Çok şahane bir ortamdaydım. Sevgilim ve onun eski flörtü karşılıklı oturuyorlardı. Jimin'in boş boğazlığı yüzünden kıyamet kopacaktı haberi yok.
Gözlerimi çekemiyordum çocuğun üzerinden, öyle bir batmıştı ki bana. Nefes alışı bile sinirlerimi hoplatıyordu. Jungkook ise çocukla zerre ilgilenmeyip diğer muhabbetleri dinliyordu.
"Jungkook iyi oyun oynar ya. Bir numaradır o." Woobin'e çevirdim başımı. Jungkook da ona dönüp, "sağol." dedi sadece.
"Oğlum bu Kylie ve Travis yine barışırlar bence ben söyleyeyim." Diyerek yeni muhabbet açmaya çalıştı Jimin. İlgimi çektiği için bende girdim konuya. "Oğlum yok onların bağı koptu artık. "
"Zamanında sen ve Jungkook'un bağı koptuğu gibi mi?" Duyduğum şeyin siniriyle gözlerimi kapatıp güldüm ister istemez. Nasıl kanser olmuştum şu an. Masaya ellerimi koyup yaslandım. "Biz sadece konuşmuyorduk, bağımız kopmamıştı ama hatırladığım kadarıyla Jungkook seni bıraktığı zamanlar bana nefret kusuyordun? Bizi sen kopardın Taehyung, diye."
Susup gözlerime bakmaya devam etti bir süre. Jungkook elini sırtıma koyup sandalyeye doğru çekti beni. Woobin yapmaması gereken bir şey yaptı, bende cevabını verdim. "Zamanında Jungkook bana, kimin beni istediği değil, benim kimi istediğim önemli demişti." Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.
"Evet Woobin o zamanlar da kendine 'nyks' diyen çocuk, bana 'helios' demişti. Evet, anlat sen." Hoseok gülmemek için kendini sıkarken kıkırdadı yanlışlıkla. Woobin'in bakışları ona döndü. Jungkook ağzını bile açmıyordu. Woobin çizgisini tam olarak aştığı an girecekti araya.
"Sonra hesaplarını kapatıp senden uzaklaşmıştı, bana gelip nerede diye sormuştun. " Göz devirdi söylediklerime. Katlanamayacaksa başından açmayacaktı konuyu. Cebimden sigara paketimi çıkarıp yaktım hızlıca. Kül tabağını da önüme çekip arkama yaslandım.
"Travis ve Kylie diyorduk." Konuyu geri açmaya çalıştım. Onu görmezden gelebilirdim artık. Zippo çakmağımı da sürekli açıp kapatıyordum rahatsız olup gitsin diye. Sıktı çünkü, beni kıskandırmaya çalışması kadar saçma bir şey yoktu. Kıskanmamıştım da sadece sinirlenmiştim.
"Niye kıskandın ki bu kadar?" Tekrar konuyu bana çevirdiğinde Jungkook'a baktım bende. Bana dönmüş, ne tepki vereceğimi bekliyordu. "Bana gelip, Jungkook senin olsaydı bu kadar kıskanmazdın zaten, dememiş miydin?" Bana benim laflarımı kullanmasına mı gülsem, haklı çıkmaya çalışmasına mı?
"Öff Woobin, sıkmadın mı sence de? Az düşünsen zaten kıskanmadığımı, sadece haddin olmayan şeylere karıştığın için sinirlendiğimi anlarsın. Jungkook, benim diye bir imada da bulunmuyorum yanlış anlama. O benim değil, ben onunum. Aradaki ince çizgiyi fark et. Jungkook, onun olan şeylere ihanet etmez." Sandalyeyi geriye ittirip ayağa kalktı hemen.
"Girdiğin uğraşlara bak." Dedi. "Anladık Jungkook'lasın, tamam." Ve koştururcasına mekandan çıktı. Kendi kendine kaşındı. Göz devirip Jungkook'a döndüm. O da gülüp bana çevirdi sandalyesini. "Hayırdır, sen bir tık fazla delirdin sanki?" Başımı sağa sola sallayıp sigaramı onun dudaklarına yerleştirdim.
"Haddini bir tık fazla aştı desek daha doğru olur sevgilim." Başını sallayarak sigarayı çekti içine ve parmakları arasına aldı zehir parçasını. "Akşam film gecesi yapacağız, güzel geçirin günü. " Namjoon hyung da uyarısını yaptığına göre, günü keyifli geçirmeye başlayabilirdim.
...
"Korku filmi ne oğlum? Koyacaksın şuraya 365 Gün'ü." Yoongi, Jimin'e dönüp kafasına vurdu bir tane. "Yavrum, ne yapıyorsun? Millet seks filmi mi izleteceksin amına koyayım?"