"Öylece oturmayı bırak da kalk iş yap." Bana emir veren Jungkook'a göz devirdim. İş yerimi ziyarete gelmişti ve saatlerdir tek yaptığı bana iş yaptırmaktı. Bir işin ucundan tutsaydı eline mi yapışacakı? İnsan neden arkadaşına yardım etmez?
"Ya Jungkook her şeyi bana yaptıracağına yardım etsene."
"Ben misafirim, hiç mi öğretmediler sana misafire iş yaptırılmaz diye?" Sanki çok uzaktan akrabammış gibi konuşması da ayrı bir olaydı. Bir iki günlük arkadaşım olsa tamam da...
"Çamaşırlar duruyor orada." Susması için derin bir nefes verip ayağa kalktım ve çuvalı alıp kazan dairesine indim. Gülerek arkamdan gelmeye başladı. Hayır da diyemiyordum ki. "Gülme." Dedim ona bakmadan. "Tamam valla sustum." Göz devirdim gülerek. Eşşekti ya.
Merdivenden inerken yardım olsun diye çuvalı elimden alıp kendi indirmeye başladı ve önden ilerledi. Alkışladım. "Çok sağ olun ya, zahmet verdik Jeon bey."
"Ne demek Taehyung bey, buyrun lütfen." Kazan dairesinin kapısını açıp eliyle içerisini gösterdiğinde bir süre yüzüne bakıp sonra içeri girdim. Çok da keyif alıyordu. Kazan dairesinde kamera olmadığı için daha rahattık tabi.
Kapıyı da arkasından kapatıp içeri geldi ve duvara yaslanarak beni izlemeye başladı. Ona bakmadan havluları yerden alıp askıya asmaya başladım. Kollarını birbirine bağlamış, sağ omzuyla duvara yaslanmıştı ve ne yalan söyleyeyim, çok seksi görünüyordu. Aşırı yükselmiştim.
Oyuna girelim diye hızlı hızlı halletmeye çalışırken konuşmaya başladı birden. "O kadar saat boş boş oturacağına işlerini yapsaydın şimdiye oyuna girmiştik. " Jungkook beni bugün gıcık etmeye falan gelmişti bence başka bir açıklaması olamaz.
"Ya canım oturmak istedi, bıraksana beni abimden çok sıkıştırıyorsun."
"Sıkıştırmıyorum işlerini bitir de oyuna girelim diye bekliyorum." Yardım etse daha hızlı olacaktı zaten...
Ona cevap vermeden işierimi yapmaya devam ettim. Kaçamak bakışlar attığımda dilini yanağına bastırıp beni süzdüğünü gördüm. Bir süre daha buna devam ettiğinde terlediğimi hissettiğim için bir anda ona döndüm. O ise gözlerini bacaklarımdan çekip bana baktı. "Öyle izleyeceğine gel yardım et. Piştim burada." Gözlerime baktı gözlerini kısarak. Sonra kabul ederek yanıma geldi ve havluları eline alıp asmaya başladı.
Ben bana yardım edecek diye sevinirken dakikada bir eliyle vücuduma dokunup duruyordu. Bilerek eğildiğim anda arkamdan geçip bacağını sürtüp havluları asmaya dönüyordu. Beni zor durumda bırakmaya bayılıyordu.
Bu böyle devam ederken bir anda belimden tutup beni kendine çevirdi ve duvarla arasına aldı. Sağ elini duvara yaslamış, sol elini belime sarıp kendine çekmişti. Yutkunarak yüzüne bakmaya devam ettim. Gözlerimin içine bakıyordu. "Rahat dur Jungkook." Gülümseyerek dudaklarıma indirdi gözlerini. Sonra açık olan boynuma.
Başını eğip yavaşça boynuma yaklaşıp dudaklarını değdirdiği anda, "Taehyung neredesin!" diye seslenen abimi duyduk. Jungkook bir anda olduğu yerde durup sinirle nefes aldı. "Sikeceğim bu herifi." Diye fısıldayıp beni bıraktı ve geri çekildi. Bende üstümü başımı düzeltip nefesimi düzene soktum ve dışarı çıktım.
