözüm hep dövmemdeydi. Aklım onda, gözlerim kolumdaki Ay ve Güneş'deydi.
Sigara dumanını içime çekerken aşağıya doğru sarktım biraz. Ay tepemde yakamozunu vuruyordu yüzüme. Jungkook'u çok özlemiştim.
"Sarkma Helios." Duyduğum şeyle kaskatı kesildim bir anda. Duruşumu düzeltip dumanı üfledim dışarıya. Ardından sakince arkamı döndüm. Gözlerimin önündeki beden gözlerimin dolmasına sebep oldu.
Anasını siktiğim. Neredeydi kaç aydır?
Bana yaklaşıp ellerini belime koymak istediğinde tokat attım sertçe. "Neredesin sen amına koyayım? Kaç ay oldu? Hiç mi haber veremedin, hiç mi umrunda olmadım? " Başını bana doğru çevirip çenesini esnetti. "Elin ağırlaşmış."
"Başlayacağım sana da, elimin ağırlığına da. Sorularıma cevap ver!" Bağırdığım an dudaklarımda hissettiğim baskıyla tekrardan kaskatı kesildim. Nasıl sakinleştireceğini biliyordu. Alt dudağımı hakimiyeti altına aldığında-
jeonleix:
LAN UYAN ARTIK
TAEHYUNG
TAEHYUNG IRZINA GİRCEM
NE UYKUCUSUN 50 TANE MESAJ ATTİM AMK
UYANSANA ARTIK VALLAHA KENDİMİ SİKECEM AQQQ
📎Bir sesli arama.
📎Sesli arama sona erdi.
ONUNCUYA ARIYORUM
(görüldü)
SONUNDA AMKvantekim:
NE VAR ULAN
IRZINA TÜKÜRÜDĞÜM BE VAR
MÜKEMMEL BİR RÜYA GÖRÜYOEDUM
NİYE UYANDIRDINjeonleix:
he ne goruyordun
sevisiyor muyduk yoksa 👅vantekim:
uyandırmasan ona da giderdi...jeonleix:
neyvantekim:
hicjeonleix:
ne goruyordunvantekim:
bisi görmüyordum amk
sal uyucam
belki devam eder rüyamjeonleix:
olum bipolar misin amk
amini feryadını sikecdm
hani gormuyordun bir seyvantekim:
sabah sabah aldık küfür dozumuzu
çok şükürjeonleix:
ikiletme lafımı o zamanvantekim:
ya öpüşüyorduk senle o amk
çok bişi değiljeonleix:
cok bir sey degil?
opusuyormusuz amk
ne demek cok bir sey degilvantekim:
rahatsız mı oldunuz pasam?jeonleix:
baska ne gordun?
tam anlatvantekim:
yok
sal uyucamjeonleix:
hay ananı
yap napıyorsan sikerimvantekim:
tm.Ekranı kapatıp tam arkamı dönmüştüm ki telefon çalmaya başladı. Ana avrat söverek telefona baktım. Jungkook arıyordu. Şaka mıdır bu adam?
Aramayı açarak hoparlöre aldım ve sehpaya koydum telefonu. "Bu saatte aramanın sebebini öğrenebilir miyim?" Telefon ucundan sert bir nefes sesi geldi. Sinirlenmiş miydi o? "Saat akşam üç Taehyung. Kalk şu siktiğimin yatağından. " Göz devirdim. Ne derdi vardı benimle?
"Ya sen benimle ne derdin olduğunu söyle, ona göre."
"Seul'e gelme ihtimalim vardı gerizekalı. Heves bırakmadın ki söyleyeyim." Gözlerim açıldı hızla. Seul mü? Yani yanıma gelecek demek oluyordu bu amına koyayım. Hay ırzını.
"Ne zaman?"
"Tam belli değil ama gelirsem bu akşam uçaktayım." Hızla oturur pozisyona gelip aynadan kendime baktım. Mala benziyordum ve bu herif bu akşam gelmekten bahsediyordu. "Peki neden daha önce söylemedin bunu? Çok zeki ve parlak fikirli aklın neden bu sefer çalışmadı acaba?"
"Şimdi zekam konusunda çok haklısın," dedi övünmeye başlayarak. Bende hızla yataktan kalkıp giyinmeye başladım. "ama diğer konuda haksızsın, çünkü şimdi belli oldu. Sanki öğrendik de bilerek haber vermedik yarrağıma bak." Güldüm ister istemez.
"Gülme, duyuyorum kıkırtılarını. " Bu sefer kıkırtım kahkahaya dönüştü. "Salak yemin ediyorum." Dedi söylenerek. Bende kendimi toplayarak üstüme ceket attım.
"Ya he, görürüz kim salak. İşim var şimdi kapatıyorum." Tam kapatmaya hazırlanıyordum ki sesi geldi tekrardan. "Ne işin var?"
"Kuaföre gidiyorum, saçlarımı kestirmem gerekiyor." Ardından dövmeciye. "Yolda benimle konuşamıyor musun?" Göz devirdim. Aşık işte ama söyleyemiyor.
"Aynen Taehyung çok aşık" diye bir ses geçti içimden. Çok haklıydı. "Konuşamıyorum. Anksiyetem tutuyor, sal beni."
"Hay senin ankastre midir anksiyete midir ne sikimse ona sokayım, yeni yeni şeyler. Bu yeni nesil ne garip." Sanki aramızda on yaş var... Üç yaş büyüktü benden sadece. Ayakkabılarımı giydikten sonra evden çıkıp asansöre yol aldım. "Asansöre biniyorum, kapatıyorum baybaay." Deyip yüzüne kapattım telefonu.
Daha dövme seçmem gerekiyordu...