"Jungkook seçeceğin oyunu sikeyim bu ne ya." Jimin kendi kendine yakındığında güldüm. O kadar korkunç bir şeye benzemiyordu aslında. Gerçi her şeyden korkan biri olarak konuşmaya pek hakkım olduğunu düşünmüyordum ama yine de fazla abarttığını düşünüyordum.
"Yavrum abartma sende. Daha ilk grafiklerini gördün oyunun."
"Kadının hırladığını tek ben duymuyorumdur herhalde?" Bize soru yönelttiğinde, "tek sen duyuyorsun kanka." dedim. Derin bir nefes verdiğini duydum. "Jimin yemez seni. Başlatıyorum hadi." Dedi Jungkook.
"Başlat." Diye onayladığımızda sessizlik oluştu ve ormanlık alanda doğduk. Evde de tek başımaydım içeriden ses gelse altıma sıçacaktım. Jungkook zaten Busan'a geri dönmüştü. "Bu kim lan dağ ayısı gibi." Dedi Jimin. Yoongi, "anan, bebeğim." Dediğinde bir sessizlik oluştu.
Jungkook gülmeye başladı. "Aptal, Taehyung falan sandı herhalde."
"Aşkım yemin ederim Taehyung sanmıştım amına koyayım." Ağzım açıldı bana laf attığını duyduğumda. Oyundaki gök gürültüsü sesi dikkatimi dağıttı bir anda. Sesi kıstıktan sonra, "Seni koridorda tek bırakayım da gör." dedim.
"Namjoon hyung gelir ki benimle, değil mi hyung?"
"Yarrağımı yersin Jimin." Gülmeye başladığımızda Jimin'in ilk defa sustuğuna şahit oldum. Namjoon onu hiç bozmamıştı tabii. "Hyung hayatımda ilk defa beni bozduğun için kendimi aptal gibi hissettim."
"Jimin çok özür dileyerek soruyorum yanlış anlama ama artık kıpırdayabilir misin lütfen? Eve girmemiz gerekiyor da. Orada korkuluk gibi dikilince de yiyeceksin o jumpscare'i çünkü." Dedi Jungkook. Oflayarak hareket etmeye başladığında ben Jungkook'un arkasından ilerledim.
Yerdeki şeyleri toplamaya başladığımızda bir anda arkasını dönmesiyle irkildim hafifçe. "Ananı." Hafif nefes sesi geldiğinde anlamıştım güldüğünü. "Ne oldu?"
"Birden niye dönüyorsun ortam zaten gerici?"
"Her şeyden korkuyorsun sen de."
"Korku oyunu bu korkacağım tabii."
"Mal."
"Sus."
"Yok."
"Kesin lan sesinizi." Diye bağıran Seokjin hyung yüzünden sustum. Ben eğleniyordum niye susturdu ki şimdi. "Sen kes lan eğlenemeyecek miyiz manitamızla?"
"Kardeşim odaklanmaya çalışıyorum ama."
"Beni ilgilendirmez abicim, oyna oyununu." Manitamızla? Manitamızla mı dedi o? Her şeyden soyutlanıp salak gibi sırıtmaya başladım bir anda. Kalp atış sesimi duydum. Çok hoşuma gitmişti.
"Durun bir not buldum." Etrafa bakınıp Namjoon hyungun yanına gittim. Nota doğru eğilmişti karakteri. "Emily oyuncak bebekleri çok severdi, ailesi öldükten sonra bebekleri onun laneti oldu. Büyüyü boz, Emily'i lanetten kurtar. Kazanda bebekleri yak, yakalanma."
Herkes sustuğunda düşünmeye başladıklarını anlamıştım. "Bu kazan dediği bizim eve girdiğimiz bodrum sanırım." Dediğimde Hoseok, "evet orası, zaten demir bir kapı vardı, galiba kazan var o odada." dedi. Bende öyle düşünüyordum, evdeki tek farklı kapı oydu.
"Lanetli bebekler birde normal bebekler var, kadın çıldırdığında elinde normal bebek olan ona veriyor ve sakinleştiriyor, duydunuz mu? Lanetlileri de yakıyoruz." Herkes Jungkook'u onayladığında bebek aramaya çıkmıştım.
Kapıları açmaya çalışıyordum ama hepsi kilitliydi. "Eee bunların hepsi kilitli. Ne yapacağız?"
"Ben çatı katında anahtarlar görmüştüm, sanırım onları almalıyız." Dedi Jimin bana cevap olarak. Onunla beraber çatıya yöneldiğimde lanetli bebek gördüm masanın üstünde. Hemen onu elime alıp devam ettim. "Kaç bebek yakmamız gerekiyor ki?" Dediğimde Yoongi bir şey okumaya başladı.