"Havlu asıyorum!"
"Yukarı gel!" Merdiven başından bana seslendiğinde başımı sallayarak onu onayladım ve Jungkook'a döndüm. Havlu asmaya devam ediyordu sinirle. "Sen çık, ben asarım."
"Emin misin?"
"Evet, yavrum. Çık yukarı hadi." Sinirli olduğunu sesinden anlıyordum ama ikiletmemek için onu dinleyerek yukarı çıktım. Müşterilere kahve vermemi söylediklerinde dediklerini yaparak kahveleri teslim ettim. Kapı tarafına çıkıp sigara yaktığımda asansör çıkışından Jungkook göründü. Televizyonda çalan şarkı bana tam onun enerjisini verirken, onu görmek çok iyi hissettirmişti.
Yanıma gelerek hafifçe belime dokundu ve sigaramı dudaklarımın arasından çekip kendi dudaklarına götürdü. "İçmeyeceksin yanımda." Başımı salladım. Hoşuna gitmiyorsa içmezdim, bir iki sigaradan bir şey kaybedecek değildim.
"Ne için çağırmış seni?"
"Müşterilere kahve verdim."
"Kendisi yapamıyor mu?" Dedi sert bir sesle. Omuz silktim. Alışmıştım ben artık bu şeylere. Yanımda Jungkook olmasa daha fazla iş yapardım, sırf yanımda diye çok iş yaptırmıyordu.
"Dondurma isteyen?" Jimin ve Yoongi bir anda önümüzde belirdiklerinde gülümsedim. "Bu sıcakta ihtiyacım vardı." Dedim elindeki dondurmaya bakarken.
Dondurmayı alıp yemeye başladım. Abim umarım arkadaşlarımlayım diye laf söylemezdi çünkü dakikada bir kızmaya yer arıyordu. "Şu dondurmaları almak için bir saattir müşteriyle kavga etti ruh hastası." Diye muhabbet açtı Yoongi.
Jimin dondurmayı ağzından çekip, "Taehyung tek bunu seviyor, ne yapsaydım tabii ki ben alacaktım." dedi. Gülümsedim. Aptal bu çocuk gerçekten. "Önemli değildi Jimin, normal çikolatalı da yerdim. "
"Jungkook yer çikolatayı sen ye vişneni." Susup dondurmamı yemeye devam ettim. "Hoseok'dan haberin var mı?" Jungkook, Yoongi'ye dönüp takım arkadaşını sorduğunda Yoongi başını sağa sola salladı.
"Yok amına koyayım, yüzüme bile bakmıyor." Kaşlarımı çattım. Ne yapmışlardı çocuğa? Jungkook'a döndüğümde dondurmasını yerken bir anda gözlerini benden çekip etrafa bakmaya başladı. Çocuğu millet içinde zorbaladığına emin olmuştum o anda.
"Ne yaptın çocuğa?"
"Söyle lan şimdi, yiyor mu götün?" Dedi Yoongi, Jungkook'a. Jungkook da ona dönüp, "Kes lan." Dedi. Başını bana çevirip gülümsedi. "Yok yavrum ne yapacağım o otistiğe? Basket atamadı, iki güldük o kadar."
O iki gülmenin ne olduğunu çok iyi biliyordum ama üstüne gidersem sıkıntı çıkacağını bildiğimden bu konuyu sonraya saklayıp susmaya karar verdim. "Sonra konuşuruz Jeon Jungkook."
"Tabii hatun." Bakakaldığımda Jimin gülmeye başladı. "Tek kelimeye yelkenleri suya indiriyorsun, sen konuşamazsın bu herifle." Dedi. Sinirle ona dönüp dizine tekme attım. "Bozma bir kere şu pis ağzını. İlla konuşacaksın yani." Gülümseyip dizini ovdu.
"Haksız mı?" Dedi Jungkook sırıtarak. İyice utanmaya başladığımda başımı çevirip dondurmamı yemeye devam ettim. Güldüklerinde sahte bir tebessüm gösterip dondurmamı yemeye devam ettim. Şu muhabbetler bir an önce bitse iyi olacaktı.