Gitarsızlığımın verdiği can sıkıntısıyla evimde kös kös oturuyordum. Elimden başka bir şey gelmiyordu. Günlerdir tuvalet dışında odamdan çıkmıyor, yemek yemiyor, şarkılar üzerine çalışıp duruyordum. Ailem bana psikolog çağırmayı bile düşünmüştü.
Her gün abimle birbirimize giriyorduk, beni işten kovduğunu söylüyordu. Hoş, umrumda bile değildi o siktiğimin işinden kovulmak. Çalışmak isteyen yoktu. Müziğe odaklanamıyordum.
Jungkook'a gelirsek, inanılmaz öfkeliydim. Sevgilisi olduğunu öğrenmek beni yıkmıştı. Gelip bana söylemeliydi. Bunu bilmeyi ilk hak eden bendim. Hem en yakını olarak, hem de...
hem de?
sanırım devamı yoku. Çünkü biz Jeon'la arkadaş bile değildik. Bunu ben istememiştim hiçbir zaman. Yakın arkadaşlar birbirlerine dokunmak istemezlerdi. Biz kısaca konudan kaçıp yakın arkadaş olmak istesek de bu sikik kavram bizim için geçerli olmayacaktı.
Yaklaşık 1 haftadır gözler önünde yoktum, telefonum kapalıydı. Jimin artık annemi aramış, nasıl olduğumu sormuştu. Jungkook'dan tık yoktu. Siniri geçmiş miydi, yoksa hala benden nefret mi ediyordu? Gözlerindeki bakış geriye kaçmama yetmişti.
Korkmuştum.
Kapı çaldığında annemin seslenişini duymuştum. "Müsait değilim, bakar mısın kapıya?" Sandalyemi ittirip şapkamı kafama geçirdim ve odadan çıkıp dış kapıya ilerledim. Açtığım anda karşında Namjoon hyungu görmemle kaldım olduğum yerde. En son beklediğim kişiydi.
"Hyung?"
"Üzgünüm çat kapı geldim ama telefonuna ulaşamadığımdan merak ettim. Gelebilir miyim?"
"Tabii, gel." Kapıyı tamamen açıp içeri geçmesine izin verdim ve beraber odama geçtik. Odam biraz dağınıktı ama sorun etmeyeceğini bildiğimden bende sıkıntı etmedim. Ben de karşısına oturdum.
Biraz sessiz kaldıktan sonra konuşmaya başladı. "Yaşanılanları az çok biliyorum. Jimin anlattı biraz ve kimseyi dinlemeyeceğini bildiğim için ben geldim. Jungkook anca ikna edebilirdi ama biliyorsun ki,"
"O hiç gelmez." dedim ondan önce. Başını salladı o da.
"Taehyung, bak. Yaptığın çok yanlıştı çünkü senin sandığın gibi bir durum asla yokmuş ortada. Gidip sormadan, etmeden neden yapıyorsun bunu Taehyung?" Kaşlarım çatıldı. Bunun nasıl bir sebebi olabilirdi? Karşımda tanımadığım biriyle yiyişiyordu ve ben öylece dursa mıydım?
"O kıza karşı hiçbir şey hissetmiyor. Jungkook takım kaptanı, ili temsil ediyor Taehyung, sence eşcinsel olarak bilinse bunu yapabilir mi?" Aniden kafama oturan şeyle kilitlendim.
"Kız birkaç aydır Jungkook'a takıntılı. Moralin bozulmasın diye sana hiçbir şey söylemedi ama kız gelip tehdit etti onu. Hem senin itibarın hem de kendi itibarı için birkaç gün kızla flört edip okulda kızlardan hoşlandığını belli etti. Fotoğraflarınız vardı kızın elinde. Hadi kendi itibarı neyse ama senin için yaptı."
Gözlerim doldu istemsizce. Neden o kadar sinirlendiğini şimdi anlıyordum.O itibarını kurtarmış olsa bile, sanırım ben kendimi mahvetmiştim. Anlamadan, dinlemeden üzerine atladığım için. "Jungkook sana çok sinirli, en sevmediği şeyi yapıp duruyorsun."
"Cevaptan korkuyorum."
"Sana düzgünce açıklama yapmasını mı, yoksa bağırıp çağırarak açıklamasını mı istersin? Ki ikinci olan canını çok daha yakacak."
"Düzgünce açıklamasını isterim tabii."
"O zaman bunu yapmaktan vazgeçeceksin." Sustuk ikimiz de. Bacaklarımı kendime çekip oturdum sandalyede. Jungkook'la nasıl konuşacağımı düşünürken Namjoon hyung birden ayağı kalktı. "Hadi, hazırlan okula gidiyoruz. Ondan kaçarak hiçbir şeyi çözemezsin." Başımı salladım. Daha fazla ertelemenin manası yoktu sanırım.