Temmuz 2023
Ay'ın yakamozuna baktım bir süre. Denizin dalgalarındaki beyaz ışık büyülüyordu beni.
Temmuz ayındaydık. Jungkook, yanımıza tatile gelmişti. Hayatımın en güzel haftasını yaşıyordum. Hep onunla tatil yapmaktı hayalim. Denize giremesek de bu gece onunla sahilde oturmak iyi hissettiriyordu.
"Ay'a baktın mı?" Dediğimde başını kaldırıp aşağı yukarı salladı. "Sen bugün gün batımına baktın mı? Kıpkırmızıydı hava." Başımı salladım bende. İkimiz için özel olan şeylerdi bunlar. Normal gün batımı veya Ay manzarası deyip geçilmeyecek şeylerdi. Herkes Ay ve Güneş olamazdı.
Yavaşça ayağa kalkıp, karanlık kumsalda ilerledim. Ne yaptığımı merak eden Jungkook ise ayaklanıp yanıma geldi. Denize yaklaşıp elimi soktum sıcak suya, gözüme çarpan beyaz taşı aldım. İstiridyeye benziyordu. "Güzelmiş." Dedi Jungkook. Cevap vermeyip taşı cebime koydum.
Denizden taş toplamayı severdim. "Güneşin doğmasına bir saat kaldı Taehyung, uykun yok mu?"
"Var, doğuşu izleyip gideriz. Ay'ı izledik bu kadar saat, neden kanlı gökyüzünü görmeyelim?" Başını salladı. Ben dayanıyorsam o da dayanırdı. Uyku uyumayı çok seven biri olmadığını biliyordum, onun için önemli değildi. Benim için söylüyordu belki de ama benim de umrumda değildi. O gün doğuşunu izleyecektim.
Yürüyerek tekrardan eski yerimize geçtik. "Denize gelemeyiz sabah, değil mi?"
"Güneşe tam çıkamam biliyorsun."
"Şemsiye alsak, altında otursan?" Derin bir iç çekti. Belki fazla ısrar ediyordum ama onu da istiyordum yanımda. "Oğlum çok sıcak oluyor sabah." Bir şey demeden önüme döndüm. Daha fazla ısrar edemezdim sonuçta.
Birkaç dakika sustuk. Uykumuz geldiğinden mi bilinmez, fazla sakindik. Bağdaş kurarak ona döndüğümde bana baktı o da. Yanağına öpücük kondurdum. Kaşlarını çattı bu yaptığıma.
"Gel kucağıma." Dedi sonrasında. Gülümseyerek kucağına oturdum. Çok güzeldi. Ay ışığında bembeyaz görünüyordu ten rengi. İnceledim uzun bir süre. Ben onu incelerken, o benim gözlerime baktı. En sonunda gözlerine baktığımda gülümseyip çektim gözlerimi.
Göz göze gelmek garipti. İşaret parmağıyla çenemden tutup kendine çevirdi. "Utanma benden. Utanmaman gereken tek kişi olduğumu biliyorsun." O kadar huzurlu hissettiriyordu ki. "İnsan evinden çekinmez zaten."
"Başkasına evim dersen, o evi yakarım Taehyung. Duydun mu?" Başımı salladım. Ondan başka evim olamazdı ki benim. Jungkook için vazgeçmiştim birçok şeyden, nasıl bırakayım onu? "Aferin oğluma." Yine gözlerimi çektim gözünden.
"Çok garip hissettiriyor." Dediğimde güldü. Dolmuş gözlerimle tekrar baktım ona. "Neden en ufak iltifatımda gözlerin doluyor?"
"Çok güvende ve huzurlu hissediyorum çünkü. Ben bunları senden uzakken hissedemiyorum. Alışık olmadığım için de garip geliyor." Başını salladı. Ona normal geliyordu tabii. Gözleri kolay kolay dolmaz veya sinirlendiği anlar dışında ağlamazdı ama ben, konu o olunca çok çabuk ağlıyordum.
"Ağlama. Hoşuma gitmiyor." Başımı salladım. Tutardım bende kendimi o zaman. Ne isterse yapmaya hazırdım zaten.
"Gün ağarmaya başladı." Dedi. Daha bir saat var sanıyordum. Arkamı dönerek hafiften rengi açılan geceye baktım. Benim sevgilimin vakti bu kadardı. "Kanlı Ay'ın, kanlı sabahı." Dediğimde gülümseyip başını salladı. O da seviyordu bunları sanırım. İkimize özel oluşunu sevdiğini düşünüyordum çünkü sevmediği şeylere karşı tepkisi her zaman sert olmuştu.